Ebubekir Paşa Mektebi Haziresi: Tarihîn Sessiz Tanığı

Gülten RAYİMOĞLU

İstanbul’un tarihi sokaklarında bir yolculuğa çıkıp, zamanın izlerini takip etmek isteyenler için Aksaray’ın arka sokakları büyük bir hazine barındırıyor. Bu defa rotamız, Valide Cami Sokağı’ndan başlayarak Pertevniyal Valide Sultan Camii’ni uzaktan selamladıktan sonra, Millet Caddesi boyunca ilerleyerek, Fındıkzade yönünde sol tarafa dönüyoruz. Burada, tarihin gözlerden uzak kaldığı bir köşede Ebubekir Paşa Sıbyan Mektebi bizi bekliyor.

Yol boyunca fark ettiğimiz detaylar, şehrin dönüşümünü gözler önüne seriyor. Bir zamanlar İSKİ binasının bulunduğu alan şu an boş bir meydan olarak duruyor. Umarız böyle de kalır, çünkü İstanbul’un nefes alabileceği alanlara ihtiyacı var. Caddeyi geçtiğimizde ise Muratpaşa Camii’ni görüyoruz. Tramvay tellerine konmuş güvercinlerle birlikte kadraja aldığımız cami, şehrin nostaljik ruhunu yansıtan bir kare oluşturuyor.

Ve nihayet, sol tarafta etrafı çevrili bir hazire ve köşede tarih kokan bir yapı dikkatimi çekiyor: Ebubekir Paşa Sıbyan Mektebi. Osmanlı’nın çocukları eğitmek için inşa ettiği bu yapı, 1724 yılında Ebubekir Paşa tarafından yaptırılmış. Sadece bir mektep değil, aynı zamanda haziresi, sebili, çeşmesi ve su terazisi ile bir bütün oluşturan küçük bir kompleks.

Günümüzde bir sivil toplum kuruluşu tarafından kullanılan bina, otoparkın içinden bakıldığında haziresiyle birlikte fotoğraf çekmek için güzel bir perspektif sunuyor. Tarihi yapının köşesinden döndüğümde, alt katında küçük bir dükkan dikkatimi çekiyor. Gelir amacıyla vakfedilmiş olabileceğini düşünüyorum. Kapının üzerindeki kitabe ve hemen yanındaki bilgi tabelası, bize buranın sadece bir eğitim yuvası olmadığını, aynı zamanda Ebubekir Paşa’nın mezarına da ev sahipliği yaptığını anlatıyor.

Ebubekir Paşa, Osmanlı Devleti’nde Mısır, Moro, Kıbrıs, Cidde ve Habeş gibi farklı bölgelerde valilik yapmış, Mekke-i Mükerreme’de Şeyhül-harem olmuş bir devlet adamı. Onun adını taşıyan bu tarihî yapı, zamanın yıpratıcı etkilerine rağmen ayakta durmaya devam ediyor.

Yanımızda hazireyi geçerek, iki metre arayla dizilmiş küçük ebatlı çeşmeleri inceliyoruz. Mektebin yapımından bir yıl sonrasına tarihlenen bu çeşme, zamanın içinde kaybolmamış detaylardan biri olarak karşımıza çıkıyor.

Bu yapılar, sadece taştan örülmüş birer bina değil; şehrin hafızası, unutulmuş hikayelerin fısıltıları, bir dönemin eğitim ve hayrat anlayışının örnekleri. Günümüzde buraların korunması ve gelecek nesillere anlatılması, geçmişin izlerini sılık hale getirmeden, kimliğimizi yaşatmamız adına oldukça önemli.

Belki de bu sessiz taşlar, bizden sonraki nesillere şunu anlatmak istiyor: “Bir zamanlar burada bir vakıf medeniyeti vardı ve bu medeniyetin izleri hâlâ yaşıyor.”