Zihin Fethedilmeden Dünya Kazanılmaz
Rafet ULUTÜRK
Toprak bir kez fethedilir ama zihin her gün yeniden fethedilir. Tarih, orduların kazandığı savaşların zamanla unutulduğunu ama iyi yetişmiş insanların kurduğu düşünce imparatorluklarının asırlarca yaşadığını defalarca gösterdi. Kılıç, toprak alabilir; ama kalem, fikir ve eğitim dünyayı şekillendirir. Bir milletin gerçek gücü tankta, uçakta ya da betonda değil; kendi insanını nasıl yetiştirdiğinde yatar.
Toprağı korumak kolay, zihni korumak zor
Devletler bazen bir gecede toprak kaybeder, bazen bir günde savaş kazanır. Ama zihin kaybedildiğinde o topraklar, savaşsız bile elden gidebilir. Zihin; eğitimle, kültürle, dil ve değerle şekillenir. Eğer bir millet, kendi insanının aklını ve ruhunu şekillendirmeyi başka güçlere bırakırsa, fetih haritada değil, okul sıralarında, sosyal medyada, kitap raflarında yapılır.
Bugün dünyada güçlü olan ülkelerin ortak bir özelliği var: Yalnızca kendi insanına değil, dünyaya insan yetiştiriyorlar. Bu ülkelerin üniversiteleri, burs programları, kültür merkezleri dünyanın dört bir yanından gençleri çekiyor. O gençler mezun olduklarında yalnızca birer diplomalı birey değil, aynı zamanda birer kültür taşıyıcısına dönüşüyor. Dillerini konuşuyorlar, düşünme biçimlerini benimsiyorlar, değerlerini öğreniyorlar. İşte gerçek fetih bu: zihin fethi.
Bir medeniyet projesi: İnsan yetiştirmek
Eğer Türkiye güçlü bir devlet olarak geleceğe yön vermek istiyorsa, yalnızca sınırlarını koruyan değil; kendi değerlerini dünyaya taşıyan bir vizyon kurmak zorundadır. Bu vizyonun temeli silah değil, insandır.
Türkler, yalnızca kendi çocuklarını değil, başka ülkelerin çocuklarını da yetiştirmelidir. Yalnızca kendi okullarında değil, dünyanın dört bir yanında. Sadece bilgi değil, değer taşımalıdır. Bir üniversite mezunu, dünyanın başka bir ülkesinde vali, bakan, büyükelçi, akademisyen veya fikir insanı olduğunda, Türkiye’nin etkisi hiçbir sınır tanımadan büyür.
Tarih bunun örnekleriyle doludur. Roma İmparatorluğu kılıçla fethetti ama Roma hukuku, Latin dili ve Roma eğitimiyle dünyaya hükmetti. İngiltere, imparatorluk sonrası bile İngilizceyi dünyanın dili haline getirerek nüfuzunu sürdürdü. Amerika Birleşik Devletleri, eğitim ve teknoloji üzerinden dünya liderliğini kurdu. Bizim farkımız ne olabilir? Biz, köklerini tarihe dayandıran bir medeniyetin çocuklarıyız. Kültürümüz, insan merkezli bir anlayış taşır. İşte tam da bu yüzden, dünyaya insan yetiştirmek yalnızca bir strateji değil, bir medeniyet misyonudur.
Hedef dünya: yönetici yetiştirmek
Yetiştirilecek insanlar sadece meslek sahibi bireyler değil; yönetici, kanaat önderi, karar verici konumlara gelebilecek düzeyde olmalıdır. Bu bir hayal değil, planlı bir stratejidir. Türkiye’nin eğitim politikası yalnızca kendi gençlerini değil, dünyanın dört bir yanından gelen gençleri de kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
Burs programları, uluslararası okullar, liderlik akademileri, kültür merkezleri, dil eğitimi ve staj ağları bu stratejinin sacayaklarını oluşturabilir. Mezun olan her öğrenci, bir ülkenin bürokrasisinde, iş dünyasında veya sivil toplumunda etkili bir konuma geldiğinde Türkiye’nin dostluk haritası genişler. Silahla kurulamayan ittifaklar, dostlukla, eğitimle, ortak değerlerle kurulur.
Yumuşak güç, sert güçten daha kalıcıdır
Bir ülkenin yumuşak gücü; müzikle, filmle, dil kursuyla, burs programıyla, mezun ağıyla oluşur. Bu güç, orduların giremediği yerlere girer, yasakların aşamadığı duvarları aşar. Çünkü bir gönüle girildiğinde, o ülkenin etkisi kalıcı olur. Asker çekilir, bina yıkılır ama yetiştirilen bir insan, bulunduğu ülkede bir köprü olarak kalır.
Türkiye, bu yumuşak gücünü geliştirmek için zengin bir kültürel mirasa sahip. Dilimiz, müziğimiz, edebiyatımız, tarihimiz bir hazine. Bu hazineyi vitrinde değil, eğitim masasında sunmamız gerekiyor. Sadece öğretmek değil; büyütmek, derinleştirmek ve yaymak gerekiyor.
Etki kurmanın yolu: zihni şekillendirmek
Bu büyük vizyonun taşıyıcısı gençlerdir. Gençliğe verilecek değer yalnızca okul diplomasıyla sınırlı olmamalı. Liderlik, analitik düşünme, etik değerler, dünya dili yeterliliği, kültürel esneklik… Tüm bu özelliklerle donatılmış bir gençlik, hem kendi ülkesine hem de gittiği ülkelere etki eder. Onlar birer kültür taşıyıcısı olur. Onlar sayesinde Türkiye’nin sesi dünyanın dört bir yanında yankılanır.
Bir fetih biçimi: kalemle, eğitimle, değerle
Askeri fetihler bir gün biter ama zihinsel fetihler kuşaklar boyu sürer. Bugün kuracağımız okul, yarının yöneticisini yetiştirir. Bugün vereceğimiz burs, geleceğin bir ülkesinde Türkiye’ye dost bir karar vericiyi doğurur. Bugün öğreteceğimiz bir dil, yarının diplomasisini kurar.
Kısacası, hedef yalnızca sınırlarımız değil; zihinlerdir. Hedef yalnızca savunmak değil; yaymaktır. Hedef yalnızca yaşamak değil; iz bırakmaktır.
Toprak bir kez fethedilir ama zihin her gün yeniden fethedilir. Gerçek güç, kendi insanını yetiştirip dünyaya yerleştirebilen ülkenin elindedir. Türkler, sadece kendi çocukları için değil, dünya için de insan yetiştirmelidir. Yetiştirdiği bu insanlar, sadece birer “mezun” değil; dünyanın farklı yerlerinde karar verici, kanaat önderi, yöneticiler olmalıdır.
Bu, bir egemenlik hırsı değil; bir medeniyet vizyonudur. Çünkü gerçek fetih, toprakla değil zihinle yapılır. Ve o fetih, yüzyıllar boyu sürer.

