Amerika Başkanı Donald Trump’ın Göreve Gelmesiyle Dünyanın Yeniden Şekillenmesi: Geleceği Bekleyen Değişim
Osman BÜLBÜL
Donald Trump, 2016 yılında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkanı olarak göreve başladığında, dünya genelinde büyük bir belirsizlik ve endişe dalgası yaratmıştı. Hem iç hem de dış politikada alışılmadık bir yaklaşım sergileyen Trump’ın iktidara gelişi, sadece Amerika’yı değil, tüm dünyayı yeniden şekillendiren bir sürecin başlangıcını işaret etmişti. Trump’ın başkanlık döneminde atılan adımlar, küresel güç dengelerini sarsarken, dünya genelindeki uluslararası ilişkilerde büyük değişimlere neden oldu.
Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte başlayan bu küresel değişim, aslında daha büyük bir dönüşümün parçasıdır: Amerika’nın geçmişteki küresel liderlik rolünden, kendi ulusal çıkarlarını ön plana çıkaran bir dış politika anlayışına geçişin başlangıcıdır. Peki, Trump’ın başkanlığı dünyada nasıl bir değişim yarattı ve bu değişim gelecekte nasıl şekillenecek?
Trump’ın Dış Politikası: “Önce Amerika” ve Küresel Yalnızlaşma
Trump, başkanlık kampanyasında sıkça dile getirdiği “Önce Amerika” (America First) sloganı ile, ABD’nin küresel angajmanlarını gözden geçireceğini ve önceliği Amerika’nın ulusal çıkarlarına vereceğini açıkça ifade etti. Bu yaklaşım, özellikle ABD’nin müttefikleriyle ilişkilerinde önemli bir değişim yaratırken, aynı zamanda küresel güç dengelerinde de sarsılmalara yol açtı.
Ticaret Savaşları ve Ekonomik Yalnızlık
Trump’ın ilk büyük dış politika hamlesi, ticaret politikalarında köklü değişiklikler yapmasıydı. Çin’e karşı başlattığı ticaret savaşı, sadece iki ülke arasındaki ilişkiyi değil, dünya ticaretini de etkileyen geniş çaplı sonuçlar doğurdu. Trump, Çin’e uyguladığı yüksek tarifelerle bu ülkenin ekonomik yükselişine karşı bir duruş sergilerken, aynı zamanda ABD’nin diğer küresel ticaret partnerleriyle de gerilimlere neden oldu. Bununla birlikte, Trump’ın Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) yerine yeni bir anlaşma olan USMCA (Amerika, Kanada, Meksika Anlaşması) ile ticaret politikalarını yeniden şekillendirmesi, küresel ticaretin dengesini önemli ölçüde değiştirdi.
Trump’ın bu “korumacı” yaklaşımı, diğer ülkelerde de benzer ekonomik stratejilerin hayata geçirilmesine zemin hazırladı. Avrupa Birliği gibi büyük ekonomik bloklar, ABD’nin dış ticaretin şekillenmesindeki liderliğini sorgulamaya başlarken, Çin ve Rusya gibi yükselen güçler de kendi ekonomik ve ticari ilişkilerini güçlendirmeye yönelik adımlar attılar.
İran ve Ortadoğu’daki Değişim
Trump’ın Ortadoğu’ya bakışı da büyük bir değişim getirdi. Obama yönetiminin imzaladığı İran ile yapılan nükleer anlaşmayı tek taraflı olarak iptal eden Trump, İran’a yönelik ekonomik yaptırımları yeniden devreye sokarak, bu ülkeyle olan ilişkilerde ciddi bir gerilim yarattı. Ayrıca, Trump’ın İsrail ile olan ilişkilerinde gösterdiği yakınlık, özellikle Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması ve Golan Tepeleri’nin İsrail’e verilmesi gibi adımlarla Ortadoğu’daki dengeyi değiştirdi. Bu değişiklik, Ortadoğu’nun tarihsel ve dini hassasiyetlerine sahip olan ülkelerle Amerika’nın ilişkilerini daha da gerdi.
Diğer yandan, Trump’ın Suriye ve Afganistan gibi çatışma bölgelerinden Amerikan askerlerini çekme kararı, ABD’nin bölgedeki hegemonik rolünün azalmasına ve yerel güçlerin daha fazla ön plana çıkmasına yol açtı. Bu adım, Çin ve Rusya gibi ülkelerin Ortadoğu’da daha fazla etki sahibi olmasına imkan tanıdı. Rusya, Suriye’deki varlığını güçlendirirken, Çin de ekonomik olarak bölgedeki etkileşimini artırdı.
NATO ve Batı İttifaklarının Sorgulanması
Trump’ın bir diğer önemli dış politika adımı, NATO’ya yönelik eleştirileriydi. NATO’nun üyelerine, savunma harcamalarını artırmalarını talep eden Trump, bu ittifakı zaman zaman “gereksiz” olarak nitelendirdi. Trump, Avrupa ülkelerinin güvenlik için ABD’ye daha fazla bağımlı olmalarını eleştirirken, Avrupa’dan gelen eleştiriler de arttı. Bu durum, Batı ittifaklarının geleceği hakkında soru işaretleri oluşturdu ve ABD’nin geleneksel müttefiklerinden bazıları, Trump’ın yönetimi altında yalnızca stratejik değil, diplomatik ilişkilerini de gözden geçirmeye başladı.
Amerika’dan Sonra: Dünya Nasıl Şekillenecek?
Trump’ın başkanlık dönemi, küresel liderliğin artık tek bir merkezden yürütülmeyeceğini gösterdi. ABD’nin bir tür yalnızlaşma ve içe kapanma dönemi başlamış oldu. Bunun yanında, ABD’nin “önce Amerika” yaklaşımının bir sonucu olarak, daha fazla ulusal çıkar gözetilmesi ve uluslararası işbirliklerinden bazen feragat edilmesi, dünya düzeninde büyük bir değişime yol açtı.
Çin ve Rusya: Yeni Küresel Aktörler
ABD’nin küresel liderliğindeki gerileme, Çin ve Rusya gibi yükselen güçlerin daha fazla etki kazanmasına olanak sağladı. Çin, ekonomik gücünü kullanarak “Kušak ve Yol” (Belt and Road) girişimiyle dünyanın farklı bölgelerinde altyapı projeleri geliştirmeye başladı. Bu projeler, Çin’in küresel ticaret üzerindeki etkisini artırırken, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerde Çin’in politik ve ekonomik nüfuzunu pekiştirdi.
Rusya ise, özellikle Orta Doğu ve Avrupa’da daha agresif bir dış politika izleyerek, ABD’nin zayıflayan küresel gücünden faydalandı. Ukrayna krizinden Suriye iç savaşına kadar pek çok alanda daha etkili bir rol üstlenen Rusya, küresel dengelerde önemli bir aktör haline gelmiş durumda.
Avrupa: Birlik mi, Ayrılık mı?
Trump’ın başkanlığı, Avrupa Birliği’ni de derinden etkiledi. ABD’nin uluslararası politikalarda yalnızlaşması, AB ülkelerinin daha fazla kendi başlarına hareket etme ihtiyacını doğurdu. Avrupa’nın, ABD’nin gücüne ne kadar bağımlı olduğu yeniden sorgulandı. Avrupa, NATO’nun önemi konusunda daha fazla tartışmaya girerken, bazı ülkeler, kendi savunma kapasitelerini artırmayı düşünmeye başladılar. Bununla birlikte, Brexit süreci de Avrupa’nın geleceğini yeniden şekillendiren önemli bir faktör oldu. Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması, AB’nin birliği hakkında büyük soru işaretleri doğurdu.
Sonuç: Trump’ın Dönemi Sonrası Gelecek
Donald Trump’ın başkanlık dönemi, dünyanın küresel güç dengelerini sarsarak yeni bir dünya düzeni arayışına sebep oldu. ABD’nin liderlik rolünü sorgulaması, küresel işbirliklerinde daha fazla güç kayması ve bölgesel etkilerin artması gibi sonuçlar doğurdu. Trump sonrası dönemde, dünya daha çok çok kutuplu bir yapıya bürünebilir. Çin, Rusya, Avrupa ve diğer bölgesel güçler, küresel meselelerde daha fazla söz sahibi olacak.
Amerika, Trump dönemindeki yalnızlaşma stratejisinden geri adım atarak, yeniden küresel liderlik rolünü üstlenmek zorunda kalabilir. Ancak bu yeni dünya düzeninde, eski güç dengeleri yerini daha eşitlikçi ve bölgesel güçlerin daha fazla etkili olduğu bir düzene bırakabilir. Gelecekteki küresel ilişkiler, hem ekonomik hem de güvenlik alanlarında daha karmaşık ve çok kutuplu bir yapıya evrilebilir.