Türkiye’nin Altındaki Sessiz Güç: Yeni Çağın Veziri Nadir Elementler
Rafet ULUTÜRK
Dünya sanayi tarihini enerji yazdı. Kömür bir dönemin lokomotifi oldu. Petrol, haritaları yeniden çizdi. Şimdi yeni bir çağ doğuyor: nadir elementler çağı. Bu çağın merkezinde teknoloji değil, teknolojiyi mümkün kılan görünmez kaynaklar var. Elektrikli otomobiller, rüzgar türbinleri, radar sistemleri, uydular, yapay zekâ altyapıları… Hepsi bu elementlere muhtaç.
Bu denklemde Türkiye, yalnızca bir coğrafya değil, küresel satranç tahtasında kilit bir taş. Çünkü 694 milyon tonluk nadir element rezerviyle Çin’in ardından dünyanın en büyük ikinci potansiyel kaynağı konumunda. Bu, yalnızca bir maden zenginliği değil; geleceğin güç dağılımında stratejik bir koz demek.
Bor: Sessiz Dev
Dünyadaki bor rezervlerinin yaklaşık %73’ü Türkiye topraklarında. Bor, sıradan bir maden değil; cam sanayinden füzyon enerjisine, uzay teknolojilerinden batarya üretimine kadar yüksek teknolojinin temel yapıtaşlarından biri. Üstelik bor sahalarıyla birlikte lityum üretimi de yapılabiliyor. Bu, enerji depolama teknolojilerinde Türkiye’yi önemli bir oyuncuya dönüştürebilecek bir avantaj.
Toriyum: Enerjide Yeni Kart
Bir diğer stratejik unsur ise toriyum. Türkiye’nin sahip olduğu toriyum rezervi, ülkenin 100 yıllık enerji ihtiyacını karşılayabilecek potansiyele sahip. Temiz enerjiye geçişin hızlandığı bu dönemde toriyum, yalnızca bir kaynak değil, enerji bağımsızlığı için büyük bir fırsat.
Fırsat ve Tehdit Yan Yana
Bu tablo kulağa bir başarı hikâyesi gibi geliyor ama madalyonun diğer yüzü çok daha karmaşık. Tarih defalarca gösterdi: Kaynak zenginliği, her zaman güç demek değildir. Ortadoğu’nun petrol hikâyesi, zenginliğin nasıl bir jeopolitik baskıya ve çatışma alanına dönüşebileceğinin en çarpıcı örneğidir.
Türkiye’nin sahip olduğu bu rezervler, dünyadaki güç merkezlerinin radarında. Çin, bu alanda tekelini korumak isterken; ABD ve Avrupa alternatif arıyor. Türkiye ise bu denklemin pazarlık masasında değil, masanın kendisinde yer alma potansiyeline sahip.
Savaşlar Artık Toprağın Altında Başlıyor
Geleceğin savaşları yalnızca cephelerde değil, kaynaklar, veri ve teknoloji üzerinde yaşanacak. Nadir elementler, enerji politikalarının merkezine yerleşirken Türkiye bir yandan büyük fırsatlara kapı aralıyor, diğer yandan küresel baskıların odağına giriyor.
Eğer bu rezervler yerli teknolojiyle işlenmez, bilimsel ve stratejik bir planla korunmazsa, başkalarının yazdığı oyunun figüranı olmak kaçınılmaz hale gelir. Kaynak sahibi olmak yetmez; kaynak üzerinde söz sahibi olmak gerekir.
Karar Zamanı
Türkiye’nin kaderi borun, lityumun ya da toriyumun üstünde değil; bu kaynaklara nasıl davrandığında yazılacak. Ya kendi oyununu kuran bir güç olacak ya da başkalarının oyununda taş.
Bu zenginlik, doğru yönetilirse Türkiye’ye yalnızca ekonomik değil, jeopolitik ağırlık kazandırır. Yanlış yönetilirse ise başkaları için bir servete, bizim için ise kaçırılmış bir fırsata dönüşür.
Bugün bu kaynaklara milli çıkar bilinciyle, bilimsel akılla ve devlet stratejisiyle yaklaşma zamanı. Çünkü bu defa mesele yalnızca maden değil, geleceği kimin yazacağı meselesidir.

