Yürüyüşlerin Kökleri Derin

İbrahim Soytürk
18 Temmuz 2020

Sofya’da başlayan yürüyüşler, beşinci gününde diğer il merkezlerine yayıldı ve artık dokuzuncu gününde slogan atarak yürüme ve mitinglerde konuşanları dinleme aşamasını geride bırakarak otobanlarda yol kesme, trenleri durdurma ve değişik biçimlerde yasalara uymama şeklinde genişliyor.

Birinci aşamada bazı başarılar elde dildi.  Önce direnişlerin hedefleri kesinleşti.

1.Hükümeti istifası isteniyor.  Pazartesi gün meclisteki gensoru oylamasından sonra İç İşleri, Ekonomi ve Maliye Bakanının istifa etmesi bekleniyor. Bu üç bakanın istifa etmesi şleri düzeltmeyecek fikrinde olan göstericiler, BAKANLAR KURULUNUN VE ÖZELLİKLE DE BAŞBAKAN BOYKO BORİSOV’ un istifasında ısrar ediyor.

Bu arada Başbakan Yardımcısı Tomoslav Donçev (GERB partisinden) “hükümet istifa etmeyecek, Başbakan değişmeyecek, 21 Mart 2020’de yapılacak olağan seçimlere kadar görevde kalacak ve geçici hükümet kurulmasına yol vermeyeceğiz, göstericilerin yürümek hakkıdır, istedikleri kadar nümayiş edebilirler” demiş olsa da…  Hükümet oraklarından VMRO Başkanı ve Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Krasimir Karakaçanov, 17 Temmuz 2020’de, Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in de katıldığı NATO Karadeniz Askeri tatbikatından sonra,  Burgaz’da gazetecilere şöyle dedi: “Gerektiğinde seçimlere kadar Başbakan Borisov görevini başka birine devredebilir” dedi. Göstericiler hükümetin istifa etmesinde direniyor.

2. Ayaklananlar ve her akşam saat 23’e kadar Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanlığı ve Halk Meclisi önünden çekilmeyen bayrak sallayan ve pankartları asla indirmeyenler daha ilk günden beri Başsavcı İvan Geşev’ın de istifa etmesinde ısrar ediyorlar. Onlar, Başsavcılığın ve savcılıkların GERB hükümetiyle kaynaştığını ve “hukuk üstünlüğü” olmadığı gibi, yargı sisteminin felce uğradığının, yargıçların polis akademisinden diplomalı sahte “hukukçular” olduğu, anayasa ve yasa değişiklikleri yapılarak “sistem değişikliğine” gidilmesinde ve kendini yenileyebilen bir demokratikleşen rejime geçilmesinde fikir birliğinde buluşmuş bulunuyorlar.

Başsavcı Geşev, istifa etmeyeceğini beyan etti ve hükümetin gölgesinde sertleşen duruma el koyma çabalarında yoğunlaşmış bulunuyor. Hükümet mafyası ile DPS-Peevski mafyasının Başsavcılıkta merkez kurduğu iddia ediliyor.

Bulgaristan’da Başsavcı YÜKSEK YARGI KONSEYİ (BCC) tarafından seçiliyor.  Geşev’ın 7 yıl süreyle seçimi 18 Aralık 2019 tarihinde yapıldı. Anayasaya göre, bağımsız olması gereken bu kurumun hükümetle sıkı bağlı olmasından, “mafya” ithamı yükseldi ve hükümetle birlikte istifası isteniyor.

Şunu da belirtmek yerinde olur.  Bulgar Başsavcılığı komünist totalitarizm döneminde işlenen katliam, soykırım denemesi, kültürel kıyım ve işlenen diğer milli ağır suçların yargılanmasını durdurdu. Seri suçluların cezalandırılmasına engel olurken, memleketimizde katillerin bugün de iktidarda olmasına göz yumdu. Geçiş Döneminde (1990-2020) komünistlerin iktidarda kalmasına sağlarken, Delyan Peevski gibi Rusçu soylardan gelen, bir soyguncu-talancı mafya örgütü olan “Multigrup” uzantısı, iktidardaki oligarşilerle boy ölçüşen kadrolara hep arka oldu. Ahmet Doğan ve Lütfi Mestan gibi kendilerine “lider” denmesini yakıştıranlar halkımızın yüz karası oldu. Bulgaristan Türklerinin ana gelir kaynağı olan tütün üretimini yasaklayan, “ekmek teknemizi” kıran Peevski gibi mafya babaları, Bulgaristan ekonomisine, Bulgar Türk ilişkilerine ciddi darbeler indirdi.

Bugün artık hükümetine Başsavcılığın istifa etmesini isteyen Madrid, Londra, Paris ve Berlin’deki göstericiler internet üzerinde oy kullanmak ya da 21 Mart 2020’de oylarını mektupla göndermek istiyorlar. Bu vatandaşların sayısı 1.5 milyon kişiden fazladır. Onlara Türkiye’de yaşayan ve Bulgaristan seçimlerine katılma hakkı olan soydaşlarımıza saygı gösterilmelidir. Söz konusu olan 1 milyon oydur. Böylece dış ülkelerde bulunan ve seçimlere mutlaka katılmak isteyen vatandaşların sayısı 2.5 milyon seçmendir ve bu oylar tüm oyların yarısıdır. Meclisteki oran ise % 50 olduğunda 120 sandalye demektir ki, Bulgaristan Cumhuriyetindeki değişim, demokratikleşme, adalet, özgürlük ve insan haklarına ve azınlık haklarına saygı ancak bu vatandaşların oluşturduğu kamuoyu, halk iradesi ve kararlılıkla hayat hakkı kazanacaktır.

3. Bu gerçekleri kavramış olan göstericilerin arasında lisede okuyan, meslek okulu bitirmiş, iş bulamayan, işsiz kalmış gençlerin, Batı Avrupa’da işlerine dönemeyen aile başlarının, sivil toplum örgütleri üyelerinin, hiçbir siyasi partiye üye olmayanların ezici çoğunlukla katılması toplumu kilitlemiş durumdadır. Bu gençlerin taleplerine dikkat çevrilmemesi, hepsinin hasıraltı edilmesi, 18-20 yaş arasında olan ve “Geçiş Döneminde” yetişirken hayal kırıklığına uğrayan gençlerin toplu halde ülkeden uzaklaşması beklenebilir. Bu gerçek, bir ve 2 çocuklu anneler tarafından destekleniyor.

3.Deliorman’da olduğu gibi, Kırca Ali ve Haskovo’da ve diğer şehirlerimizde Türklerin ve tüm Müslümanların katıldığı gösterilerde, anayasa değişikliği isteyenler çoğalıyor. Yeni anayasada azınlık haklarına yer verilmesini, Türklerin ve Bulgaristan’daki diğer etniklerin – Ulahların, Makedonların, Tatarların ve Pomakların – dili, dini ve halk kültürü, asırlardan beri uyguladıkları gelenekleri olduğuna işaret ediyorlar. Bizim tek dilli, sakat kültürlü ve medeniyetsiz bir topluma ihtiyacımız yok; Bulgaristan devleti tek dilli, milli kültürü oluşamamış, milletleşme süreci tamamlanamamış bir ortamda, devletten ihtiyacımız yok ve devletin bizden ihtiyacı varsa isteklerimizi hemen yerine getirsin. İlk başta da Bulgaristan Türk kimliğini tanıyıp yasalaştırsın isteğinde azimle baskı yapıyorlar. Bu işlerin çözümü diyalogdur. Biz hazırız!

5. Dokuzuncu gün gösteriler yağmur altında yapıldı. Davullar, zurnalar, tulumlar, akordeonlar çaldı. Herkesin elinde bir düdük.

Gece göstericileri bir başarı kutladı.  Elektrik faturana eklenerek, Ahmet Doğan için her ay toplanan ve hazır onucu şoparın yalı köşklerde komünist generallerle beraber vıskı masalarında içip yemesi için, istedikleri kadar alıp yesinler diye “Varna” Termik Elektrik Santralı banka hesaplarına her ay akan paraların musluğunun kapandığı haberi herkesi sevindirdi. Çalışmayan bir elektrik santrali için Borisov hükümetinin halkan toplayıp paralar artık toplanmayacak, “Rosenets” yalısı öksüz çocuklara kamp yeri olarak kullanılacak, yalının önündeki dalga kıran bozulacak, “Varna” TES de hurda olmaya bırakılacak. Göstericiler Ahmet Doğan’ın tutuklanmasını, Bulgaristan politik hayatından çıkarılmasını, Hak ve Özgürlükleri Hareketi (HÖH-DPS) partisinden de uzaklaştırılmasından önce, parti kasalarından çaldığı paraları iade etmesi ve savcılığın tutuklayıp mahkemeye sevk etmesi isteniyor. Bu istekler, Bulgaristan Türklerini soyan Daniel Peevski için de pankart olarak iri harflerle yazılmış her akşam Sofya’yı dolaşıyor. Bu haber ve gösteriden röportajlar Avrupa basınında manşet oldu. Mafya başı, soyguncu çetesi babası olarak Ahmet Doğan ile Daniel Peevski’nin fotoğrafları yan yana manşet olmuştur.

6. Bu gelişmelere paralel olarak, göstericiler her partiden, her katmandan, her aileden olduğu dikkati çekerken ve çok disiplinli hareket oldukları, polislerle saldırılara meydan vermemek, kavga çıkarmamak ve tutuklamalarla süreci sulandırmamak için çaba gösterirken, henüz MİLLİ HAREKET LİDERİ belirtmedi. Göstericiler eski komünistlerden, milli istihbaratta çalışmış, 1989 öncesi Müslüman azınlıklara karşı terör hareketlerine, köy baskınlarına, şehir ortasında direnenleri kurşunlayanlara, hapishane sopacılarına, küstah gardiyanlara bu milli mücadele hareketinde yer olmadığına her gün işaret ediyorlar. 1990’dan sonra, Demokratik Güçler Birliği (CDC) demokratik mukavemet hareketinin İngiltere, Amerika ve Kanada Üniversitelerine delege ettiği kadroların da büyük ölçüde “çürük çıktığı” ortaya çıktı. 10-15 yıldan beri DPS liderleri ile yakın iş bağlantısı içinde bulunan ve 2019’da GERB-li gibi hareket eden ama kendisinin “bağımsız” olduğundan da dem vurulan Vejdi Raşidov’un önerisiyle Bulgaristan Milli Televizyonu (BNT) Genel Müdürlüğüne atanan Emil Kuşlukov’un da hemen istifası isteniyor. Göstericiler 1991-1996 yılları arasında “Santa Barbara” Kaliforniya Üniversitesinde okuduğunu iddia eden ve “Mısır Tarihi” uzmanı diploması getiren Kuşlukov’un yalan söylediğini, bu üniversitede “Kuşlukov” isminde bir gencin okumadığınısosyal medya üzerinden halka duyurdular ve gösteri alaylarını NTV önüne yığarak kesin karar beyan ettiler.

7. Gelişmeler Bulgaristan’da yalancı, dolandırıcı, gizli polis okullarında ve halkın gözüne kül atmak için toplama kamplarından ve hapishanelerden geçenlerle hesaplaşılmasında ve Bulgarca ismi, Latincede “lustratio” olan ve kurban vererek temizlenme anlamına gelen, “Berlin Duvarı” nın yıkılmasından sonra, Almanya, Polonya ve Ukrayna’da yasallaşan bu hesaplaşmanın Bulgaristan’da da uygulanması. Hainlerin toplanması ve içeri atılması pankartlara yazılmış taşınıyor.

1993 yılında “kesin hesaplaşma” yasası olarak mecliste kabul edilmesini CDC partisi istemişti. Fakat Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) bu yasa önerinin kabul edilmesini engellemişti. Yine o yıllarda HÖH partisi ise T.C. Deki Feytullah Gülen Hareketiyle işbirliği anlaşması imzalamış ve binlerce gencimizi Türkiye’ye göndermişti. Birçoğu geri dönmeyen bu gençlerden T.C. İmam Hatip Merkezlerinde eğitim alırken özel yetiştirilen gençlerimiz arasından geri dönenler Bulgaristan Diyaneti Başmüftülüğümüzün  il ve ilçe müftülüklerimize ve merkeze yerleştiler ve gençlerimizde  Türk kimliği ruhunun baltalanmasından çok önemli rol oynadılar ve görevlerine devam ediyorlar.

Sofya’da yükselen halkın direniş dalgası karşısında Baş Müftülüğümüz “bağımsızlık” ve “laiklik” kalkanları ardına gizlenmiş namaz vakti bekliyor. Ahmet Doğan haininin başına gelen ve gelecek olanlarla ilgili olarak bir “Geçmiş olsun” bildirisi yayınlayıp yayınlamayacaklarını ilgiyle bekliyoruz. Olur ya, eski dostlar düşman olmaz!

Bizi izleyiniz.

Paylaşınız.

Teşekkür ederim.