GÖKTÜRKLER’DEN SELÇUKLU VE OSMANLI’YA: KAHRAMANLARIMIZI HATIRLAMAK

Rafet ULUTÜRK

Tarihin tozlu sayfalarına baktığımızda, Türk milletinin kaderini değiştiren, çağ açıp çağ kapatan kahramanların izlerini görmek mümkündür. Göktürkler’den başlayıp Selçuklu ve Osmanlı’ya kadar uzanan bu destansı yolculuk, sadece zaferlerle dolu bir tarih değil, aynı zamanda bağımsızlık, adalet ve liderlik anlayışının da bir yansımasıdır. Gelin, bu kahramanları bir kez daha hatırlayalım ve onlardan alacağımız ilhamla geleceğe daha sağlam adımlarla yürüyelim.

Göktürkler: Türk Kimliğinin Doğuşu

Türk adını tarihe kazıyan ilk devlet olan Göktürkler, bağımsızlık ve özgürlüğün simgesi olarak tarih sahnesine çıktı. Bumin Kağan, 552 yılında Avarlara karşı başlattığı isyanla Göktürk Devleti’ni kurarak, Türk milletinin bağımsızlık aşkını ateşledi. Kardeşi İstemi Yabgu ile birlikte, Orta Asya’da büyük bir güç haline gelen Göktürkler, İpek Yolu’nun kontrolünü sağlayarak ekonomik ve stratejik açıdan da güç kazandılar.

Göktürkler’in en önemli liderlerinden biri olan Bilge Kağan, sadece bir savaşçı değil, aynı zamanda bilge bir devlet adamıydı. Danışmanı Tonyukuk ile birlikte halkını refaha kavuşturmak için çaba gösterdi. Orhun Yazıtları’na kazınan sözleri, bugün bile Türk milletinin kalbinde yankılanıyor:
“Türk milleti, eyvah ki açsın, çıplaksın. Ey Türk, titre ve kendine dön!”
Bu sözler, bir milletin kendi kimliğine sahip çıkması gerektiğini vurgulayan en önemli miraslardandır.

Uygurlar ve Karahanlılar: Kültürel Zenginliğin Temelleri

Göktürkler’in ardından Orta Asya’da kurulan Uygur Devleti, Türk kültür ve medeniyetine büyük katkılarda bulundu. Uygurlar, Maniheizm ve Budizm’i benimseyerek sanat, edebiyat ve mimaride büyük ilerlemeler kaydetti. Kağıt ve matbaanın kullanımı Uygurlar döneminde Türk coğrafyasına yayılmış, bu da bilginin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamıştır.

Karahanlılar ise İslamiyet’i benimseyen ilk Türk devleti olarak tarihe geçti. Satuk Buğra Han, İslamiyet’i kabul ederek Türk-İslam sentezinin temelini attı. Bu dönem, Türk kültürünün İslam medeniyetiyle kaynaşarak daha da zenginleştiği bir süreçti. Karahanlılar, hem dini hem de siyasi alanda önemli bir dönüşümün öncüsü oldular.

Büyük Selçuklu İmparatorluğu: Anadolu’nun Kapılarını Açanlar

Türk tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri, Büyük Selçuklu İmparatorluğu‘nun yükselişidir. Selçuklular, Orta Asya’dan başlayarak İran ve Anadolu’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada hakimiyet kurdular. Tuğrul Bey, 1040 yılında Dandanakan Savaşı’nı kazanarak Selçuklu Devleti’ni resmen kurdu. Ardından gelen Alparslan, 1071 yılında Malazgirt Meydan Muharebesi‘nde Bizans İmparatoru IV. Romanos Diogenes’i mağlup ederek Anadolu’nun kapılarını Türklere açtı. Bu zafer, sadece bir askeri başarı değil, aynı zamanda bir milletin kaderini değiştiren bir dönüm noktasıydı.

Alparslan’ın torunu Melikşah döneminde ise Selçuklu Devleti en parlak dönemini yaşadı. Devletin idaresini üstlenen Nizamülmülk, Siyasetname adlı eseriyle sadece Selçuklulara değil, tüm Türk-İslam dünyasına devlet yönetimi konusunda yol gösterdi. Nizamülmülk’ün kurduğu Nizamiye Medreseleri, bilim ve eğitimin merkezi haline gelerek İslam dünyasının en önemli eğitim kurumlarından biri oldu.

Anadolu Selçuklu Devleti: Anadolu’nun Türkleşmesi

Büyük Selçukluların Anadolu’daki mirasını devam ettiren Anadolu Selçuklu Devleti, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında önemli rol oynadı. I. Kılıç Arslan, Haçlı Seferleri’ne karşı direniş göstererek Anadolu’nun Türk yurdu olarak kalmasını sağladı. I. Alaeddin Keykubad döneminde ise Anadolu Selçukluları, hem ekonomik hem de kültürel açıdan büyük bir gelişim gösterdi. Alaeddin Keykubad, ticaret yollarını güvence altına alarak Anadolu’yu bir ticaret merkezi haline getirdi ve Konya’yı bir kültür ve sanat başkenti yaptı.

Osmanlı İmparatorluğu: Cihan Devleti’nin Doğuşu

Selçukluların mirasını devralan Osmanlılar, küçük bir beylikten dünyaya hükmeden bir imparatorluğa dönüştü. Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Gazi, sadece bir savaşçı değil, aynı zamanda adil bir lider olarak tanındı. Onun ardından gelen Orhan Gazi, Bursa’yı fethederek Osmanlılar için bir başkent oluşturdu ve devletin kurumsallaşma sürecini başlattı.

Ancak Osmanlı Devleti’nin asıl yükselişi, I. Murad ve Yıldırım Bayezid dönemlerinde başladı. 1389’daki Kosova Meydan Muharebesi‘nde I. Murad şehit düşerken, Osmanlılar Balkanlar’daki hakimiyetini sağlamlaştırdı. Yıldırım Bayezid, Anadolu’da Türk birliğini sağlamak için önemli adımlar attı ve Osmanlı’yı bir Anadolu devleti olmaktan çıkarıp bir Balkan devleti haline getirdi.

Osmanlı’nın en büyük liderlerinden biri olan Fatih Sultan Mehmet, 1453’te İstanbul’u fethederek Orta Çağ’ı kapatıp Yeni Çağ’ı başlattı. Fatih, sadece bir fatih değil, aynı zamanda bir entelektüel ve bilim aşığıydı. Onun ardından gelen Yavuz Sultan Selim, Memlükler’i mağlup ederek hilafeti Osmanlı’ya kazandırdı ve Osmanlı İmparatorluğu’nu İslam dünyasının lideri haline getirdi.

Osmanlı’nın zirve noktası ise Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşandı. Kanuni, hem doğuda hem de batıda topraklarını genişletirken, aynı zamanda hukuk alanında yaptığı reformlarla Osmanlı’yı adaletin simgesi haline getirdi. Onun döneminde Osmanlı, sadece bir askeri güç değil, aynı zamanda bir kültür ve medeniyet merkezi haline geldi.

Kahramanlarımızı Gelecek Nesillere Taşımak

Göktürkler’den Osmanlı’ya kadar uzanan bu kahramanlık zinciri, Türk milletinin köklü geçmişini ve zengin kültürünü yansıtır. Bu kahramanları sadece tarih kitaplarında bırakmak, onların mirasına yapılacak en büyük haksızlık olur. Eğitim sistemimizde, medya ve kültürel üretimlerde bu liderleri çocuklarımıza tanıtmak, onların mücadele ruhunu ve adalet anlayışını geleceğe taşımak hepimizin sorumluluğudur.

Her bir kahraman, kendi döneminin zorluklarıyla başa çıkmış ve Türk milletini bir adım daha ileri taşımıştır. Bugün bizler de onların miras bıraktığı değerlerle geleceğimizi inşa etmeliyiz. Çünkü geçmişini bilen, köklerinden güç alan bir millet, hiçbir zaman yolunu kaybetmez.

Son Söz: Tarihin Işığında Geleceğe Yürümek

Göktürkler’den Osmanlı’ya kadar uzanan bu büyük yolculuk, bir milletin bağımsızlık, adalet ve birlik uğruna verdiği mücadelenin öyküsüdür. Bu kahramanlar, sadece savaş meydanlarında değil, aynı zamanda halklarının kalbinde ve zihinlerinde zafer kazanmışlardır. Onların izinden gitmek, sadece geçmişe bir saygı değil, aynı zamanda geleceğe yapılmış bir yatırımdır.

Gelin, bu büyük liderleri ve onların mirasını hatırlayarak, çocuklarımıza ve gençlerimize bu değerleri aktaralım. Çünkü bir milletin kahramanları, onun geçmişinin olduğu kadar, geleceğinin de yol göstericisidir.