İslamofobi Ve Müslüman Karşıtı Söylemleri Kınıyoruz
BGSAM
Tarih: 30 Ekim 2020
İslamofobi ve Müslüman Karşıtı Çılgınlık ve Söylemleri Kınıyoruz.
Özgürlük sınırsız bir olgu değildir.
Büyük Fransız Devrimi’nden (1795) önce kuraklık, kıtlık ve açlıktan kasabalara inen köylülere, devrim alayına katılın derken, önce fırıncılar onlara “çeyrek ekmek” sözünü öğretmiştir. Aldıkları ekmeğin parasını ödeyen Yahudilerle “yarım ekmek” kavramı dile girmiş. “Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik” barikatlarında savaşanlara ise günde bir ekmek veriliyormuş.
Bugün “Chadlie Ebdo” dergisini çıkaran ve “parasını ödedim, istersen sağ yarıyı, istersem sol yarıyı” alırım, kafasıyla yaşayan bu şaşkınlar, onlara nefes alma hakkı tanıyanların da kafasını karıştırmaya ve başına dert açmaya devam ediyorlar. Eskiden kalemleri İslam konusunu işlemeyi bilmiyorlardı, çünkü Müslüman hayırseverliğinden geçiniyorlardı.
Daha “özgürlük” kavramlaşmadan, sloganlaşmadan, bayraklaşmadan kendilerine daha büyük pay koparmak isteyen Yahudiler başka bir iş de yapmışlardı. Hürriyetin özünü boşaltarak, beş paraya yaramayan, içi boş ve Amerikan sakızı gibi uzayan özgürlük kavramı olmak üzere, üç çeşit yarattıkları 3 çeşit HÜRRİYET’TEN kendilerine sonuncusunu seçip artık 235 yıldan beri hürriyetperver-likten geçiniyorlar.
Nazi faşizminin sularını sıktığını unuttular.
Özgürlük pazarında tekel kurdular.
Yeni liberalizmden, Sorosçuluktan cesaret alarak İslam Dünyasına meydan okuyor, Peygamberimiz Hz. Muhammed’le (SAV), alaya kalktılar. Hiçbir şeyden ders almak da istemiyorlar.
İşte bu ters hürriyet anlayışının en sulanmışı olan, kırmızıçizgi, sınır, kişisel veya toplumsal sorumluluk tanımayan, onur, şeref ve gurur deyip çiğneyip geçen kahpe Yahudilere hayat normu ve bayrak olunca önce Avrupa’da ardından da dünyada anti-Semizim yani Yahudi düşmanlığı yükseliyor. Sorumlusu ve suçlusu kendileri değil mi? Ortaya çıkan bir siyasi akımdır. Tarihte defalarca biçim değiştirmiştir. İslam dünyasını düşman seçmiştir. Kendine öz olarak her zaman aşırı sağcılık ve aşırı solculuğun anarşizm kazanında olmayı ve kutsal olana ve yeni değerlere saldırmayı alay ve eleştiri konusu seçmiştir.
Adının Türkçesi “Haftalık Aptal“, “Haftalık Salak“, “Haftalık Kokain“, “Haftalık Geri Zekâlı” gibi anlamlar taşıyan bu alçak dergi 20 Eylül 2012 tarihinde büyük yankı uyandıran İslam Peygamberi Hz. Muhammed S.A.V’yi tasvir eden bir karikatür yayınlamıştı.
2016’da İtalyan depremi felaketzedelerini “Lazanya” şeklinde bir başlıkla sunmuştu. Bu sürekli gocunma ve İslamofobi kışkırtmaları sonucu 7 Ocak 2015’te derginin Paris’teki binalarına silahlı saldırı gerçekleşti. 7’si çizer, toplam 12 kişi öldü, 11 kişi yaralandı.
Derginin saçmalıkları Fransa’da okullarda özgürlük anlayışına örnekleme olarak girince bir öğretmenlerden bir Çeçenistanlı Müslüman göçmen tarafından boğazlanmasına kadar derinleşti.
Yeni toplumsal patlama Fransa’nın çılgın Başkanı Em. Macron tarafından desteklenip Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı kapağa alıp alay konusu yapacak kadar küstahlaşınca ise, İslam, Müslüman Türk ve Arap dünyasından daha önce görülmemiş şiddette tepkiler yükseldi.
Müslüman Türk-İslam dünyasından kopmaz bir öğe olan Bulgaristan Müslümanları Diyaneti Başmüftülüğü dünyaca yayılan tepkilere katılarak art arda iki kınama bildirisi yayınladı. Aynen sunuyoruz:
Birinci Bildiri:
CHARLİE EBDO DERGİSİNİN SON YAYINLARINI KINAMA
Bulgaristan Cumhuriyeti Müslümanlar Diyaneti, son günlerde Fransa’da yükselen İslamofobi ve Müslüman karşıtı söylemleri endişe ve kaygıyla takip ediyor.
Karikatürlerin yeniden basılması ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (SAV)’in alay konusu yapılması dünyadaki Müslümanlar için büyük bir provokasyondur. Onların dini duygularına hakaret etmek ve aşağılamak, ifade ve kitle iletişim araçlarıyla nefrete kışkırtmak, ifade özgürlüğü adı altında yapılamaz.
İfade özgürlüğünün, her insanın kendi fikir ve düşüncelerini ifade etme hakkına sahip olduğu anlamına geldiği tartışılmazdır. Bu husus, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Uluslararası İnsan Hakları Hukuku, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de yer almaktadır. Ancak bu belgelerde, bu hakların kullanılmasının “özel sorumluluklar ve yükümlülüklerle geldiği” ve bu nedenle “başkalarının haklarına veya itibarlarına saygı duymak amacıyla gerektiğinde” belirli kısıtlamalara tabi tutulabileceği” vurgulanmaktadır.
Bulgaristan’daki Müslümanlar Diyaneti ve Müslüman cemaati, başta Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron olmak üzere Fransa’daki siyasi liderlerin, son derece kabul edilemez olarak nitelendirilebilecek beyanlarını ve davranışlarını endişeyle takip ediyor. Bu söylem, inanç özgürlüğünü tehdit ediyor, Müslümanları ötekileştiriyor ve toplumu kutuplaştırıyor.
Avrupalılar olarak hepimizin demokratik sivil toplumun, barışın ve bir arada yaşamanın değerlerini teşvik etmeye kararlı olmamız gereken bir zamanda, siyasi çıkarlar elde etmek amacıyla İslam’a saldıran sorumsuz beyanlara ve açıklamalara tanık oluyoruz.
Fransız yetkililerin Müslümanlara yönelik eylemleri, yalnızca Fransa’da değil, diğer ülkelerde de çeşitli dini topluluklar arasında uçuruma yol açan hatalı kışkırtmaların bir ürünüdür.
Samuel Patty’e karşı düzenlenen acımasız suikastı Müslümanlar Diyaneti olarak şiddetle kınıyoruz. Ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Bu sadece müteveffanın ailesi için değil, tüm toplum için bir trajedidir. Aynı zamanda, anılan suikastın İslam’a ve eylemle ilgisi olmayan Müslümanlara yüklenemeyeceğine ve Fransa Cumhurbaşkanı’nın sorumsuz davranışına bahane olamayacağına inanıyoruz.
Bulgaristan’daki Müslümanlar Diyaneti olarak inancımız, siyasi ve toplum liderlerinin eylemlerinden daha sorumlu olmaları ve örnek alınması gereken davranışlarda bulunmaları gerektiği yönündedir. Siyasi liderlerin konuşmaları toplumda birlikten, hoşgörüden, eşitlikten ve barıştan yana olmalıdır. Sağlıksız fikirlerini ve nefreti dayatmak, toplumlardaki anlaşmazlıkları çözmenin yöntemi olamaz.
Bulgaristan’daki Müslüman Toplumu adına Müslümanlar Diyaneti olarak, yükselen İslam karşıtlığı ve Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile diğer siyasi ve toplum liderlerin Müslüman karşıtı söylemlerine karşı ciddi endişe duyduğumuzu ifade ediyoruz. Avrupa Birliği’ndeki hasım politikacıların ve onların destekçilerinin çıkarlarına hizmet eden kışkırtıcı mesajları kınıyoruz.”
İkinci Bildiri:
Charlie Ebdo dergisinin son sayısının kapağı, bu cüretkar provokasyon girişimiyle utanmazlığın, arsızlığın ve insan haklarına saygısızlığın dibine vurdu. Bütün bunlara, neofaşizm siyaset yürütme biçimi ve söylemi izinden giden Cumhurbaşkanı Macron’un cüretkâr girişimleri sayesinde tanık oluyoruz.
Dünyamıza ve sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (SAV) husumet besleyen bu şeytani dergiyi şiddetle kınıyoruz. Bulgaristan Cumhuriyeti Müslümanlar Diyaneti, dine, kutsallarına ve insan haysiyetine tecavüzün her türlüsüne karşı olduğunu kesin biçimde beyan etmektedir.
Charlie Hebdo dergisi, yayınladığı karikatürlerle Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (SAV) yapılan saygısızlığın ardından bu kez Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı da hedef aldı.
Müslümanlar Diyaneti, ırkçılığı ve nefreti yaymaya yönelik bu iğrenç girişimi şiddetle kınıyor. Bu karikatürleri iğrenç buluyor; ahlak ve hümanizm duygusundan yoksun görüyoruz. Bu, İslam dinine mensup insanların kişiliğine ve haysiyetine hakarettir.
Müslümanlar Diyaneti, ifade ve basın özgürlüğünün insan ahlakı ve sorumluluğu çerçevesinde olması, hak ve özgürlükleri ihlal etmemesi ve başkalarına zarar vermemesi gerektiğini bir kez daha vurgulamaktadır. İnsanı ayaklar altına alan konulara duyarlı olmalıyız, zira bu, bir toplumda hoşgörünün ve farklılar arasında bir arada barış içinde yaşamanın temelidir.
***
Olay Türkiye’de çok sert tepki uyandırdı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransız dergisi Charlie Ebdo’nun kapak resminde kendisine yönelik hakaret içerikli görsele ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Başsavcılığına yapılan suç duyurusunda, derginin yazı işleri müdürü, genel yayın yönetmeni ve karikatürist hakkında “cumhurbaşkanına hakaret” suçundan soruşturma yapılarak şüpheliler hakkında kamu davası açılması talep edildi. Diplomatik adımlar da atıldı.
Bu seviyesiz, kötü niyetli ve hakaretamiz adımlar karşısında mücadelemiz, aklıselim ancak kararlı bir şekilde sonuna kadar devam edecektir’ denildi. Türkiye halkı Fransız mallarına boykot uygulamayı seçti.
Avrupa demokratik kamuoyunda da faşizan eylemleri ve terör olaylarını kınayarak, yapılan “basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü” mü, yoksa “değerlere saldırı sınırlarını aşmak ve saygısızlık” mı? Tartışması başlattı. Sorumsuz özgürlük olamaz görüşü ağır bastı. Eski kıta sakinleri anarşistlerin faşist çetelerde ve yayın ofislerinde kümelendiği ve demokratik düzen değerlerini ve düzeni bozduğu görüşünde birleşiyor. Faşist hortlamalara dikkat çekiliyor. Özellikle Fransa’da Cumhurbaşkanı Macron’un da faşizan keşmekeşe arka olduğuna işaret ediliyor ve kınayanların safları güçleniyor.
İşte o tepkiler:
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkan Yardımcısı Fuat Oktay:“Fikir özgürlüğü arkasına saklanarak kimseyi kandıramazsınız! İflah olmaz Fransız paçavrasının Cumhurbaşkanımızla ilgili ahlaksız yayınını lanetliyorum. Ahlak, vicdan sahibi uluslararası kamuoyunu bu rezilliğe karşı sesini yükseltmeye çağırıyorum”
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın,“Hiçbir inanç, kutsal ve değere karşı saygısı olmayan Fransız dergisinin Cumhurbaşkanımızla ilgili yayınını şiddetle kınıyoruz.” ifadesini kullandı.
BULTÜRK ve BGSAM olarak biz de“sağduyu sahibi herkesi bu iğrenç yayıncılığı kınamaya ve reddetmeye” davet etti.
Olay Bulgar milliyetçi ve ırkçı çevrelerinden çatlak sesler çıkardı:
Türkiye Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın küresel vicdanın sesi olmasını kıskananlar, “Biz AB üyesiyiz, Bulgaristan Diyaneti, Başmüftülük ve Bulgaristan Müslümanları “Bulgar devletinden farklı bir görüş ifade edemezler” yorumuyla öne çıktılar. Daha da ileri giden “TV Avrupa” yorumcularından Lübomir Berov, “1878’de biz savaşı kazandık, Müslümanların topraklarına el koyma ve onları kovma hakkı elde ettik, ama yapmadık, gidenlerin topraklarına para ödedik” dedi.
Bu tehlikeli bir bakış açısıdır.
Bir defa 1877 / 78 Savaşı, Osmanlı ve Rusya İmparatorlukları arası bir savaştır. Bu savaşa katılan Bulgar tarafı yoktur. Osmanlı devleti Bulgar devleti adından bir devlete asla savaş açmamıştır. 1877-78 savaşından sonra “geçici barış sözleşmesinin imzalandığı” Yeşilköy’e davet edilmiş Bulgar temsilci yoktur. 1878 Berlin Konferansı’na Bulgar temsilci veya yetkili katılmamıştır. Sofya’dan Varna’ya Bulgar Prensliği kurulması kararında, “Bulgaristan Müslümanları eşit haklı vatandaşlar olarak yer alacaktır”, deniyor.
O zaman prenslik nüfusunun % 52’si Müslümandır. Müslümanların kurulacak Prenslik devletine katılma, anayasal haklara ve meşru kimliğe hakkı vardır. Bulgaristan Müslümanlarını göçe zorlayıp taşınmazlarına, evlerine tarlalarına, çayırlarına, bağ bahçelerine ormanlarına birkaç leva ödemek Bulgarların hoşgörülü bir millet olduğuna delil olamaz. 500 yıl yerinden edilmeyen ve kendilerine maddi, manevi, dini ve kültürel alanda hiçbir engel yaratılmayan, eşit haklı vatandaş muamelesi gören Bulgarların son 142 yılda yaptıkları dünya tarafından bilinir. 1972-73 yıllarında, 1984-1989 yılları arasında Türklere “soy kırım denemesi” yapılmıştır.. Yarım milyon Türk göçe zorlanmıştır. Bulgar devleti bir terör devletidir ve Pomaklara ve Türklere karşı zulüm uygulamıştır.
Kısa bir hatırlatma yapılırsa, Müslüman nüfus % 52’den % 15’e azalmış, o zaman 2 700 okulu varken, bugün bütün okulları kapatılmış ve anadilde konuşma, yazma ve yaratma yasaklanmıştır. Türk halk kültürü saldırı hedefi olmuştur.
Böyle bir 2020 yılında yaşıyoruz. Biz Bulgaristan Türkleri olarak, insan hakları, azınlık hakları ve kişisel ve kolektif kaklarımız açısından son derece ezilmiş bir durumda bulunduğumuzu duyururken, “Charlie Ebdo” dergisinin yayınlarını kınadığımızı duyururken, Bulgar milliyetçileri gibi Fransız yeni faşistlerinin ve ülkesini ve halkını ağır ekonomik ve kültürel bunalımlara iten çivisi çıkmış Em. Macron’un yanında yer almadığımızı, almayacağımızı ve tüm eylemlerini ve tavrını kınadığımızı dünyaya duyuruyoruz. Terörizme karşı oldumuzu özellikle belirtiriz.
Yerimiz Türkiye halkının, Büyük Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Büyük Türk Dünyası ve İslam Dünyası yanında olduğunu ve olacağını bir daha duyuruyoruz.
Bu işlerden İlahi adalet Türkiye, Türk dünyası ve Türk halklarının yanındadır ve onlar kazanacak ve elbette faşistler kaybedecektir. Dünya tekrar Türkleri hatırlayacaktır. Önümüzde Yeni Dünyada artık İlahi Adalet Kazanacaktır bunun başka yolu yok.
DÜNYA İNSANLARI İLAHİ ADALET’E HAZIR OLUNUZ…
Covid -19 ortamında dikkatli olalım.
Tedbirlere uyalım. Bir birimizi korkutmayalım.
Okuyanlara teşekkürler.