Çanakkale Geçilmez: Tarihimizle Gururlanmalıyız!
Hamiyet ÇAKIR
Çanakkale… Bu kelime, Türk milletinin kahramanlıkla yazdığı bir destanın, bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin simgesidir. 1915’te, en zor koşullarda, yokluk içinde, toprağını savunmak için canlarını feda eden, dönemin en güçlü devletlerine karşı durarak imkansızlıklar içinde büyük bir zafer kazanan bir milletin destanı… Çanakkale, sadece askeri bir zafer değil, aynı zamanda milletin gücünü, direncini, bağımsızlık sevgisini ve vatan sevgisini tüm dünyaya haykırdığı bir manifestodur.
Bugün, Çanakkale’nin anlamını küçümseyen, onu sadece bir “geçmiş” olarak görmeye çalışan, bu büyük zaferi içselleştiremeyen ve tarihimizi küçümseyen bir yaklaşım giderek yayılmaktadır. Ancak bu zaferi küçümsemek, o kahramanları, onların emanetlerini yok saymak, milletimizin tarihine ve geleceğine ihanet etmektir.
Çanakkale Geçilmez: Gerçekten Geçilmezdi ve Geçilemedi
Çanakkale, sadece bir boğazı geçmek değil, bir milletin iradesinin, vatan sevgisinin ne kadar güçlü olduğunu kanıtlamakla kalmadı; tüm dünyaya Türk Milleti’nin kararlılığını ve mücadelesini öğretti. Birçok devletin, en güçlü ordularının, o dönem dünyanın en modern donanımlarının karşısında, bu kadar yokluk içinde verilen bu mücadele bir destandır. O günlerin Türk askerinin yediği ekmek, giydiği elbise, kullandığı silahlar ve en önemlisi moral kaynakları, düşmanın sahip olduğu imkanlarla karşılaştırıldığında adeta “imkansızlıklar içinde mucize”dir.
Ama bir şeyi unutmamalıyız: Bu zaferi kazanan sadece ordu değil, milletin kendisiydi. Çanakkale’de kazanan Türk Halkı’nın inancı, bağımsızlık tutkusu ve bir araya gelerek ortaya koyduğu güçlü direnciydi. O zaferi kazanan asker, sadece bir cephede savaşmıyordu; o, aynı zamanda bir milletin özgürlük ve bağımsızlık için verdiği mücadelenin simgesiydi. Bu yüzden, Çanakkale’nin anlamını küçümsemek, bu toprakların bağımsızlık için verdiği mücadelenin değerini yok saymaktır.
Tarihimizi Sevmek, Onunla Gururlanmak
Tarihimizi sevmek, sadece geçmişin kahramanlıklarıyla gururlanmakla kalmak değil, aynı zamanda geleceğe yönelik sorumluluklarımızı da hatırlamaktır. Bizim için Çanakkale sadece bir savaş değil, bir milletin kimliğini bulduğu, dayanışma ve bağımsızlık ruhunun en yüksek noktasına ulaşmış olduğu yerdir. O zaferin kazanılmasında emeği geçenler, sadece savaşta değil, halkının özgürlüğü ve bağımsızlığı için çalışan bir milletin kahramanlarıdır.
Bugün, Çanakkale’yi küçümsemek, bir milletin tarihini, kültürünü, değerlerini küçümsemek demektir. O kahramanlar için saygı duymamak, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan o eşsiz ruhu unutmaktır. Bizler, sadece kendi geçmişimizi değil, tüm insanlık için büyük bir anlam taşıyan bu tarihi zaferi korumalı ve onu sahiplenmeliyiz.
Yeni Neslimize Vatan Sevgisi ve Tarih Bilincini Aktarmalıyız
Çanakkale’yi anlamak ve onun ne anlama geldiğini kavrayabilmek, sadece bir askeri başarının ötesine geçer. O, bir milletin kendisini keşfettiği, tarihine ve değerlerine sahip çıktığı, en zor zamanlarda bile varlığını ve bağımsızlığını savunduğu bir dönemin simgesidir. O zafer, Türk milletinin “Geçilmeziz” diye haykıran sesidir. Türk Milleti’nin dünyaya meydan okuduğu dönem bu dönemdir.
Bizim öncelikli sorumluluğumuz, bu tarihi gerçeği çocuklarımıza ve gençlerimize aktarmaktır. Tarih, sadece hatırlamak için değil, onunla gururlanarak, geçmişteki değerleri geleceğe taşımak için de önemlidir. Eğer biz, kendi tarihimize sahip çıkmaz, geçmişimizi küçümser, tarihimizi sevmez ve ona saygı göstermezsek, o zaman sadece geçmişimize değil, geleceğimize de ihanet etmiş oluruz.
Gençlerimize, sadece geçmişin övünülecek zaferlerini anlatmakla kalmamalıyız; aynı zamanda bu zaferlerin ardında yatan büyük mücadeleyi, fedakarlığı ve vatan sevgisini de öğretmeliyiz. Onlara, her bir Türk gencinin birer Çanakkale kahramanı olma sorumluluğu taşıdığını hatırlatmalıyız. Çanakkale’nin anlamını, o dönemdeki fedakârlıkları ve şehitlerimizin emanetlerini gençlerimize aktarmak, bu değerleri gelecek nesillere taşımak hepimizin görevi olmalıdır.
Bununla birlikte, Türkiye dışında yaşayan vatandaşlarımız ve özellikle Çanakkale zaferine katkı sağlayanların torunları, önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti büyükelçilikleri, o bölgeden gelip bu topraklarda şehit düşenlerin torunlarını davet etmeli ve onlara bu tarihî mirası hatırlatmalıdır. Bu torunlara, dedelerinin ve büyüklerinin gösterdiği kahramanlıkları onurlandıran beratlar ve takdir belgeleri verilmeli, böylece hem geçmişi yaşatmanın hem de genç nesillere tarih bilincini aşılamanın yolları açılmalıdır.
Unutmayalım ki, geçmişin hatırlanması, yalnızca bir övünme meselesi değil, aynı zamanda geleceğe yönelik bir sorumluluktur. Gelecek nesiller, sadece zaferleri değil, o zaferlerin ardında yatan fedakârlığı, direnci ve vatan sevgisini de öğrenmeli ve bu değerleri koruyarak ilerlemelidir.
Sonuç Olarak
Çanakkale, Türk Milleti’nin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin simgesidir. Bu zaferi küçümsemek, o kahramanların hatırasına saygısızlık etmek demektir. Her bir Türk genci, Çanakkale’nin ne demek olduğunu, bu zaferin arkasında yatan kahramanlıkları ve vatan sevgisini öğrenmeli ve bu bilinci taşımalıdır. Tarihini küçümsemek, geçmişin değerlerini görmezden gelmek, sadece bir milletin geçmişine değil, aynı zamanda geleceğine de ihanet etmektir.
Bugün Çanakkale’yi ve o kahramanları sevgiyle, gururla anarak, geçmişin değerlerini yaşatmalı ve her yeni nesle bu büyük mirası aktarmalıyız. Çanakkale geçilmezdi, geçilmeyecek!