Gazetecilik Hâlâ Bir Meslek mi, Yoksa Herkesin Sahiplenebileceği Bir Etiket mi?
Berna KAYA
Bir Meslek Nasıl İtibarsızlaştırılır?
Günümüzde sosyal medyada, YouTube’da ya da çeşitli dergi eklerinde röportaj yapan pek çok kişi kendisine “gazeteci” diyor. Oysa bir alanda görünür olmak, o alanın mensubu olmak için yeterli değildir. Gazetecilik, görünürlükten ziyade derinlik, doğruluk ve sorumluluk isteyen bir meslektir.
İktisat mezunu birinin haber yazım tekniklerini bilmeden, editoryal süreçlere aşina olmadan ve basın etiğiyle hiç karşılaşmadan “gazeteci” unvanını kullanması sadece bireysel bir tercih sorunu değil; aynı zamanda mesleğin sistematik olarak liyakatsizleştiğine dair açık bir göstergedir.
Röportaj Yapmak Gazetecilik midir?
Hayır. Röportaj, gazetecilik faaliyetlerinden yalnızca biridir. Gazetecilik ise bundan çok daha fazlasını içerir:
-Haber değeri yaratmak,
-Kaynak doğrulamak,
-Etik dengeyi gözetmek,
-Kamunun doğru ve güvenilir bilgiye ulaşma hakkını gözetmek.
-Ve toplum adına doğru gitmeyenleri sorgulamak, gerektiğinde kamu kurumlarını eleştirel bir gözle denetlemek.
Gazetecilik, yalnızca olayları aktarmak değil; kamusal vicdanı temsil etmek ve toplumun sesiyle iktidarın sesi arasındaki dengeyi korumaktır.
Sadece iyi iletişim becerilerine sahip olmak veya popülerlik, gazeteci olmak için yeterli değildir. Gazetecilik, içerik üretiminin ötesinde, toplumsal güveni inşa etmek ve onu korumaktır.
Köşe Yazarlığı Gazetecilikle Aynı Şey midir?
Hayır.
Her gazeteci köşe yazısı yazabilir; ancak her köşe yazarı gazeteci değildir.
Gazetecilik, olaylara ve bilgilere ulaşmak, bunları doğrulamak ve kamu yararına tarafsız biçimde sunmakla ilgilidir.
Köşe yazarlığı ise bilgiye dayalı olarak kişisel bir yorum, bakış ya da analiz sunma alanıdır.
Bugün birçok köşe yazarı, görünürlüğü ve takipçi sayısıyla gazeteci unvanı altında tanıtılıyor.
Ancak bu durum; haberi sahada üreten, bilgiye ulaşan ve kamu adına risk alan gazetecilerin emeğini gölgede bırakıyor.
Köşe yazarlığı ile gazeteciliği aynılaştırmak, mesleki sınırları bulanıklaştırmakla kalmıyor;
etik ve sorumluluk farklarını da silikleştiriyor.
Gazetecilik bir tiyatroysa:
-Muhabir, sahnedeki oyuncudur: Olaylara doğrudan tanıklık eder, sahada bilgi toplar.
-Editör, perde arkasındaki yönetmendir: Haber metinlerini düzenler, doğrular ve yayına hazırlar.
-Köşe yazarı, anlatıcıdır: Olaylara kişisel bir bakış, yorum ve analiz katar.
Hepsi birlikte gazeteciliği oluşturur.
Çünkü bu meslekte rol değil, sorumluluk belirleyicidir.
Liyakat Sorunu: Unvan Kazanmak Kolay, Mesleği Yapmak Zor
Bugün iktisat, mühendislik, psikoloji gibi farklı disiplinlerden gelen pek çok kişi, medya alanında popülerlik kazanarak kendini “gazeteci” ilan ediyor. Bu durum, yıllarını sahada geçirmiş, haber süreçlerinde uzmanlaşmış, toplumsal fayda gözeten gerçek gazetecilerin emeğini ve saygınlığını gölgede bırakıyor.
Ortaya çıkan tablo, sadece unvan kullanımından kaynaklanan bireysel bir durum değil, mesleğin etik değerleri ve toplumsal işlevinin ciddi anlamda aşınmasına işaret ediyor.
İtibar Kaybı ve Toplumsal Güvensizlik
Gazetecilik unvanı doğrudan toplumun habere olan güvenini yansıtır. Bu unvan liyakatsiz ve sorumsuzca kullanıldığında, haberin güvenilirliği azalır ve gazetecilik mesleği tanıtım ve PR içeriklerine dönüşerek özünden uzaklaşır. Gazetecilik de bir “görünürlük performansı”na dönüşür.
Sonuç olarak, gerçeğin sesi kısılır ve yerini gösterinin sesi alır.
Bir Haberle Hayat Kararabilir
Yanlış yapılan bir haber sadece basit bir hata değildir; çoğu zaman doğrudan insan hayatına müdahale eden ağır sonuçlar doğurabilir.
2025 yılında Bursa’nın Osmangazi ilçesinde, Kükürtlü Ticaret ve Sanayi İlköğretim Okulu’nun müdürü hakkında “kayıt paralarını zimmetine geçirdiği” iddiasıyla bir haber yayınlandı.
Velilerin şikâyeti üzerine hakkında soruşturma başlatılan müdür, görevinden geçici olarak uzaklaştırıldı.
Henüz hukuki süreç tamamlanmadan, müdürün adı basında ve sosyal medyada hedef haline geldi.
Haberin kamuoyundaki yankısı; yalnızca mesleki değil, sosyal ve psikolojik sonuçlar da doğurdu.
Soruşturma hâlâ devam ederken, bu olay şunu açıkça gösteriyor ki, gazetecilik yalnızca içerik üretmek değildir; doğrudan insan hayatına temas eden, ağır sorumluluk gerektiren bir meslektir. Yapılan her haber, yazılan her başlık, seçilen her kelime, etik süzgeçten geçirilmeli ve vicdanla hizalanmalıdır.
(Kaynak: bursamuhalif.com / Mart 2025)
Peki, Ne Yapmalı?
Gazetecilik; sınırları net çizilmiş, etik ilkeleri olan ve sorumluluk gerektiren bir meslektir. Ancak bugün Türkiye’de gazetecilik mesleğini koruyan güçlü ve bağlayıcı bir yasal çerçeve eksiktir. “Gazetecilik Meslek Yasası” hâlâ tam anlamıyla oluşturulmamış ve etkin bir şekilde uygulanabilir hale getirilmemiştir. Basın kartı başvurularının bile çoğu zaman liyakat yerine aidiyet ilişkilerine göre şekillenmesi, mesleki kaliteyi düşürmektedir.
Bu doğrultuda;
Medyada görünürlük, gazetecilik için tek kriter olmamalı.
Unvan değil, sorumluluk ve etik değerler konuşulmalı.
Gazetecilik mesleğine giriş ve unvan kullanımı yasal ve etik olarak düzenlenmeli.
Bu adımlar, gazetecilik mesleğinin itibarını koruyacak ve toplumun bilgiye güvenle erişim hakkını destekleyecektir.
Herkes içerik üretebilir, soru sorabilir, mikrofon tutabilir.
Ancak gazetecilik, görünmeyeni görünür kılma sorumluluğunu üstlenebilmektir.
Bugün herkes “gazeteci” olabilir; fakat bu mesleğin gerçek sorumluluğunu, etik ve vicdani ağırlığını taşıyabilenler oldukça azdır.