Bulgaristan’lılar İnsan Hakları Davası Bilincine Henüz Ulaşamadı

Neriman KALYONCUOĞLU
Tarih: 1 Haziran 2020

Birleşik Amerika’nın 25 eyaletinde isyan ateşi yandı.

Korona virüsün kol gezdiği, sokağa çıkma yasağı uygulandığı Amerika’da vatandaş “Covid -19” maskesini çöpe attı. Zehirli biber gazına karşı maske takıp sokaklara aktı. Mayıs ayının son haftasında Amerikan polisi ökçesiyle boğazına basarak bir siyah derili vatandaş öldürdü. Corj Floyd ismindeki bu ırkçılık kurbanı son söz olarak “Nefes Alamıyorum” dedi. Oysa Amerika Başkan Donald Trump yönetiminde “yaşam tarzı olarak” nefes alamıyor. Rejime karşı ayaklanma başladı. Minasota yanıyor. İsyanın gecesi ve gündüzü yok, taşır araçları, dükkânlar, lüks villalar ateşe veriliyor. Polis ayaklanmacılarla başa çıkamadığı gibi, sokak ve meydanlara sürülen 10 bin Ulusal Muhafız Gücü çaresiz. 16 şehirde sokağa çıkma yasağı uygulandı. Silahlı çatışmalar başladı. Ölü ve yaralılar var.  Başkan Trump Beyaz Saraydaki Oval Ofisinde çember içinde. Beyaz Saraya vahşi köpekler getirilmiş. Katliam olabilir. Başkan, ABD Ordusunu halka karşı sürme kararı alır ve kan sel olursa, “ben ne yaparım hesaplarına dalmış?”  işin içinden çıkamıyor.

Bu, hala beyazların nüfus olarak çoğunluk olduğu Birleşik Amerika’da şimdiki bir zenci ayaklanması değil. İsyan siyah derililer ile beyazların birlikte başlattığı, geliştirdiği ve zirveye taşıdığı bir insan hakları ortak savaşımı. 2020 yılının en önemli olayı olarak sivrilen bu savaşım “YAŞAM TARZI DEĞİŞSİN” sayfası açtı. Sosyal devlet eksikliği ortaya çıktı. Amerika’nın alt tabakası “nefes alamıyor” ve milletin ensesine ökçesiyle basan polis  “toplumsal yaşamda devletin rolü bitmiştir” bilinciyle hemen değişiklik isteyenler sokakları ateşe verdi. Bu ateşin ne kadar büyüyeceği,  söndürülüp söndürülemeyeceği, seçim yılında kamuoyunu nasıl etkileyeceği, bütün ülkeye yayıldığında insan hakları mücadelesinin hemen Başkan’ın istifasına sebep olup olmayacağı henüz bilinmiyor.

Gözle görülen bir şey varsa o da, isyan yangını alevlerinin göğe vurduğu yeni bir Amerika’dır. Parçalanmak üzere can çekişen bir Amerika. Cumhuriyetçi Başkanın “ekonomiyi canlandırma” gibi önlemlerini artık kimse işitmek istemiyor, çünkü sosyal hayata etkisi olmayan bir güçlü ekonomiye artık ihtiyaç olmadığı bilinci oluştu. Polis ökçesi altında can çekişen bir vatandaşın iniltisi, “güneş ışığından 17 kat daha yüksek bir süratle uçacak US füze sistemi üretme planlarını” imzalayan Trump’ın çalışma masasında sosyal ve sağlık alanından bir tek dosya bile olmaması dikkati çekti, sanki eşyalarını toplamış bir yolcu…

Bilinen başka bir şey varsa, “Covid -19”  salgınının Amerika’yı daha önce görülmemiş bir şekilde sarsmasıdır. Her gün 1 000 kişinin öldüğü ve binlercenin de maddi yetersizlik yüzünden doktora gidemediği, sağlık sigortası olmayanların yoksullar evlerinde, huzur evi ve aş evlerinde kırıldığı, toplu mezarlara atıldığı veya tabut gemilere doldurularak okyanusun dipsiz çukuruna salıverilmesi öfkeyi daha da büyüttü.

Yeni olaylar Bulgar TV ekranlarında, sosyal medyada pek yankılanmadı. Sanki ölü canlı Amerika ile dostluk istiyoruz. Halk ayaklanmasına emsal olur korkusu bacayı sarmış durumda.  Kamuoyunda tartışılan yeni konu:

Başbakan Borisov ‘sol’ politikacı mı, yoksa ‘sağ’ kanattan bir politikacı mı?”

Bulgaristan Komünist Partisi’ne (BKP) 1978’de üye olan Boyko Borisov, devlet güvenliği “DS” ye “Buda” takma adıyla ajanlık yaptı.  1989’da “soy kırım denemesine” bir özel itfaiyeci ekibinin komutanı olarak katıldı. İPON ve CİK gibi cinayet örgütü olarak nitelenen birimleri yönetti.  Moskova’ya sıkı bağlılığı dikkatle izlenen 2001-2005 yıllarının başbakanı II. Simeyon döneminde İç İşleri Bakanlığına tırmandı.  SBKP Genel Sekreteri Züganov’un Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov’a (2002-2012) bir telefon sonucu sol asansörle devlet yönetimine çıktı, 2009’dan beri Bulgaristan Başbakanı görevinde olan B. Borisov hakkında, “21 Yüzyıl” partisi lideri, eski savcı Bayan T. Donçeva bu hafta şöyle konuştu:

2020 Bulgaristan’ında eski BKP MK Politik Bürosu ve eski siyasi polis “DS” tarafından kurulan, siyasi parti GERB iktidardadır. Eski komünist ve polislerin çıkarları bu partide düğümlenmiştir, onların çocukları bu partidedir. Ve bugün bana Boyko Borisov’un bir sağ politikacı olduğunu anlatanlara cevabım şudur: Borisov, fotoğraf çekilirken T. Jivkov’un sağında durduğu için bir ‘sağ’ siyasetçidir.” (Kaynak TV +)

Medya tartışmasını başlatan nedenler var tabii. Bu hafta, Bulgar savcılığı, Bulgar komünist çeneden çürümüş bir dişi daha kerpetene taktı ve çekip aldı. Eski Başsavcı Tsatzarov’tan farklı olarak yeni Başsavcı Geşev, yılbaşından beri artık birkaç “temizlik operasyonu” gerçekleştirdi. Olay yine İtalya’dan taşınan ve Bulgaristan’da yakılırken çevre kirliliğine neden olan “çöplerle” ilgili. Bu işlerde son söz, yıllardan beri, bu hafta içeri düşen, Krasimiz Jivkov’ta imiş. O, siyaset merdiveninde yükselmeye diktatör Todor Jivkov’un doğum yeri olan “Pravets” Belediye Başkanlığında başlamış, Todor Jivkov’un 4 metre yüksek anıtı onun döneminde dikildi. Sofya İl Vali Yardımcılığına ve Enerji ve Yerel Yönetimler Bakanlığında Bakan Yardımcılığına kadar yükseldi. Enerji sektöründeyken “Belene” Nükleer Elektrik Santrali reaktörlerinin imal edilmesi anlaşmasını Moskova’da imzalayan aynı şahıstır. Sonunda hala ambarda yatan rektörler için Bulgaristan Rusya’ya 1 milyar Avrodan fazla para ödemeye zorlandı. Para ödendi. Zarara neden olandan hesap sorulmadı. Yeni açıklandığına göre “Studena” adından bir büyük barajı boşaltıp “Pernik” şehrini susuz bırakan da o oldu. Üstelik İtalya’dan trenle, karayolu ve gemilerle taşınan çöp balyalarının illere dağıtılması ve yakılması emrini veren ve uygulamak istemeyenleri tehdit eden, baskı uygulayan, tehdit savuran da yine odur.

Şöyle ki bu konuda başlayan Savcılık Sorgusu ve tahkikat ve baskınlarda Bakan Yardımcısıyla birlikte çalışan Bobokov adlı Montana’lı 2 kardeşin evinde çok ilginç bir belge ele geçti.

Bu belgede, 62 kişinin ismi, soy ismi ve karşılıksız aldıkları büyük “kredilerin” listesi var. Bugün Sosyalist Parti (BSP) yönetiminde yer alan kodamanların arasında 50 veya 60 milyon US Dolar veya 100 –  200 milyon leva kredi alan ve ancak % 10’unu geri çevirip borçlu defterini kapatan ya da hiç geri çevirmeyen ama kendilerinden hesap da sorulmayanlar ortaya çıktı.  Aralarında günümüz Bulgar siyasetinde çok önemli konumda bulunan isimler var. Bu açıklamalar belki de BSP’ li (komünist) olup, usulca GERB’li (komünistler) arasına sızan, hükumet katlarına yerleşen kadrolar saflarında  (temizlik operasyonu mu yapılıyor) sorusunu akla getirdi.

Cetvelde ismi olan İvo Nedyalkov samimiydi:

BKP MK Politik Bürosunun bir karar aldığını, Başbakan Andrey Lukanov’un 1990’da 150 seçkin kişiyi topladığını “BEN SİZİ MİLTONER OLARAK GÖREVE ATIYORUM’” dediğini anlattı. Şirket evraklarıyla bankaya gidip hesaplarına istedikleri kadar para akıtıldığını paylaştı. Besbelli son 30 yılda Bulgaristan’da sözü edilen “bavulla para dağıtma olayı” bu olsa gerek. Bu paraların adına “parti ve ekonomi eylemcileri” denen bu kadrolara teminatsız verildiğini kendi deneyiminden anlattı.  Bu cetvelde Bulgaristan Türklerinden kimse yoktur.

Aynı operasyonda kendisine 40 milyon US Dolar verilen Krasemir Stoyçev de TV’de söyleşiye katıldı. Paraların Bulgar ekonomisinde yeni yapılanma oluşturmak için verildiğini ve kendisinden hesap sorulmadığını belirtti.

Son 3 günde bu cetvel Bulgar medyasını sarstı. Fakat kimse halkın parasının bavulla çalan bu seçilmiş kişilerden hesap sorulmasını istemiyor. Nümayişe, mitinge çıkan yok! Komünist soyguncuları yuhalayan da yok! Öyle bir izlenim belirdi ki, sanki Başsavcılık “hırsızların” BSP’li olduğunu halka gösterirken, bu kişilerin arasından halen  GERB saflarında ve hükumette olanların temizlenmesinin yasal bir olay olduğunu kamuoyuna kabul ettirmeye çalışılıyor. “Bavul milyonerleri” konusunda yeni davalar açılacağına inanmıyorum, çünkü Bulgaristan’da suçlular ancak olayın işlendiği zamanın kanunlarına göre yargılanabilir, o zaman ise, bu hırsızlığın suç olduğuna işaret eden kanun yoktu. “Soykırım denemesi süreci” katilleri yargılandı mı? Hayır. Bunlar da aynı şekilde suçsuz gösterilecektir. BKP (BSP) Bulgaristan’ı çökertti cümlesinin anlamı budur. Ahmet Doğan’ın BSP’yi desteklemesi, seçimlerde BSP adaylarına oy vermeye zorlanmamız ise, bizi dolaylı yoldan suç ortağı etmiştir…

Komünistler arası yeni hesaplaşmanın şekli:

Zenginlerin zengini (3 milyar levası olan) şu an Arap Emirliklerinde gizlenen milyarder Vasil Boşkov’la, yurttan kovulan ve paraları paylaşılan öteki zenginlerle ilgili eski savcı, siyasetçi Bayan T. Donçeva şöyle dedi:

Vasil Boşkov’un ülkeden kovulması, başka bir milyoner olan Tsvetan Vasilev’in ve daha birçok zenginin ülkeden kaçmak zorunda kalması, paralarına ve çalıştıkları sektörlere el koymak için yapılıyor. Bunlar vandalizm operasyonlarıdır. Bu işler milli ekonomiye büyük zarar veriyor.”

Olayların değişik sebepleri olabilir.

Bazı çevreler, 2009’dan beri (GERB dönemi) Bulgaristan’da yetişen yeni  “sağ” sermaye ile ABD – Merkezi Haber Alma Örgütü (CİA) /TzRU/ arasında sıkı işbirliği yürütülüyor ve Amerikan sermayesinin Bulgaristan’a gelip yerleşmesi ve Rus sermayesini ülkemizden kovmasına zemin hazırlıkları yapılıyor yorumunda bulunuyorlar. Borisov’u ayakta tutabilecek olan, bundan böyle ancak ABD sermayesi olabilir.

Öte yandan, Avrupa Konseyi’nin “COVİD-19)” krizinden sonra Avrupa Birliği sermayesini Çin’den geri çekme ve AB üyesi Doğu ve Güney Doğu Avrupa ülkelerine dağıtarak yerleştirmesi için 750 milyar Avroluk bir dirilme ve kalkınma bütçesi onaylamaya hazırlandığına  dikkat çekiliyor. Bu paradan, Bulgaristan payına düşen 13 milyar Avro imiş. Geri ödeme süresi 2058 yılına kadar uzatılmıştır. Yeni operasyonlarla, BSP çevresindeki sermaye birimlerine “hırsızlar kesimi”deyip yeni AB yatırımlarından pay kaptırmama gibi niyeti de olabilir. Karma bölgelerle ilgili bir plan-program açıklanmadı.  Azınlıklardan, okullardan, okuma gidemeyen çocuklardan, evde masa ve sandalyesi olmayan genç kuşaktan, sağlık sigortası olmayanlardan söz eden yok… DPS eliti pusuya yatmış, ağızı açık pay bekliyor.

Kuşkusuz bu sinsi ve gizli hazırlıkların bir başka sebeple de yapıldığı ve seri bir hal aldığını görebiliyoruz. Korona virüs sonrası gelişmeler, Borisov’un bir süre daha Başbakan koltuğundan inmek istemediğine işaret oldu.  

2006-2009 yıllarında GERB parti kuruculuğunda Borisov’a yardım eden, hatta lıderin “sağ kol” olan, fakat  “2020 yılı başındadaire yolsuzluklarına” kurban giden Tsvetan Tsvetanov yeniden politik sahneye çıkıyor. Bu defa ABD çevrelerinin Bulgaristan’daki en güvenilir adamı olarak… Sözde aklanıp “suçsuz” olduğu ilan edilmesine rağmen, GERP’ten uzaklaştırılan, eski Başkan Yardımcısı ve meclis grubu başkanı Tsvetanov artık pek çok kişinin uykusunu kaçırıyor. Şu an siyasi alanda Borisov’un diktatörlüğe yelken açan yolunu kesecek lider odur.  GERB’i Tsvetanov parçalayabilir, kadrolarını yetiştiren ve parti yapısını kuran odur.

Konuyu yorumlayan Bayan. T. Donçeva Borisov hakkında şöyle dedi:

Devlet kalın enseli dolandırıcılara bırakıldı. İlişkiler de kalın enseliler arası münasebete dönüştü. Borisov dönemi budur.”

Bulgaristan’da işler iktidar ile zenginler arasında ve aynı zamanda politikacılar arasında yumruk değiş tokuşu paslaşmalarla devam ediyor. Siyasetçilerden kuvvetli olup, başbakanı parmağında oynatmak isteyen zenginler memleketten kovuluyor, ipleri pazara sürülüyor. Halk, BPS-li komünist para babalarına karşı kışkırtılıyor. Fakat tepki gelmiyor. Bu bizde eski bir adettir. 1944’te bütün nüfuslu sermayedarlar kuşuna dizilmiş ya da ipte sallanmıştı.

Bulgaristan gibi bir ülkede sermaye sınıfı, toprak ağları zümresi oluşturmak zor iş. Devlet kurmak ise daha da zor. Kültürlerin birbiriyle etkileşmesinden güç doğduğu fikri topluma tamamen yabancı. Yeniliklerin içinde her defasında düşmanlık ateşi ve hesaplaşma hırsı var…

Osmanlıdan koparken çeteler Türkleri köylerinden ve toprağından söküp kovalarken bile, ilk zamanlar sanki bu işlerin biraz edebi ve usulü vardı. Örneğin, Başbakan Stefan Stambolov (1887 – 1894) Osmanlı Bankasından aldığı kredi ile Aytos – Karnobat bölgesinden Türk köylülerden toprak satın aldı. Ardından çiftlik sahibi Türkleri göçe zorladı. Bu yoldan giden ikinci başbakan 1934 ve 1944’te Kimon Georgiev’tir. Günümüzde oluşan Bulgar oligarşisi suyunu bu kaynaktan alsa da, sosyal milliyetçiliğin kızıştığı günümüzün Bulgaristan koşullarında parçalanma ve hesaplaşma yeni ölçü ve değerlere göre güç topluyor. Mafya yürütmeyi ve yargıyı paralize etmiş durumdadır. Devlet kurumlarındaki yeni başlayan arınmanın çok uzun süreceği gözle görülebiliyor.

Üstelik Rusların ülkemizdeki ekonomik menfaatlerini savunan Delyan Peevski ve yine Rusların bizdeki siyasi çıkarlarını savunan Ahmet Doğan aynı noktada buluşmuş ve konumlarını koruyor. Biz bugün Bulgaristan sermayesinin 200 kişinin elinde bulunduğunu sayıklarken, belki de bu rakam yukarıda işaret ettiğim 62 kişi (cetvel 2004 yılındandır) eksik olanlar kurşunlanarak öldürülen 4 kişi ve belki ancak 58 kişi eline toplanmıştır. Azınlıklardan fabrikatör yok. Birkaç fason iş yapan birim ve inşaat sektöründe sivrilen birkaç kişi var. Paranın el değiştirmesi yıllar alır. Hepsini ülkeden kovmak imkânsız da olabilir. AB’den korona krizi için gelecek paralar dağıtılarak yeni sermaye zümresi oluşturma yolu mu seçilir, yoksa paralar kaçırılarak saklanır mı, söylemek zor…

Bu cetveli savcılığa veren ve isimleri Bobokov Kardeşler Montana şehrindeki akü fabrikası sahibidir. Eski komünist geleneklerden gelmişlerdir. 2 bin kişiye ekmek veriyorlar. Bu cetveli ve kimin kaç milyon aldığını açıklamakla Başsavcılık hesaplaşma alanından çıkmış olabildiler mi acaba!

DPS-li Doğan’ın yakın dostu, Kömür santralleri bacalarında yıllardan beri kara duman halinde İtalyan çöp kokusu tüttürten Rusya’nın sadık iş adamı Hristo Kovaçki’nin henüz Başsavcılık hedefi olmaması düşündürdü. Cetvelde onun da ismi var. 2008 yılında Bulgaristan oligarşisinin başını 1.35 milyon US Dolarla çekerken Vasil Boşkov çekerken, 700 milyon US Dolar Hristo Kovaçki ikinci yerdeydi. CİA onun işlerinin de kapatılmasını isteye bilir.

Eski kamu denetçisi, Sofya Büyük Şehir Belediye Başkanı seçimini yalnız 3 puanla kaybeden Bayan Maya Manolova,  Başbakanlık balkonu altında yaptığı konuşmada, yeni bir siyasi parti kurmak planını açıklarken, Bulgaristan’daki durumu şöyle karakterize etti:

“Bulgaristan’da “görülmez insanların” sayısı yarım milyona yakın- bunlar sokak adamları, evsizler, sosyal yaşamdan tamamen soyutlanmış ve terkedilmiş, devlet yardımı almayan kişilerdir. Bazıları “Covid-19” belası günlerinde kayıplara karıştı, eski evleri yandı, kurtulamadılar, evlerinde ölü bulunanlar oldu. 2020 yılında bunalım derinleşmeye devam ederse şu “görünmezler” listesine her vatandaşın girme riski var. Evsiz vatandaşların tam sayısını tespit edemedik.  Bu yıl bir siyasi parti kurup, alt tabakanın sorunlarına cevap bulmak ve sağlık ve eğitim öğretim sektöründe köklü bir reform yapmak için 2021’de parlamento seçimlerine katılmak istiyorum.”

Durum bu kadar gergin iken, “Covid-19” u bahane gösteren vatandaşlar her akşam Başbakanlık önünde veya meclis meydanında yapılan gösteri ve mitinglere aktif katılmıyor. Her zaman her konuda çarpıtılarak verilen haberler, “Corona –19” konusunda Bulgaristan’ı şampiyon gösteriyor.  “Ölü sayısı her gün azalıyor.” Kendilerine yardım paketi, maske ve dezenfektan dağıtılmayan vatandaşlar, açlık sınırında ve yoksulların en sefilleri grubunda dayandılar, tramvaya, yeraltı trenlerine ve otobüslere binmediler. Sokak ve parklarda dolaşmaksa yasaktı. Dayandılar ve bunalımı neredeyse atlattılar.

Ortada çok büyük bir insan hakları davası var. El açarken insan yüzüne bakamayan kitlede çekingenlik belirdi. Suyu olmayanlar yağmur duası bile etmediler. Zenginler birer ikişer tutuklanıyor, özel uçaklarla dış ülkelere kaçıp sığınıyorlar, kaçanlar Bulgaristan’a hibrit saldırıya başlıyorlar, ne ki pire ısırığından henüz ölen yok.

Bulgaristan halkında olduğu gibi Bulgaristan Türklerinde de insan hakları mücadele ateşi çatır çatır yanmıyor, damarlar soğumuş, şuur alevlenmiyor. İlk İnsan hakları ve özgürlük ayaklanmamız 1989 Mayısında patlamıştı. Hak eşitliği ve özgürlük savaşımı Amerika’da (1775) yani bizden 214 yıl önce kükremişti ve bugün de “nefes almak için” devam ediyor. Acelemiz yok, nasılsa başlarız. Ruhsuz kalsak ve bedenimiz çürüse bile yine de buharlaşıp bulutlaşırız.

Paylaşınız.

Teşekkür ederim.