Kendin Olmak: İnsan Olmanın Özüdür

Gülten RAYİMOĞLU

Kendin olmak, yalnızca bireysel bir duruş değil, insan olmanın en temel gerekliliğidir. Günümüz dünyasında, çevrenin etkisinden sıyrılarak kendi yolunu bulmak kolay değil. Ancak insanı insan yapan, ahlak ve adalet gibi evrensel değerlerden sapmadan, kim olduğunu unutmadan yürüyebilmektir.

Çevremiz, her an bizi şekillendirmeye çalışır.

Medya, toplum normları, gelenekler, hatta yakın çevremiz bile neyi nasıl yapmamız gerektiğini söylemekte ustadır. Bu baskı altında, kendi benliğini korumak cesaret ister. Ancak gerçek bir insan olmanın yolu, kendin olabilmekten geçer. Başkalarına özenmeden, sırf beğenilmek ya da onaylanmak için değil, içindeki değerleri ve doğruları savunarak yaşamak, insan olmanın esas anlamını oluşturur.

Kendin olmak, ahlaktan ve adaletten ayrılmamakla mümkündür.

Çünkü insan, çevresine verdiği zararla değil, değerlerine sadık kalarak büyür. Sadece kendini düşünerek değil, başkalarının haklarına saygı duyarak var olmayı başarır. Ahlak, insanın kendine ve çevresine olan borcudur. Adalet ise, bu ahlakın eyleme dönüşmüş hâlidir. Kendin olmak, bu dengeyi bozmadan yaşamak demektir.

Unutulmamalıdır ki, kendin olmak, bencil ya da başına buyruk olmak değildir. Bu, sorumluluklardan kaçmak anlamına gelmez. Aksine, kendin olmak, kendi doğrularınla yaşamayı göze alırken, başkalarının haklarını da gözetmektir. İçindeki insanı koruyarak, çevrene de örnek olabilmektir.

Kısaca, kendin olmak, insan olmanın özetidir.

Bu, başkalarına körü körüne uymadan, ama topluma karşı da duyarsız kalmadan, kendi özüne sadık bir hayat sürmektir. Gerçek insan olmak, kendin olmakla başlar ve değerlerini her durumda korumakla devam eder. Kendin ol; çünkü dünyanın, başka bir “sen”e değil, gerçek bir insana ihtiyacı var.