İnsan Olmak Ne Demek?

Raziye ÇAKIR

İnsan olmak, biyolojik bir tanımla açıklanabilecek kadar basit değil. Elbette hepimiz Homo sapiens türüne aitiz, ama bizi diğer canlılardan ayıran şey sadece fiziksel özelliklerimiz değil. Asıl mesele, insan kelimesinin yüklediği anlamlarda saklı. Peki, insan olmak ne demek?

Bir açıdan bakıldığında insan olmak, düşünebilmek ve sorgulayabilmektir. Hayvanlar içgüdüleriyle hareket ederken, insanlar kararlarını bilinçli bir şekilde verir. Sadece ne yaptığımızı değil, neden yaptığımızı da düşünürüz. Doğru nedir? Yanlış nedir? Hayatın anlamı ne? Bu soruların peşinden gitmek, bizi farklı kılar. Ancak düşünmek yetmez; insan olmak aynı zamanda hissetmektir. Sevgi, umut, kaygı, suçluluk… Bu duyguların çeşitliliği, hayatımıza derinlik katar.

Ama insan olmanın en önemli yönü belki de başkalarını gözetebilme kapasitemizdir. Empati kurabilmek, başka birinin acısını hissedebilmek ya da sevincini paylaşabilmek… İnsan, yalnızca kendi dünyasında yaşayan bir varlık değildir. Çevresindekilerle bağ kurar, onların mutluluğunda kendine yer bulur. Bu da bizi sosyal varlıklar haline getirir.

Ancak insan olmak, sadece iyilik yapmak ya da başkalarına faydalı olmak değildir. İnsan olmanın içinde zaaflar, hatalar, çelişkiler de vardır. Bazen bencil davranırız, bazen korkarız, bazen de yanlış yaparız. Asıl önemli olan, bu hataların farkına varmak ve gelişmeye çalışmaktır. İnsan olmak, sürekli bir dönüşüm ve öğrenme sürecidir. Hiçbirimiz “tamamlanmış” değiliz. Her gün, her deneyimle biraz daha değişir, olgunlaşırız.

Bir diğer önemli nokta da özgür irade. İnsan olmak, kendi seçimlerinin sorumluluğunu alabilmeyi gerektirir. Ne yaparsak yapalım, bunun sonuçlarına katlanırız. Bu özgürlük, aynı zamanda bir yük de getirir. Çünkü seçim yapmak, bir diğer ihtimalden vazgeçmek demektir. İşte bu, insanın hayat boyu taşıdığı en büyük çelişkilerden biridir.

Sonuç olarak, insan olmak; düşünmek, hissetmek, empati kurmak, hata yapmak ve sürekli gelişmek demektir. Belki de insan olmanın güzelliği, kusursuz olmamamızda saklıdır. Çünkü hatalarımızla, zaaflarımızla, çelişkilerimizle bir bütünüz. Ve bu bütünlük, hayatı anlamlı kılar.