Irkçılık Halklar İçin Yok Edicidir
Tarih: 17 Ekim 2019
Yazan: İbrahim SOYTÜRK
Konu: Romen Problemleri Romenlerle mi geldi? Irkçılık yerli ürün müdür?
Başbakan Boyko Borisov: “dünya bizi ırkçı bir millet olarak gördü” dedi.
Sofya’da Milli Stada toplananlara İngiliz milli takımından 6:0 yenilirken yaşanan acıdan ırkçılık fışkırdı. Olaylar Bulgaristan’da futbolu belirsiz bir zaman için rafa kaldırdı. Polisler Bulgar Futbol Birliğini (BFS) bastı. Mal-mülke, araç,
Bilgisayar ve muhasebe evraklarına el kondu.
Devlet bu işe avanta para sızdırmadıkça top sahalarındaki çimleri biçecek bulunmaz. Tribünlerde ne varsa hurdacılara taşınır ve son 30 yılda 15 720 irili ufaklı sanayi işletmesi 543 inek çiftliği ve 1454 koyun sayası gibi futbola ilişkin ne varsa her şeyin yerinde yel eser.
Bu işte yalnızca çocuklara üzülüyorum. Artık onlarla da ilgilenen olmaz. Çünkü şimdiye kadar antrenörler bir defa maaş alıyor, üstüne “senin çocuğunu bu karşılaşmada takı almam için şu kadar sayarsın” gibi baskılarla babaların her gün canını sıkıyorlardı. Belki bundan böyle bu çile unutulur.
Stada toplanan Bulgar gençler Nazi selamlar verdiler, nazı nişan ve sembolleriyle düşmanca davrandılar, Hitler gibi selamlaştılar ve oyunun 2 defa kesilmesine neden oldular.
Oyun 3 defa kesileydi ne mi olurdu. UEFA Bulgar futbol birinciliklerini durdurup dış ülkelerde oynayan Bulgar asılı futbolcuları anında geri çevirip, Bulgaristan’ı Avrupa Birinciliği’nde atabilirdi.
Sofya “Vasil Levski” Stadında yabancı düşmanlığı nasıl mı parladı. Bulgar yabancı düşmanları İngiliz milli takımında siyah derili oyuncuları görünce kudurdular ve “Afrika mangalları bize gol atamaz!” sloganını yükselttiler. Siyah derili oyuncular yuhalandı. Bulgaristan’da Romenlere takınılan ve (hiçbir kimsenin asla cezalandırılmadığı tavır” yabancı oyunculara karşı sergilendi. Statta bulunan 1420 polis holigan saldırılarına yenik düştü.
Bu daha önce de olmuştu. 2006 yılında “Vasil Levski” takımı sahibi av. Bakov’un yolunu kesen Nazi sürüsü, gömleklerini çıkarıp Hitler Kırık Haç svastikasını göstererek büyük miktarda para istemişler, bu biçimde tehdit savurarak karşılaşma kaybetmesinde direnmişlerdi.
Burada işin en kötü tarafı Bulgar faşist ve ırkçı partileri Borisov hükümetine tırmandığı günden beri bu faşist saldırganlardan tutuklanan, yargılanan ve içeri atılan yoktur.
Bu olayda da halen tutuklanan yoktur.
Bu işte benim dikkatimi çeken şu oldu.
Bizim Romenler Avrupa ırkçılığının en iğrencini yaşarken, mahkemelere gidip dava açamazken, faşist geri zekâlılar tarafından evleri yakılsa bile haklarını arayamazken, açılan davaların geri çekilmesi için Helsinki İnsan Hakları Komitesine (HİHK) bile baskı yapılırken, (HİHK) şubesi (ofisleri Sofya’da kapatılmak istenirken, İngiltere Başbakanı Boris Conson kimsenin gözüne bakmadı. “Bulgar ırkçıları cezalandırılsın ve futbol karşılaşmalarından silinsin. Irkçılık futbolla bağdaşmaz!” deyiverdi.
Bu baskı gelmeseydi 24 Ekim’de Sofya’da bir İngiliz futbol severin öldürülmesi bile artık unutulmuştu. Bu olay vesile oldu da, vatandaşlar Bulgaristan’da “ırkçılık işlerine” Başbakan Yardımcısı ve Dış İşleri Bakanı Zaharieva’nin baktığını öğrendiler. Yani “ırkçılık” bizim hükümet için “dış” problemmiş.
Öyleyse nereden gelmiş?
Yüzde yüz Romenlerle beraber gelmiştir….
Hemen Avrupa’da 8- 10 milyon Romen yaşadığını öğrendik. Yüzde 80%’inden fazlasının Merkez ve Doğu Avrupa’da yaşadığını. En kalabalık Romen topluluklarının Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Sırbistan ve Slovenya gibi ülkelerde olduğunu öğrendik. İrili ufaklı Romen topluluklarında ilk söz eden Heredot’tur.
Bu tarihçinin yazılarını dikkatle okuyanlar bilir. Onların yolu Büyük İskenderi’in Hindistan dönüşünü izler. Orduların ardından gelen temizlikçiler onlardır.
Dil teorisinde “Roma” – “İnsan“ demektir. Onlara Hindistan, Pakistan ve İran’da (Roma ve Para) denmiştir. Avrupa yollarına düşmeleri Yeni Çağın V. Ve Vı. Yüzyıllarına rastlar da, Avrupa ülkelerinde 13 büyük Romen Grubunda yapılan genetik incelemelerden alınan sonuçlar Hindistan’dan 1500 yıl önce çıktıklarını gösteriyor. Daha fazla fala bakmakla ünlenen Romenler şen ruhlu olduklarından başka insan topluluklarına karışmadan ve düşmanlık etmeden yaşaya gelmişlerdir. Onlara karşı Kin ve nefret, 806-815 yılları arasında Baş Piskopos Nikifor’un ağzından çıkan “Rüyanda Romen görürsen şeytan görmüş sayılır” sözleriyle başlamıştır. Ne de olsa ve tüm engellere rağmen Romenler XV. ve XVI. Yüzyıllarda Bohemya, İtalya, Almanya, Fransa ve İspanya ve Portekiz’e ve XVII. Yüzyılda da Rusya’ya yayılmışlardır. Romenlerle temas kurulmasını Kontantinopol kilisesi “onları şeytan ilan ederek) daha 1200 yılında yasaklamıştır. 1493’te Amerika’nın keşfinden sonra İtalya-Milano hükümeti Romenleri gemilere doldurup Okyanus ötesine göndermiştir. 1504’te Fransa, 1512’de Katalunya, 1525’te İsviçre topraklarındaki Romenleri sürgün ederken, 1510’da İsviçre hükümeti özel bir karar alarak, sokakta görülen Romen’in öldürülmesini emretmiştir.1530 senesinde İngiltere’de Romenler Kanunu çıkmış ve 16 günde adayı terk etmeleri isteniştir. 1554’te çıkan 2. Kanunda ise 1 ay içinde adayı terk ermeyen Romenlerin öldürülmesi emredilmiştir. Habsburgların roprakları olan Bohemya ve Moravya’da Romenlere karşı ilk özel kanun 1538’de çıkarılmış ve Avusturya topraklarından çıkmaları istenmiştir. 1545 yılında çıkan başka bir kanunda ise “Romen öldüren yargılanmaz!” denmiştir.Böylece yasalara dayanan ırk ayrımcılığını ve ötekileştirmenin Avusturya’da başladığını söyleyebiliriz. Toplu katliamların başlamasıyla hükümet
“Romen kadın ve çocukların suda boğulmasını yasaklayan bir karar” almıştır. papa V. Piy 1586 yılında Romenlerin Roma İmparatorluğu topraklarından çıkarılmasını emretmiştir.
1720’de Kral I. Yosiv Bohemya’da yaşayan Romenlerin sol kulağının Moravya’da yaşayanların ise sağ kulağının kesilmesini emretmiştir
1721 yılında VI. Karl Almanya’daki Romenlerin hepsinin öldürülmesini emretmiştir. 1685 yılında Portekiz Romenleri Brazilya’ya taşırken, Lui XIV Fransa’ya girmelerini yasaklamış, 1758’de Avusturya Kraliiçesi Mariya Luiz Romenlerin asimile edilmesi programı uygulamaya koymuş, Romenlere çadır köyler kurmuş, fakat çocuklarını toplayarak Romen yaşam tarzı ve kimliğinden koparmaya çalışmıştır. Romen evlatlar özel kamplara toplanmış ve geleneklerini ve anadillerini asla öğrenemeden yaşamışlar ve kök toplumdan koparılmışlardır.
Ne var ki Avrupa tarihinde Romenlerin iyi dönemleri de vardır. 1596’da İngiltere Romenlere diğer ülkelerdeki göçebelerden daha iyi olanaklar tanımıştır. 1683’te Fransa ve Rusya Romenleri “taht kölesi” şlan etmiştir ki, bu statü toprak kölesinden yüksektir. Buna rağmen Rusya’da Romenler büyük şehirlerin dışında tutulmuşlardır. Eflatun, Moldova ve Transivlanya’da XIX yüzyılın yarılarına kadar Romenler alıp satıldı ki, bunlardan biri olan Stefan Razvan Moldova Prensi oldu. 1844-47 yıllarında bu yasalar bozuldu.
1876 Nisan Ayaklanmasında asilerin kılıç ve satırlarını yapanlar Romenlerdir. Bu hizmette bulunurken Zahari Stoyanov’a göre, Bulgarları Osmanlı makamlarına ihbar etmemişlerdir. Buna karşın 27-28 Nisan 1876 gecesi Koprivştitza kasabasında Müslüman evleri ateşe verilmiş ve Milletten 70 kişi öldürülmüştür.
1879 Anayasasında Romen veya Millet kavramı yoktur ve bu nüfusa seçme ve seçilme hakkı filen tanınmamıştır. 1901 yılında Petko Karavelov hükümeti özel bir kanun hazırlayarak Bulgaristan’da yaşaran Romen (Çingene) Millet nüfusa seçme ve seçilme hakkını yasayla yasaklamıştır. Böylece düşmanlığın, nefretin ve öteleştirmenin yasallaştığını görüyoruz. Yasanın gerekçesinde Romenlerin oylarını sattığına işaret edilmiştir. Bu yasa 1937 yılında III. Boris’in isteğine uyularak bozulmuştur.
İkinci Dünya Savaşında öldürülen, yakılan, ilaç deneylerinde can veren Romen sayısı 2 milyon kişidir.
Savaştan sonra Romen nüfusun çoğalmasını önlemek amacıyla Çekoslovakya gibi ülkelerde Romen erkekler buruldu.
Romenlerin hak arama kavgası 1970 yılında başladı. 8 Nisan 1971’de Londra’da Birinci Dünya Romen Kongresi düzenlendi. Bu Kongrede Romenlerin Milli Marşı ve Bayrağı onaylandı. Cahilliğe, yoksulluğa ve eşit vatandaş hakları mücadelesinin kapısı açıldı.
Onların tarihinde ötekilere karşı düşmanlık, öfke ve nefret yoktur.
Gerçekler böyleyken Sofya’da kızışan ırkçı-faşist-milliyetçi kavganın içinde Bulgarların kendilerinden başka kimse yoktur.
Şu iyi bilinmeli Bulgarların Türkler, Pomaklar ve Romenler dışında kendi başlarına rezil olmaktan başka hiçbir işe yaramadıklarını hayat kendisi bu defa da kanıtlamıştır.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Paylaşınız.