Beyaz Taşların Tehlikesi

İbrahim SOYTÜRK

Bazen hayatı bir tas pirince benzetebiliriz. Pirincin her tanesi emekle, alın teriyle elde edilmiş, soframıza gelene kadar zorlu bir yolculuktan geçmiş olabilir. Ancak arada bir, o pirincin içinde siyah bir taşla karşılaşırız. Bu taş, ne kadar dikkat ederseniz edin gözünüzden kaçmayacak kadar belirgindir. Düşmanlığını gizlemeyen, varlığını saklamayan bir tehdittir. Onu fark eder ve sofradan ayıklarsınız. İşte bu, siyah taşın temsil ettiği düşmanlıktır: apaçık ve aşikâr.
Ancak beyaz taş, işte asıl tehlike burada başlar. Beyaz taş, o kadar pirince benzer ki fark edilmesi zordur. Masum görünür, neredeyse pirinçle aynı yapıdadır. Ta ki o taşı ağzınıza alıp dişinizi kırana kadar. Beyaz taş, hayatınızdaki gizli tehlikelerin ve sahte dostların simgesidir. Görüntüde size destek gibi görünür, ancak fark ettiğinizde zarar çoktan dokunmuş olur.
Bu metaforu biraz daha genişletebiliriz. Hayatta siyah taşlar, genellikle açık düşmanlık sergileyen insanlardır. Kötü niyetleri, hasetleri ve düşmanlıkları o kadar belirgindir ki dikkatli bir göz bunu hemen görür. Bu kişilerle ilişki kurarken mesafeli olur, kendinizi korursunuz. Ancak beyaz taş, bir münafığın ya da sahte bir dostun simgesidir. Münafıklar, sözleriyle dost görünür, niyetleriyle düşman olurlar. Size destek olur gibi görünürken aslında kuyunuzu kazarlar.

Beyaz Taşların Günlük Hayattaki Yeri
Hayatın her alanında beyaz taşlarla karşılaşabiliriz. İş yerinde size destek verir gibi görünen ama arkanızdan iş çeviren bir meslektaş, dost gibi davranıp sırlarınızı başkalarına taşıyan bir arkadaş, siyasette halkı için çalışıyor gibi görünüp kendi çıkarlarını kollayan bir lider… Beyaz taş, sadece bireysel değil, toplumsal hayatımızda da sıkça karşımıza çıkar.
Bir toplumun ya da devletin en büyük düşmanı, dışarıdaki açık düşmanlardan çok içerideki münafıklardır. Tarihte büyük medeniyetlerin çöküşüne baktığımızda, genellikle beyaz taşlardan kaynaklanan bir iç yıkım görürüz. İçerideki çıkarcılar, hainler ya da samimiyetsizler, bir milletin en büyük düşmanıdır. Çünkü dış düşman bellidir, ona karşı önlem alınır. Ama içerdeki beyaz taşlar, fark edilene kadar büyük zararlar verebilir.

Nasıl Korunuruz?
Beyaz taşlardan korunmanın ilk yolu, dikkatli ve feraset sahibi olmaktır.
Hayatta herkesi ve her durumu sorgulamak, gerçek niyetleri anlamaya çalışmak gerekir.
İslam ahlakında, münafığın alametleri detaylıca anlatılmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir münafığın üç özelliğini şöyle tanımlar: “Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz ve kendisine bir emanet bırakıldığında hıyanet eder.” Bu özellikleri hayatımızda görmeye başladığımızda, beyaz taşların varlığını fark etmemiz kolaylaşır.
Bir diğer korunma yolu ise, hayatımıza Allah’ın emirlerini ve ahlakını yerleştirmektir.
Kalpler, Allah’a olan bağlılıkla temizlendiğinde, samimiyetsizliklere ve sahteliklere karşı daha duyarlı hale gelir. Beyaz taş, feraset sahibi bir insanın gözünden kolay kolay kaçmaz.

Toplumsal Çapta Önlemler
Beyaz taşların sadece bireysel değil, toplumsal bir tehdit olduğunu kabul etmek gerekir.
Devletler, kurumlar ve liderler, kendi içlerindeki beyaz taşları fark edemezlerse, bu taşlar sistemin tamamını çürütür. Bu yüzden adaletin ve liyakatin hâkim olduğu bir düzen kurulmalıdır.
Devlet yönetiminde sadakatsizliği ve samimiyetsizliği ödüllendiren sistemler, kendi beyaz taşlarını üretir. Bu taşlar, zamanla devleti ve toplumu yıkıma sürükler.
Bu konuda Allah’a olan duamız her zaman aynı olmalıdır: “Bizi, ailelerimizi, ordularımızı ve milletimizi beyaz taşlardan koru.” Bu dua, sadece bir temenni değil, aynı zamanda bir bilinç çağrısıdır. Beyaz taşlardan korunmak için hem ferasetimizi artırmalı hem de niyetlerimizi sürekli kontrol etmeliyiz.

Sonuç
Hayatın her aşamasında karşımıza çıkan siyah taşlar, fark edilmesi kolay tehditlerdir. Ancak beyaz taşlar, hem bireysel hem de toplumsal anlamda daha büyük bir tehlike taşır. Bu taşlar, fark edilmesi zor ama zararı derin olan sahte dostlukları, samimiyetsiz ilişkileri ve içimizdeki hainleri temsil eder. Beyaz taşlardan korunmak için daha dikkatli, daha bilinçli ve daha uyanık olmalıyız. Çünkü dişinizi kıran taşın renginden çok, onun fark edilmeden ağzınıza alınmış olmasıdır asıl sorun.