Siyasi Sembolden Toplumsal Vicdana: Atatürk’ün Gerçek Yeri

Berna KAYA

Atatürk’ü Tartışmak Değil, Anlamak Zamanı

Günümüzde Atatürk, giderek belli bir ideolojinin ya da siyasi partinin tekelinde konumlandırılan bir figüre dönüştürülmektedir. Oysa bu yaklaşım, hem tarihsel gerçeklikle hem de toplumsal vicdanla çelişmektedir. Tarihçi İlber Ortaylı’nın belirttiği gibi, “Atatürk yalnızca bir siyasi önder değil, aynı zamanda Türk toplumunun ortak hafızasının kurucu unsurudur.” Atatürk’ü belirli siyasi görüşlerin tekeline almak, ortak tarih bilincimizi ve toplumsal uzlaşıyı zayıflatır.

Atatürk, bu ülkenin her bireyinin tarihinde iz bırakmış, ortak bilincimizin temel taşıdır. Onu sahiplenmenin ölçütü ideolojik yakınlık değil, toplumsal bilinç ve ortak değerlerle kurulmalıdır. Siyaset bilimci Şerif Mardin, ortak değerlerin yaratılması ve korunmasının toplumsal birlik için vazgeçilmez olduğunu vurgular. Atatürk, bu değerlerin sadece geçmişte değil, gelecekte de ortak ideallerimizi şekillendiren taşıyıcısıdır.

Ancak Atatürk’ün toplumsal algılanışı zaman içinde değişmiştir. Özellikle son yıllarda, siyasi kampanyalarda Atatürk’ün sembollerinin ve söylemlerinin yalnızca belirli partiler tarafından kullanılması, toplumda Atatürk’ün belli bir ideolojiye ait olduğu algısını güçlendirmiştir. 2023 seçimleri sırasında yaşanan tartışmalar ve Atatürk üzerinden yürütülen sert polemikler, kutuplaşmanın derinleşmesine neden olmuş, sosyal medyada “Atatürk herkesindir” kampanyalarıyla toplumun farklı kesimlerinden tepkiler gelmiştir.

Bazı görüşlere göre Atatürk’ün düşünceleri kaçınılmaz olarak siyasi bir boyut taşır ve belli grupların onu sahiplenmesi doğaldır. Bu görüşü savunanlar, Atatürk’ün cumhuriyetçilik, laiklik ve milliyetçilik gibi ilkelerinin belirli siyasi ideolojilere yakın olduğunu belirtir. Bu argüman ilk bakışta mantıklı gibi görünse de aslında Atatürk’ün düşüncelerini ve mirasını dar ideolojik kalıplara sıkıştırmak anlamına gelir. Tarihçi İlber Ortaylı’nın ifadesiyle, “Atatürk, Cumhuriyet’i belli bir ideolojiye değil, tüm millete emanet etmiştir.” Bu bağlamda Atatürk, evrensel ve kapsayıcı değerleri temsil eden, bütün toplumu kucaklayan bir Liderdir.

“Ortak hafıza” kavramı, toplumun paylaştığı tarihsel bilinci ve değerleri ifade eder. Bu, toplumun kimliğini ve geleceğini şekillendiren temel unsurlardandır. “Toplumsal vicdan” ise toplumun adalet duygusu ve etik değerler etrafında birleşmesidir. Atatürk, bu iki kavramın merkezindedir çünkü onun temsil ettiği değerler birleştirici ve kapsayıcıdır. “Müşterek değerler” ise toplumun bütün kesimlerince ortaklaşa sahiplenilen etik ve kültürel değerlerdir ve Atatürk, bu değerlerin en somut örneklerinden biridir.

Atatürk’ü artık kutuplaşmanın değil, toplumsal birlik ve uzlaşının simgesi olarak sahiplenmenin zamanıdır. Siyasi tartışmalarda onu ideolojik bir ayrışma aracı olarak kullanmak yerine, ortak değerler etrafında birleşmenin simgesi olarak görmek, toplumumuzun uzun vadeli birliği ve sağlıklı demokrasisi açısından hayati önem taşımaktadır.
Zira Atatürk, bir sembolün ötesinde, bu toplumun ortak geleceğine dair umut ve dayanışma ruhunun canlı tutulması gereken en değerli temsilcisidir. Bu nedenle kimliğinin tartışma konusu yapılması dahi, bu ortak değeri zedeleyen bir tutumdur. O, artık tartışmanın değil; saygının, birliğin ve ortak hafızanın simgesi olmalıdır. Meselemiz taraf olmak değil, toplum olmak.

Yazar Notu: Atatürk’ü hem kutsayıp hem araç sallaştırmak, hem savunur gibi görünüp, onu yeni düşmanlıkların malzemesi hâline getirmek olmamalı.

Sen,
Ne bir slogan,
Ne bir kampanya görseli,
Ne de bir ideolojik siper…
Sen; bir minnet, bir ilke, bir duruş, bir kalp sesisin.

Canım Atam,
Seni en çok sevenler değil; en çok anlayanlar koruyacak.