Unutulan Sevginin Hatırası: Kalbin Hafızası
Derya YILDIRIM
Hayatın içinde hepimiz zaman zaman fark ederiz ki, bazı insanlara, yerlere veya anılara karşı tarifi zor bir yakınlık hissederiz. Bu his, ne tamamen mantığa dayanır ne de güncel bir bağa.
Birini severiz ama neden sevdiğimizi açıklayamayız.
Bir yere gider, orada kendimizi evde gibi hissederiz ama bunun nedenini bilemeyiz.
İşte bu duyguların temelinde, unuttuğumuz ama kalbimizin hatırladığı bir sevginin izleri yatar.
İnsan aklı, zamanla birçok şeyi unutmaya eğilimlidir.
Olaylar, kişiler, yaşanmışlıklar; belleğin raflarında tozlanır ve silikleşir.
Ancak kalp, öyle bir hafızaya sahiptir ki unutmaz.
Unutulmuş gibi görünen bir sevgi, bir şefkat ya da bir bağ, gün gelir beklenmedik bir anda karşımıza çıkar. Bir yüz, bir koku, bir ses, hatta bir bakış…
Kalp, bu detaylarda eski bir sevginin hatırasını bulur ve yeniden hisseder.
Bir insanı tanımadan sevmek mümkün müdür?
Belki de hayatımızda hiç görmediğimiz birine ya da unuttuğumuz bir yere duyduğumuz bu sıcaklık, aslında geçmişte yaşanmış bir sevginin yankısıdır.
O sevgi, belki bir önceki hayatımızın mirasıdır, belki çocukluk anılarımızın derin bir köşesinde saklı kalmıştır. Hangi neden olursa olsun, kalbimiz onu unutmaz; sadece zihnimiz ondan habersizdir.
Bazen bu his, bir insanla kurulan görünmez bir bağda ortaya çıkar.
O kişiyle konuşurken hissettiğimiz rahatlık, sanki yıllardır tanıyormuşuz gibi gelen bir samimiyet, belki de bu kalpten gelen hatıranın işaretidir.
Kalbin bu sıcacık çağrısına kulak verip anlamaya çalıştığımızda, aslında insanın ne kadar derin ve duygularla örülü bir varlık olduğunu bir kez daha fark ederiz.
Unutulan sevgilerin hatırası, sadece insanlarla sınırlı değildir.
Bir şehre adım atarsınız ve sanki o sokaklarda daha önce yürümüşsünüz gibi gelir.
Bir şarkı duyarsınız ve size yabancı olmasına rağmen içsel bir tanıdıklık hissedersiniz.
İşte burada devreye yine kalbin hafızası girer.
Zaman, mekân ve olaylar değişse de kalbin hatırladığı sevgi asla kaybolmaz.
Bu bağlamda, içimizde oluşan açıklanamaz yakınlıkları anlamlandırmak belki de çok önemli değildir. Bazen sadece hissetmek yeterlidir.
Belki kalbimizin bu güçlü hafızasına güvenmeli ve onun bize getirdiği bu duyguları sorgulamadan kabul etmeliyiz.
Çünkü kalp, mantığın ulaşamadığı yerlere dokunabilir; bizi daha önce keşfetmediğimiz bir sevgiyle buluşturabilir.
Günlük koşturmacanın içinde bu sevgi dolu hislerin farkında olmak, onları anlamaya çalışmak, hayatı daha derinlemesine yaşamak için bir fırsattır.
Belki de kalbimizin hatırladığı bu sevgiler, bize insan olmanın en saf ve en güzel yanını hatırlatır: Sevmek.
O yüzden, aklınızın değil, kalbinizin peşinden gidin.
Çünkü kalbin hatırladığı sevgiler, hayatı anlamlı kılan en kıymetli şeylerdir.
Güzel bir gün geçirmeniz dileğiyle…