Ortadoğu’nun Yeniden Şekillenen Dengesinde Türkiye’nin Stratejik Konumu

Rafet ULUTÜRK

Ortadoğu, tarih boyunca sürekli değişen siyasi dengeler ve güç mücadeleleriyle şekillenmiş bir bölge olarak, bugün yine bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Ancak bu kez değişimin merkezinde yer alan ülke, giderek artan etkisiyle Türkiye. Ankara, geçmişte olduğu gibi yalnızca sınır güvenliği veya ekonomik çıkarlar doğrultusunda hareket eden bir aktör olmaktan çıkarak, artık bölgesel ve küresel politikaları yönlendiren bir güç haline geliyor.

Türkiye’nin bölgedeki rolü, askeri müdahalelerle sınırlı kalmıyor; diplomatik ilişkiler, ekonomik yatırımlar ve kültürel etkilerle de bu süreci destekliyor. Ürdün’den Lübnan’a, Mısır’dan İran’a ve Suudi Arabistan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada, Türkiye’nin hamleleri hem ülkelerin iç dinamiklerini hem de uluslararası dengeleri etkiliyor. Ankara’nın yürüttüğü bu çok katmanlı strateji, kısa vadeli kazanımların ötesinde, uzun vadeli bir bölgesel liderlik hedefi taşıyor.

Bu değişim sürecinin bir diğer önemli boyutu ise, Türkiye’nin yalnızca bölgesel bir güç olma yolunda ilerlemekle kalmayıp, aynı zamanda küresel güç dengelerinde de söz sahibi olmaya başlamasıdır. ABD ve Rusya gibi büyük aktörlerin bölgedeki etkisinin tartışıldığı bir dönemde, Türkiye’nin yükselişi, yeni bir jeopolitik düzenin habercisi olarak görülebilir.

Ancak bu süreçte Türkiye’nin karşı karşıya olduğu riskler ve zorluklar da göz ardı edilmemelidir. Bölgedeki etnik, mezhepsel ve siyasi çatışmaların karmaşıklığı, Türkiye’nin attığı adımların sonuçlarını öngörmeyi zorlaştırıyor. Ayrıca, uluslararası aktörlerin ve bölgesel güçlerin çıkar çatışmaları, Ankara’nın stratejik hedeflerine ulaşmasını engelleyebilecek potansiyel tehditler barındırıyor.

Sonuç olarak, Ortadoğu’da yaşanan bu değişim süreci, hem fırsatları hem de riskleri beraberinde getiriyor. Türkiye’nin bu süreçte üstlendiği rol, yalnızca mevcut dengeleri değiştirmekle kalmayıp, aynı zamanda bölgenin geleceğini şekillendiren temel bir faktör haline gelmiştir. Ankara’nın başarılı bir şekilde bu süreci yönetebilmesi, Türkiye’yi sadece Ortadoğu’da değil, dünya sahnesinde de önemli bir aktör konumuna taşıyacaktır. Ancak bu süreç, dikkatli bir diplomasi, stratejik öngörü ve bölgesel dinamiklere hassas bir yaklaşım gerektirir. Türkiye’nin Ortadoğu’da oynayacağı bu kritik rol, bölgenin kaderini belirlerken, dünya siyaseti üzerinde de kalıcı etkiler bırakacaktır.