Taşların Sessizliği: Stonehenge’in Gizemi
BGSAM
İngiltere’nin güneyindeki Salisbury Ovası’nda yükselen Stonehenge, binlerce yıldır insanlığın hayranlıkla baktığı ve bir o kadar da merak ettiği bir yapı. Yaklaşık M.Ö. 3000-2000 yılları arasında inşa edildiği düşünülen bu taş anıt, 25 tona varan dev bloklardan oluşuyor. Ama asıl dikkat çekici olan, bu taşların öylesine dizilmediği; güneşin doğuş ve batışıyla, hatta güneş tutulmalarıyla uyumlu bir geometriye sahip olması.
Antik Bir Takvim mi, Kutsal Bir Alan mı?
Bilim insanları ve arkeologlar hâlâ Stonehenge’in gerçek amacını tartışıyor. Kimileri onu bir astronomik gözlem merkezi olarak görüyor: Gökbilimin henüz ilkel yöntemlerle icra edildiği bir çağda, güneşin ve ayın hareketlerini takip edebilen taşlardan yapılmış bir takvim… Kimileri ise orayı dini törenler için kullanılan kutsal bir alan olarak değerlendiriyor. Belki de ikisi birden. Çünkü gökyüzünü anlamak, o çağlarda sadece bilim değil, aynı zamanda inanç meselesiydi.
5.000 Yılın Mesajı
Bugün hâlâ o taşların arasından gün doğumunu izleyen biri, binlerce yıl önceki insanın da aynı noktadan aynı manzarayı seyrettiğini hayal edebiliyor. Stonehenge, yalnızca taşlardan yapılmış bir çember değil; insanlığın gökyüzüne duyduğu merakın, evreni anlamlandırma çabasının ve kutsala yönelişinin taşlara kazınmış hikâyesi.
Modern Dünyaya Düşen Pay
Bugünün teknolojik toplumunda teleskoplarımız var, uzaya uydular gönderiyoruz, güneş tutulmalarını saniyesi saniyesine hesaplıyoruz. Ama belki de asıl ders, o taşların verdiği sessiz hatırlatmada gizli: Göklerle kurduğumuz bağ, yalnızca hesaplamalardan ibaret değil. Biraz da hayret, biraz da saygı.
Stonehenge, 5.000 yıl öncesinden bize şunu fısıldıyor: İnsan, gökyüzüne bakarken her zaman kendini aramıştır.

