Ebediyete Göç Eden Bulgaristan Türk Şairlerin Şiirlerinden Seçmeler

Hazırlayan: Galip SERTEL
– 3. Bölüm –

OSMAN AZİZ
(D.1937 Neofit Bozveli/Alfatlı/Kırcali- Ö.2007Krumovgrad/koşukavak)

SÖYLEME BU KADAR

Bu senin en büyük zenginliğin
Kaybedeceksin sesini dediler
Türkü söyleme dediler
Sabahtan akşama kadar.

Nasıl sabredilir karşınızda
Deliorman’da nasıl susulur?
Nasıl durulur çıldırmadan?
Öpülmedik yanak önünde inat kırmızı?
Dayan dayanabilirsen
Yarasız gözler yaralarken insanı
İnat yeşil ..
Sus göreyim karşısında
Yolumu kesen Fikriye kızın

Söyleme bu kadar dediler
Kaybedeceksin sesini. ..

Sessiz kalmak zor, zor olmasına
Ama, kızların ses istedi benden
Deliorman …
Saçları gibi dalgalı, dişleri gibi beyaz.
Onları sevdim de söyledim bunca,
Ne yapayım? ..
Bunun için korkmuyorum bu gün
Sesim kalmadı diye.
Sevgiden mi korkayım?

xxx

Dün Rodoplar’da buldum bu sesi
Bugün kaybettim Deliorman’da
Yarın yine burada bulursun, dediler
Cömerttir benim toprağım, bulurum. …
Deliorman esirgemez bunu benden
Nasıl yapsak da beraber olsak seninle
Hem de ömrün sonuna kadar beraber?
Ama bu defa sesim olmayacak
Sessiz çıkacağım kırl
Sessiz döneceğim.· ..
Yoluma yine çıkarsa
Sessiz seveceğim Fikriye kızı. ..

Ama, sen beni sessiz de seversin, bilirim.
Bir ananın dilsiz evladını sevdiği gibi.
Aldın sesimi Deliorman …
Al, helâlim olsun …
Ne kıskanılır zaten senden?
Ecdatlar can kıskanmamış
Ben bir parça mı kıskanayım bu candan?

Aç kollarını Deliorman, geliyorum .
İster düzün olsun, yokuşun olsun .
Bunca öter kuşunla birlikte
Bir de ötmez kuşun olsun …

***

ALİ BAYRAM
(D.1935 Çernik/Karalar/Silistre – Ö.2011 Çernik /Karalar/Silistre)

KÜÇÜK BULGAR MEZARLIĞI !

Şu karşıda gördüğüm küçük Bulgar mezarlığı
Soykırımı devrinin acı hatırası
Kabirler üstündeki solgun açan çiçekler
Bulgar adı altında yatanların yasıdır.

Buna benzer mezarlık görmedim hiçbir yerde
Ne İsa’nın hacı var, ne ağacı, ne gülü
Bu mezarlık kanayan yaradır yüreklerde
Toprağında yatanlar kalbimizde gömülü.

Mezar taşlarındaki eski Bulgar adları
Biz Türkler’in gözüne bir ok gibi batıyor
Istıraplar içinde geçmiştir hayatları
Küçük Bulgar mezarlığında koca Türkler Yatıyor !

***

MUSTAFA ÇETE
(D.1936 Dyankovo/Kalova / Razgrad – Ö. 2014 Dyankovo / Kalova /Razgrad)

MAHKEMESİZ ve HAKİMSİZ OLDUM MAHKÛM

10 kasım 1989 yılı

Demokrasi yeli
Süpürdü Jivkovçuları
Ve atıldı Demokrasi devrimin temeli
Selamete ulaştı talihsiz başım
Yeniden devam etti yaşam savaşım…
3 Ocak 2011 yılı
75 oldu yaşım
Ben ki, kaderin kulu
Yaşamak için yaşamı
Devam edecek Yaşam savaşım’

***

LÂTİF KARAGÖZ
(D.1939 Bojurovo /Pınar Beşevli/,Razgrad – Ö.2009 Çorlu)

ANA DİLİM

İlk göz açtım duydum seni
Anam gibi ana dilim.
Büyüledin o an beni
Çiçek açtın kilim kilim!

Ninnilerim senle oldu
Rüyalarım senle doldu
Verdiğin hazlar ne boldu
Nar gibisin dilim dilim!

Bilgileri siperledim
Ellerinden güç derledim
Yollarında ilerledim
Kucak açtı bana bilim!

Türk’ün ayağı elisin
Yüreğinin gür selisin
Kültürümün temelisin
Benim eşsiz ana dilim!

Sen dünyada var oldukça
Gönlümüzde yâr oldukça
İçimizde har oldukça
Ana dilim tek sevgilim!

***

NACİ FERHADOV
(D.1940 Dâdovtsi/Dedeler/Kırcali – Ö.2013,Sofya)

GEÇ ANLADIM

Gözlerimi açtıkça perdeye varıyorum.
Kapadıkça, bugüne yerleştim adım adım.
Ne zamansa yoluma çıkacak olan kadın
sokmuş bir çıkmaza beni
bırakmış, geç anladım.

Bu acayip mezarlıkta bir şeyler arıyordum,
benliğimi çiğneyerek yıllarca adım adım.
Geniş geniş açılan kapıların ardından
bana uzanan eller
tırnakmış, geç anladım.

Düşüncemi dondurdular, yırtık sesimle sordum.
Yanıtlayan dudaklar sırıttı adım adım.
Çizdikleri yolların en “yapıcı” niyeti
hırçın ayaklarımı
kırmakmış, geç anladım.

Elde sıfır, akılda bir, hırpalanmış ve yorgun
geldim kapınıza, yürüdüm adım adım…
Yapacağım bir tek iş, bildiğim gerçekleri
sağırların kulağına
haykırmakmış, anladım

***

İSMAİL A. ÇAVUŞEV
(D.1940 Vladimirovtsi/ Hаbib/Razgrad – Ö.2017,Sofya)

Eylül

Güneşler içinde sürüp giden son bahar
Ot yeşil,yaprak sarı,dal melül
Tohumların toprağa atıldığı devir
Seni kanadında hangi kuşlar getirir?

Şimden sonra bahçelere mi gidilir
Gök solar,bulut ağlar,dal melül
Ağlama sen,ne yapsan son gidenler nas gelir
Hayata can verir renkleriyle Eylül.

***

FİKRİ ŞÜKRÜЕV
( D.1942,Dıbravino /Çalı Mahalle/ Varna – Ö.1983 Devnya,Varna)

Yolun Sonunda

Boydan boya kat edip de yolumu

harcayınca bütün zaman payımı

kilometre taşı gibi uyuyuvereceğim

yaslanarak üzerine tüm gerçeklerin.

Artık beni ısıtmaz ısıtmayacak

usul anıların güneşi…

Garip feryadıyla günün batışı

Gemilerin demir atmasını andıracak…

***

MEHMEDALİ ORUÇ
(D.1943 Benkovski /İkizce/Dobriç /Hacıoğlu Pazarcık/ – Ö.1987,Dobriç)

GÜLMEK

Ağaçlar el ediyor
ağaçlar el ediyor güneşe
Yeşil üzerinde
güneş gülüyor.

Kuşlar kanat açıyor
kuşlar kanat açıyor ufukta,
Kanat üzerinde
ufuk gülüyor.

Günler
dal gibi yeşil
Günler
kuş gibi kanatlı
Günlerin üzerinde
anılar gülüyor.

Sevgi yanıyorken anılarda
Ateş üzerinde
Çocuk gülüyor.
1979

***

NEVZAT YAKUP DENIZ
(D.1944, Silistre – Ö.2003 Silistre

Son Sonbahar

Bir yol ki
damarlarımızda
kadim devirlerden beri coşan bir kan,bir destan.

Bir yol ki
bir türküyle başlar Türk’ün öyküsü
yaylası,dağı, doruğu.

Bir yol ki
Yürümekle üremez
savaşmakla uzak gider geleceğe doğru.

Bir yol ki
bizler kendimizi buluruz meçhul yollarda
yitirince benliğimizi.

Bir yol ki
yeller esmeden
karanlık basmadan son sonbahar,son bir yol.

***

TAHSİN EBAZER CAN
(D.1945 Paisievo /Dogancılar/Silistre – Ö.2012 İsperih /Kemallar/ Razgrad

ANADİLİM

Sensin benim dilimde
Türkçe kitap elimde
Renkli açmış gülümde
Güzelsin anadilim…

Tüm dünya seni tanır
Bilmeyenler utanır
Alkışlarla kutlanır
Güzelsin anadilim…

Yoktur dünyada eşin
Nice parlar güneşin
Tüm kalplerde ateşin
Güzelsin anadilim…

Bahar gibi tazesin,
Her yerde çınlar sesin,
Şarkılara güftesin,
Güzelsin anadilim…

Bir altındır her hecen,
Sen ne de hoş sevecen,
Herkesi mutlu edecen,
Güzelsin anadilim…

Dereler gibi taşkın,
Nice yücedir aşkın,
Kimse bakmasın şaşkın,
Güzelsin anadilim…

Tüm kalplerde yaşarsın,
Ümitlere koşarsın,
Güçlükleri aşarsın,
Güzelsin anadilim…

Ön saflarda yürürsün,
Denizler gibi gürsün,
Özgürsün elbet hürsün,
Güzelsin anadilim…

İsperih ,20.08.2007

***

ZAHİT GÜNEY
(D.1946 Zırnevo /Kilikadı/ Dohriç /Hacıoğlu Pazarcık – Ö. 2015 İstanbul)

Bahçede

Rahmetli annem, çiçekleri çok severdi. Hele kasımpatıları. Çocukluğumda, bahçede çalışırken, bazen beliklerinden birini kesip, saçlarıyla çiçek gövdelerini bağladığını anımsıyorum. Ömürleri uzarmış. Dünyayı Güneş’in değil, çiçeklerin ısıttığına inanırdı o. Yoksa, yine onun savına göre, tüm insanlar bir gecede ölmeliydi… Nur içinde yat, anne!

Kış gelmeye görsün
Rengârenk kasımpatıları gün batımının
Her yıl ölü çıkardı sabaha;

Bir köşesinde annem dövünür bahçemizin
Öbüründe ben
Buz cehennemine dönüşür evren;

Coğrafya buz
Kimya buz
Fizik buz;

Gün boyu
Sökerek kasımpatı köklerini topraktan
Bahçe – kiler arasında
Mekik dokuruz;

Ellerim donar
Ayaklarım donar
Umutlarım donmaz;

Bilirim, iş bitimi
Kucağına alıp beni annem
Sevecek;

Ter içinde
Yıldızları sayarken ben
Düşlerimle süslenecek bahçe.

***

NURETTİN EYÜP HAYKIRIŞ
(D.1950 İzbul/Tekke Kozlucası ,Şumen – Ö.2003,Bursa)

RUMELİ’DEN YANKILAR GELİYOR

Yaşayan anılarda gözleri yolda bir ev
Küllenmiş sevdaların korunda şarkılar
Tutuşurken evvel zaman içinde alev alev
Rumeli’den yankılar geliyor,yankılar…

Tövbeli aşklarla beraber kervan kervan
Umuda el sallayan bir amaç utkulu
Yıllar yılı kimliğimize durmuş divan
Yankılar geliyor Rumeli’den dolu dolu…

En kutsal duygularla iyi niyetimiz
Güllere,çiçeklere bırakırken yerini
Rumeli Ata yurdumuz,memleketimiz
Yankılar geliyor Rumeli’den yeni yeni…

Rumeli’den yankılar geliyor,yankılar
Tutuşurken evvel zaman içinde alev alev
Küllenmiş sevdaların korunda şarkılar
Yaşayan anılarda gözleri yolda binlerce ev…

– Son –

Görüntünün olası içeriği: yazı