Yazan: Nevzat ÖZTÜRK
İlahiyatçı, Eğitimci Yazar
Nitelik, bir şeyin karakteristiğini veya özelliğini ifade eder, bir şeyin nasıl yapıldığını ya da diğerlerine kıyasla nasıl olduğunu açıklar. Nicelik ise bir şeyin kapsamı, sayısı veya toplamıdır. Sayılabilir veya ölçülebilirdir ve sayısal bir değer olarak ifade edilebilir.
Nitelik ve nicelik, özellikle iş dünyasında, araştırmada, fizikte ve hatta günlük yaşamda sıklıkla karşılaşılan iki terimdir. Tarih boyunca, nitelik ve nicelik temelinde sürekli bir tartışma var olmuştur. Günümüzden yaklaşık 2400 sene öncesinde Aristoteles şöyle demiştir “İnsanlar belirli davranışları sürekli tekrarlayarak bir nitelik kazanırlar. Adil davranırsanız adil, ılımlı davranırsanız ılımlı, cesur davranırsanız cesur hale gelirsiniz.”
Nitelikli birey ya da grup deyince çağımız insanının aklına ilk elde gelen çok okuyan, kariyer sahibi, uzmanlık alanı olan, projeler üreten, nüfuz sahibi gibi özellikler olmaktadır. Elbette nitelik bilgi ve birikimi de kapsar ancak takvadan ve adanmışlık duygusundan yoksun ‘çokluk’ların Allah indinde eşeğin sırtındaki yükten farkı yoktur.
Egemenlere meydan okuyan söylemiyle Mekke’de Rasul’ün yanında bir avuç azınlık vardı. Mekke’deki Müslümanların azgın oligarşi karşısındaki durumu çok çarpıcı şekilde Kur’an’da yer almaktadır: “Düşünün ki bir zamanlar siz azdınız, yeryüzünde hırpalanıyordunuz. İnsanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz…” (8/Enfal, 26). Zengin, soylu, müstağni yöneticilere karşı bir avuç azınlık, akıllara durgunluk verecek şekilde meydan okuyor ve gücün asıl sahibine olan imanları ile dini Allah’a has kılma mücadelesi veriyorlardı.
Egemenlere meyletmemesi konusunda sıkça uyarılan Rasul, Medine’yi kurmak için Mekke’nin yaşanması gerektiğini biliyordu. Bu nedenle bir avuç olarak nitelendirilen insanların çelik iradeleri ağır imtihanlardan süzülerek ortaya çıktı. Çünkü önce zihinlerdeki sonra da Kâbe’deki putlar temizlenmeden gerçek bir iktidarın mümkün olmadığı bilinmekteydi. Ambargo, işkence ve daha birçok zulümle sınanan ilk nesil Müslümanlara sonunda dünya nimetlerine ulaşacakları söylenmiyor, bilakis ölüm sonrasında cennetle müjdeleniyorlardı. İşte Mekke ileri gelenlerinin yenilmez sanılan güçlerini kıran ve sonunda onları dize getiren irade, bu nitelikli sahabenin mücadelesi olmuştur.
Peygamberler tarihinde görüldüğü gibi bugün de aynı ilke geçerliliğini koruyor. Başta Filistin örneğinde olmak üzere dünyanın pek çok yerinde düzenli ordulara, teknoloji harikası(!) kitle imha silahlarına karşı direnen onurlu insanlar farklı bir tarih yazıyor.
Tarih sahnesinde, savaş meydanlarında alınan zaferlerin de birçoğunun nicelikten ziyade nitelik esası ile elde edildikleri görülebilir. Yüzbinlerce kişilik devasa ordulara karşı bazen birkaç bin, bazense yalnızca on bin kişilik ordular ile kazanılan zaferlerin altında gizlenen temel sebep de nitelikli güç ve teknolojidir. Tarihimizde sayısız kez yaşanmış bu savaşların en önemlilerinden biri, Büyük Hun İmparatoru Mete Han’ın, yüz binlerce kişilik Çin ordusuna karşı, yalnızca on bin askeri ile elde ettiği büyük zaferidir. Yalnızca on bin, ancak, kusursuz biçimde at binen, at üzerinde adeta bir akrobat gibi rahat hareket edebilen, yüzlerce yıldır üzerinde çalışılarak en mükemmel hale getirilmiş okları, yayları ve savaş giysileri ile yüz binlere bedel bir on bin!
İnsan bilgisiyle ilişkili olarak nicelik ve nitelik kavramlarına ilişkin yazılı olmayan bir yasa olduğu söylenebilir: miktar ne kadar büyükse, nitelik o kadar düşük olur. Bu konuda su götürmez örnekler vardır. Örneğin Mozart, Bach, Beethoven ya da Stravinsky hiçbir zaman satış rekoru listelerinin başında olmamışlardır. Diğer bir örnek ise çok satan kitaplar listelerinin; bilim, şiir ya da felsefe eserleri ile değil kişisel gelişim kitaplarıyla, hatta sosyal medya fenomenlerinin ne anlattığı belirsiz kitapları ile dolu olmasıdır. Yani, nicelik ve nitelik çelişir ya da en azından birbiriyle tamamen uyumlu değildir.
Bu minvalde, nitelik göz önüne alınmadan yapılan bir seçim, liyakat esasına da alenen aykırı olacak, dolayısı ile beklenen yararın elde edilebilmesi bir yana, nice zarar ve ziyana sebep olacaktır. Cenap Şehabettin de dediği gibi: “Eşeği mektep müdürü yapan dershanelerin ahıra döndüğünden şikâyet etmemelidir.” Daha da önemlisi, liyakatsizliğin etkisi kişiselden çok toplumsaldır. Bu sebeple liyakat esası olmaksızın yapılan bir seçim; yalnızca bir kişiyi, bir müesseseyi, bir kurumu değil bir toplumu etkiler ve bu sebep tüm toplum bireylerini ilgilendirir.
BULTÜRK ve BGSAM olarak Türkiye ölçeğinde değil dünya ölçeğinde programlar yapılıyor, cesur kararlar alınıyor, STK olarak gür sada ile olaylara tepki gösteriliyor. Ama zaman zaman şunu duymak bizi üzüyor. Rafet ULUTÜRK tek başına, yalnız, bir kişi! Öncelikle şuna açıklık getirmek lazım Rafet ULUTÜRK kimdir?
ULUTÜRK, 35 yıl önce başladığı yolculuğunu azimle sürdüren bir liderdir. O ne vagondur ne de figür. Kendisi lokomotiftir, öncüdür, çığır açan kıvrak zekâlı bir kahramandır. Birileri Rafet ULUTÜRK’ü ya tanımadığından yahut da kıskandığından en kötüsü de hakkı teslim etme erdemini gösteremeyen bazı insanlar Rafet ULUTÜRK yalnız, tek başınadır! Söylemi ile yaptıklarını, yapılanları küçümsemektedirler.
Rafet ULUTÜRK, Bulgaristan’da HOH (Hak ve Özgürlükler Hareketi) kuruluşunda önemli bir rol oynamış, Filibe gibi büyük bir şehirde Vakıf Müdürlüğü görevini başarıyla yürütmüş, bu süreçte Türk-İslam tarihi eserleri konusunda önemli yazılar kaleme almıştır. Çok sayıda vakıf eserini ortaya çıkaran arşiv belgelerini kamuoyu ile paylama cesaretini gösteren cesur bir karakterdir.
Türkiye’ye geldiği günden itibaren varlığını hissettirmiş, gazetelerde yazdığı denemeler/makaleler, tarih ve kültür alanındaki araştırmalarıyla dikkat çekmiştir. Yorulmak nedir bilmeyen, bıkmanın literatüründe olmadığı, enerjik, azmi ile örnek olmanın yanında tanıyanları bile şaşırtan, tanımayanların inanmakta zorlandığı bir kahramandır.
Rafet ULUTÜRK hep boyundan büyük işlere imza atmıştır. 2010 yılında Sofya’da Türk Dünyası Kurultayı düzenleme hayalini dile getirdiğinde, çevresindeki birçok kişi bunun mümkün olmayacağını düşünerek vazgeç dedilr. Ancak ULUTÜRK, Bulgaristan’ın GERB Partisi ve Kültür Bakanlığı iş birliğiyle Türk Dünyası Genç Liderler Zirvesi’ni hayata geçirdi. Bu, bir ilk olduğu gibi onun azmi ve kararlılığının bir göstergesiydi.
Üstat Necip Fazıl Gençliğe Hitabesinde; “Bir Gençlik, zaman bendedir ve mekân bana emanettir şuurunda bir gençlik. Yarın meydan yerine vardığında sağına soluna bakmadan “ben varım” diyebilen bir gençlik!” istiyor. İşte Rafet ULUTÜRK tam da bu profile uyuyor. Bulgaristan seçimlerinde dev güçlerin karşısında “Türk Cumhurbaşkanı Adayı çıkaralım” dediğinde, ne kadar hayalperest diyenler tüm engelleme ve engellere rağmen 15 gün içinde gerekli hazırlıkları tamamlayarak, bir Türk adayın Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmasını sağladı, azımsayacak bir oy aldı Türk Cumhurbaşkanı adayı! Bu girişimi, Bulgaristan’daki Türk gençlerine büyük bir moral ve özgüven aşılamıştır.
ULUTÜRK, olağanüstü öngörüye sahip bir liderdir. Sadece Bulgaristan’daki değil, dünya siyasetindeki gelişmeleri de analiz ederek daima birkaç toplumun ve kendini uzman olarak tanımlayan kişilerden daha isabetli görüşleri ile öne çıkmıştır. Olaylar bitip iş işten geçtikten sonra nutuk atmak yerine geleceği yorumlayarak öncü ve lider olmuştur. O’nun bu özellikleri, çevresindekileri hem şaşırtmakta hem de hayran bırakmaktadır. Bazılarını da krize sokmaktadır. Rafet ULUTÜRK’ün en büyük gücü, halkı ve sahayı çok iyi tanımasıdır. Onun analizleri ve sahadaki tespitleri, her zaman yüksek doğruluk oranıyla sonuçlanmıştır. 35 yıldır, seçim öncesi yaptığı değerlendirmeler neredeyse %90 oranında isabetlidir.
BGSAM Başkan V.olarak uzun yıllardır yol yürüyoruz. BULTÜRK ve BGSAM’ın etkinliklerine Düzce’den maddi ve manevi zorluklara katlanarak katılmaya katkı sunmaya çalışıyorum. Zaman zaman da bu ülke için çalışanlarla savaşmayı ilke edinmiş kişi ve anlayış sahiplerinin saldırılarına maruz kaldım, ağır bedeller de ödedim. Ama Rafet ULUTÜRK’ün samimiyeti ve milleti için bitmek bilmeyen azmi ve gayreti hep ilham kaynağım olmuştur. Hiçbir beklentisi olmadan bu adam niçin bunlara katlanıyor dediğinizi duyar gibiyim. Şu iyi bilinmelidir ki; insan eşref-i mahlûktur. Akıl ve irade sahibi kılınmış, dünyayı imar etme görevi verilmiştir. Bu, bir dava şuur ve ülküsü olmayanların anlayabileceği bir şey değildir.
Rafet Başkanımla konuşurken; “Biz seferden sorumluyuz, zaferden değil” sözünü çok duymuşumdur. Dolayısıyla ULUTÜRK, “sefere” çıkmıştır, onunla birlikte yürüyen kitleler, gönül dostları en önemlisi de Rabbimizin yardım ve inayeti onunladır. BULTÜRK ve BGSAM olarak yaptığımız programlarda salonlar yetmiyor, milletimizin teveccühü ve Rafet ULUTÜRK’e güveni bizi daha da kamçılıyor.
Rafet ULUTÜRK yalnız değildir!
Rabbim her daim O’nun yanındadır. Hakk dostları, hakikat yolcuları mekânları doldurmakta, desteğini esirgememektedir. Sayısal kalabalıkların, kuru kalabalıkların övünmekten başka bir işe yaramadığının tarih şahididir. Yukarıda da izah ettiğimiz üzere nitelikli dava adamları büyük işlere imza atmıştır her zaman. ULUTÜRK yalnız değildir. Dünyanın dört bir yanında BULTÜRK Temsilcilerimiz bizleri temsil ediyorlar, her daim yanımızdalar. Rafet ULUTÜRK’ün davetine icabet edecek; Ankara’dan, Kocaeli’den, Düzce’den, Azerbaycan’dan, Bursa’dan hasılı milletimizin yaşadığı her yerden çok sayıda nitelikli insanlar var, gönül dostları var, gizli kahramanlar var. Allah onlardan razı olsun.
Hatta Bulgaristan’da Başbakanlık görevi üstlenmiş iki başbakan ve beş farklı parti başkanı bir BULTÜRK’ü ziyaret ederek O’nu yalnız bırakmamıştır. Bu, ULUTÜRK’ün etki gücünün ve liderliğinin sonucu olarak tarihe geçmiştir.
Rafet ULUTÜRK, kartvizit bastırmak, kendisine siyasi rant devşirmek, makam talep etmek için dernekçilik yapan değil, bütün makam tekliflerini elinin tersiyle Allah Resulü misali iterek dik duruşundan taviz vermemiştir. Yine kendi ifadesiyle; “Elini uzatan ayağını uzatamaz” ilkesini hayat düsturu edinmiştir. Yani birilerinden bir şey talep eder, el açarsanız, ona itiraz edemez, karşısında oturamazsınız. Rfaet ULUTÜRK, Bakanın makamında yumruğunu masaya vuracak, Valilik Makamından masayı terk edecek kadar gözüpek beklentisiz bir kişidir.
BULTÜRK bünyesinde kuruluşuna öncülük ettiği Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi(BGSAM) aracılığıyla bugün 130 kitap basmanın gururunu yaşıyor. Hani Anadolu’da bazı insanlar için söylenen bir söz vardır; “Göründüğü kadar da toprağın altında vardır” sözü tam da ULUTÜRK için söylenmiştir aslında. Boyuna bakınca boyundan çok daha büyük işlere imza attığını, görünen yüzünün dışında toprağın altında keşfedilmeyi bekleyen çok güzellikleri olduğuna inandığım bir yol arkadaşı, liderdir. Bu zamana kadar 19 kitap telif etmiş ve hayatını iki ciltlik(Kızılelma’ya Adanmış Bir Ömür 1-2) bin sayfalık bir eserde özetlemiştir.
Hâsılı kelam; Rafet ULUTÜRK, yalnızca Bulgaristan’da Türkler için değil, dünya genelinde Türk toplumunun geleceği için mücadele eden bir liderdir. Onun çalışmaları ve başarıları, eleştirilerin çok ötesindedir ve sadece saygıyı hak etmektedir. ULUTÜRK’ün yanında olmak, onunla çalışmak ve hayallerine tanıklık etmek, büyük bir onur ve mutluluktur. Kendisinin azmi ve başarıları, liderlik dersi almak isteyen herkes için eşsiz bir örnektir. Çalışmalarıyla sadece bugünü değil, yarını da inşa eden bu değerli isme destek olmak hepimizin görevidir.
Niteliğin önemini sosyal ilişkilerde dahi açıkça görmek mümkündür. İnsan, binlerce kişi tarafından tanınabilir, yüzlerce arkadaşa sahip olabilir. Ancak önemli olan, gerçekten onu önemseyen kişilerin kim olduğudur. Zor gününde yanında kim var ise gerçek dostu da odur insanın, gerçek ailesi de. Sayıya bakarak yanılanları, kendini kandıranların ise sonrasında pişman olduklarını çokça görürüz. Bunun en güzel örneğidir Rafet ULUTÜRK!
Netice olarak her konuda, her alanda önemli olan niteliktir. İnsan bu yönde kendini geliştirmeli, işini bu esasa yönelik yapmalı, bu temelde ilişkilerini yönlendirmelidir. Niteliğe değer veren insan; iyi bir vatandaş, başarılı bir iş insanı, sevilen bir kişidir. Niteliğe önem vermeyen kişi ise, yalnızca pişmanlıkla baş başa kalacaktır. Kaldı ki niteliğe yani liyakat esasına önem vermeyen, bir müessese ya da kamu kurum ve kuruluşu ise, pişman olmak için dahi çok geç olabilir!
Değerli Dostlar! Rafet ULUTÜRK’ün gösterdiği istikamet doğrultusunda; “BULTURK TV(www.bulturktv.com)” ve “ARDA TUNA FM(www.ardatunafm.com)” yayın hayatına başlamıştır. Bu iki medya kuruluşumuz geliştirilmeye, desteklenmeye, sahip çıkılmaya muhtaçtır.
Sağlıcakla kalın!
Okunma Sayısı: 29
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...