BULTÜRK’ün Sessiz Devrimi: Bayrampaşa’da Siyasetin Kılcal Damarlarına Sızan Güç

Nevzat ÖZTÜRK

BULTÜRK’ün Sessiz Devrimi: Bayrampaşa’da Siyasetin Kılcal Damarlarına Sızan Güç

STK’lar devlet ile toplum arasında köprü görevi görürler. STK’ların işlev görmediği ya da yeterince sağlıklı işlev görmediği toplumlarda devlet tek yanlı karar alır, toplumun beklentilerini ve ihtiyaçlarını dikkate almadan uygulamaya koyar. Devlet aslında tek başına devasa bir örgüttür. Dışarıdan bakıldığında devletin toplumun tümünü kuşattığını sanırız. Gerçekte, şemsiye örgüt olarak öyle gözükse de devlet toplum üzerinde otorite kurar. Topluma verdiği hizmetleri bu otoriter yapı içinde sunar. Bu otoriter işleyiş sürecinde bireyler, tek başlarına kalırlar ve düşünce ve iradelerini paylaşma eğiliminde olamazlar. Bunun nedeni, yalnızlık, korku ve dikkate alınmama endişesidir.

Halbu ki; birçok insan bir araya gelerek aynı düşünce ve ideal etrafında kenetlendiklerinde güç merkezi oluştururlar, düşüncelerini paylaşmaları daha kısa sürede ve kolayca gerçekleşir. Böylece, demokratik toplumun bir gereği olarak herkes ve her kesim demokratik sürecin işleyişinde rol almış olur.

STK’lar Demokrasi ve Çoğulcu toplumun Sağlıklı İşleyen Sinir Sistemi Gibidir

STK’ları devletin görevini yapmazlar. Devletin var olmadığı, boşluk bıraktığı alanları doldururlar.

STK’lar temsil ettikleri toplum kesimi adına Devlete hesap sorarlar”.

Toplumun hangi kesiminde bir maraz/hastalık varsa STK’lar orada yer alır, hangi bireyin sıkıntısı varsa onun yüreği, eli kolu ve ağzı olur. STK’lar birey karşısında orantısız bir güç kullanan devlet otoritesine karşı denge sağlamak gibi görevleri de vardır.

STK’lar hangi alanda ve hangi amaçla kurulmuş olurlarsa olsunlar katılımcı demokrasi ve çoğulcu toplumun oluşmasında aktif roller üstlenirler. Toplumsal dayanışmanın ve kaynaşmanın motorudurlar. Bu yönüyle STK’lar toplumda adeta sivil mahkeme görevi de üstlenirler.

Siyaset çoğu zaman büyük partilerin arasında şekillenir; ama asıl dönüşümler, görünmeyen aktörlerin —derneklerin, cemaatlerin, yerel güç odaklarının—sabırla ördüğü ağlarda başlar. 26 Ekim 2025 akşamı Bayrampaşa’da yaşanan da tam olarak buydu: Oy sayılarının eşitlendiği bir tabloda tek bir oy hem dengeleri değiştirdi hem de Türkiye’ye bir mesaj verdi:

Siyaset yalnızca partilerin işi değildir.”

Bayrampaşa STK’lar Adına Bir Milat Olup Öncü ve Mühür BULTÜRK’e Aittir. Peki Neden?

1. Bayrampaşa’daki Matematik: Sayılardan Fazlası

18’e 18’lik bir tablo… AK Parti-MHP ve bağımsızlar bir yanda, CHP diğer yanda. Bu tablo, yerel siyasette belki de onlarca kez görülmüş bir denge durumuydu. Ancak bu kez farkı yaratan, BULTÜRK Derneği’nin örgütlü kararı oldu.

Bazen bir oy, 100 pankarttan, 10 mitingten, 5 büyük vaatten daha çok şey anlatır. Çünkü bu oy, bireysel değil kolektif bir hafızanın, toplumsal bir birikimin sonucudur.

2. Göçmen Hafızası: Siyasi Bir Sermaye

BULTÜRK, sıradan bir dernek değil. Kökleri 1989 göçüne, yani Balkanlar’dan Türkiye’ye zorla göç ettirilmiş bir topluluğun hikâyesine dayanıyor. Bu topluluk, yıllar boyunca kimliğini, kültürünü ve dayanışmasını koruyarak siyasal bir bilinç inşa etti.

Bu hafıza, sadece geçmişin acılarını değil; birlik olmanın nasıl bir güç yaratabileceğini de öğretti. O yüzden İbrahim Soytürk’ün kullandığı oy, bir kişinin değil bir neslin kararıydı.

3. Partiler İçin Uyarı: Oy Deposu Değil, Eşit Aktör

Büyük partilerin yerelde en sık yaptığı hata, bu tür toplulukları “arka bahçe” olarak görmeleridir. Onlara göre bu gruplar, her seçimde aynı partiye oy verir, ses çıkarmaz ve pazarlık etmez. Oysa BULTÜRK, bu ezberi bozdu.

Bir buçuk yıl önce dikkate alınmayan, hatta küçümsenen bir yapı, bugün Bayrampaşa siyasetinin kaderini belirledi. Bu durum, partiler için açık bir uyarıdır:

Sivil toplumun rızası olmadan yerel siyaset kazanılamaz.”

4. Sessizliğin Stratejisi: Siyaset, Gürültüyle Değil Zamanlamayla Kazanılır

BULTÜRK, bu süreçte bağırmadı, afiş asmadı, meydanlara çıkmadı. Sessiz kaldı ama organize oldu. Çünkü bazen siyasette en büyük etkiyi sessiz kalanlar yapar. Doğru zamanda, doğru yerde kullanılan bir güç, yılların iktidarını sarsabilir.

İşte bu yüzden İbrahim Soytürk’ün meclisteki oyu “altın gol” olarak nitelendiriliyor. Çünkü bu bir tesadüf değil, planlı bir stratejinin sonucuydu.

5. Türkiye İçin Ders: Yerel Siyasette Yeni Bir Dönem

Bayrampaşa’da yaşananlar sadece bir ilçenin hikâyesi değil; Türkiye’nin önümüzdeki yerel seçim dinamiklerine dair güçlü bir işaret. Bundan sonra:

Dernekler ve yerel örgütler, pazarlık masasında daha güçlü oturacak.

Siyasi partiler, tek taraflı dayatma yerine müzakere kültürüne yönelmek zorunda kalacak.

Toplumun “sessiz” kesimleri, oy kullanmanın ötesinde karar mekanizmalarına dahil olmayı talep edecek.

6.Tarih Yazılmaz, Yapılır.

BULTÜRK’ün Bayrampaşa’da yazdığı hikâye, aslında Türkiye’nin geleceğinde daha sık göreceğimiz bir siyasi dönüşümün provası olabilir. Çünkü siyaset sadece partilerin değil, örgütlü toplumun da alanıdır.

İbrahim Soytürk’ün oyu, bir dönemin başlangıcına işaret ediyor:

Artık partiler değil, halkın örgütlü iradesi konuşuyor”.

BULTÜRK’ün Genel Başkanı, Türk Dünyasının Medar-I İftiharıdır

Bayrampaşa STK’lar adına bir milat olup öncü ve mühür BULTÜRK’e aittir. BULTÜRK tabela derneği değil, milletin gücünü temsil eden nitelikli bir Sivil Toplum Örgütüdür. Siyasal Partilerin yandaşı değil, ilkesi ve ülküsü olan cesur insanların adresidir. Bayrampaşa’da çoklarının hesap edemediği inanılmaz bir STK başarısı vardır. Elbette bu başarının mimarı BULTÜRK’ün Genel Başkanı, Türk Dünyasının medar-ı iftiharı, dava adamı, beklentisiz hizmet adamı, cesur insan Rafet ULUTÜRK’tür. Bir kez daha anlaşılmıştır ki bu topraklar münbittir, keşfedilmeye değer liderler vardır.

BULTÜRK Genel Başkanı liderliği, öncülüğü, davasına sadakati milletçe test edilmiş mert adamdır. Hain gözüyle bakanlara bir hikâye ile cevap verelim:” Adamın biri doktora gider. Doktor Bey parmağımla vücudumun neresine dokunsam ağrıyor, canım çok yanıyor der. Doktor genel kontrolden geçirir, hiçbir şey bulunamaz. Sonunda kişinin parmağı kontrol edilir, parmak kırık olduğu için nereye dokunsa acı ve ıstırap duymaktadır”.

Demem o ki; hangi göz ile bakarsanız onu görürsünüz, kırık parmağınızla nereye dokunursanız acı çekersiniz”