Birleşmiş Milletler’de Yaşanan Sembolik Aksaklıkların Politik Arka Planı
Rafet ULUTÜRK
Amerikan Başkanı Tramp’ın Birleşmiş Milletler kürsüsüne çıkışı sırasında yaşanan olaylar — trompurların kapanması, yürüyen merdivenlerin durması — dünya basınında geniş yankı uyandırdı. İlk bakışta teknik bir aksaklık gibi görülebilecek bu durum, aslında hem Amerika’nın iç siyasetindeki çalkantıları hem de küresel güç dengelerindeki kırılmaları yansıtıyor olabilir. Dahası, Fransa Başkanı Macron’un Amerika polisiyle yaşadığı gerilim, Erdoğan’ın mikrofonunun kesilmesi gibi gelişmeler tabloyu daha da karmaşık hale getirmiştir.
1. Sembollerin Uluslararası İlişkilerdeki Önemi
Uluslararası ilişkiler yalnızca resmi diplomatik görüşmelerden ibaret değildir. Protokol ayrıntıları, tören sembolleri ve küçük aksaklıklar bile büyük mesajların taşıyıcısı haline gelir.
-
Birleşmiş Milletler kürsüsüne adım atan Amerikan Başkanı Tramp’ın konuşması öncesinde ilginç sahneler yaşandı. Trompurlar kapatıldı, yürüyen merdivenler bir anda durdu. Dünya basınının gözü kulağı bu sahnelerdeydi: “Neler oluyor? Bunlar bir tesadüf mü, yoksa bilinçli bir operasyon mu?”
-
Fakat bu tür olaylar, özellikle kriz dönemlerinde “bilinçli uyarılar” veya “görünmez mesajlar” şeklinde yorumlanır.
Bu bağlamda Tramp’ın BM sahnesine çıkışı sırasında yaşananlar, küresel siyasetteki derin fay hatlarını sembolik biçimde açığa çıkarmaktadır.
2. Macron–Tramp Gerginliği: Büyük Rezillik
BM sürecine damga vuran bir diğer olay, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Amerika polisinin aracını durdurmasıyla yaşandı. Polis, “Buradan Tramp geçecek” diyerek Macron’un aracını geri çevirdi. Ardından Macron’un Tramp’ı arayarak durumu bildirmesi diplomasi tarihinde nadir görülecek bir “rezillik” olarak kayda geçti.
Bu olay iki şeyi gösteriyor:
-
Amerika’daki güvenlik protokollerinin ne kadar katı ve tek merkezli işlediğini.
-
Müttefikler arasında bile giderek büyüyen güvensizliği.
3. Erdoğan’ın Mikrofonunun Kesilmesi
BM oturumunda Erdoğan’ın mikrofonunun kesilmesi, olayların yalnızca teknik aksaklıklarla sınırlı olmadığını ortaya koyuyor. Bir devlet başkanının sözünün yarıda kesilmesi, diplomatik teamüllerin ötesinde bir mesajdır. Bu, hem Türkiye’nin küresel dengelerde oynadığı bağımsız rolün hem de farklı güç odaklarının bu rol karşısında aldığı tavrın işareti olabilir.
4. Amerika’da İç Çekişmenin Dışa Yansıması
ABD siyasetinde kutuplaşma derinleştikçe, bu durum uluslararası platformlarda da yansımalarını buluyor.
-
Tramp’ın çizgisi: Halk desteğini mobilize eden, sistemle çatışan bir liderlik tarzı.
-
Kurumsal odaklar: Geleneksel düzeni savunan, küresel istikrarı önceleyen yapılar.
Bu iki eksen arasındaki gerilim, BM sahnesinde yaşanan sembolik olaylarla daha görünür hale gelmiştir.
5. Yeni Bir Sisteme Doğru mu?
Yaşanan olaylar yalnızca protokol skandalları değil; aynı zamanda “yeni bir dünya düzenine doğuşun sancıları” olarak da yorumlanabilir.
-
Küresel sistem, Soğuk Savaş sonrası kurulan tek kutuplu düzeni hızla kaybediyor.
-
Batı içindeki çatışmalar (ABD–AB gerginlikleri), yükselen güçlerin meydan okumaları (Çin, Rusya, Türkiye gibi) yeni bir denge arayışını zorunlu kılıyor.
-
Bu süreçte, bu dönüşümü engellemek isteyen güçlerle yeni düzeni şekillendirmek isteyen aktörler arasında büyük bir çatışma yaşanıyor.
Birleşmiş Milletler’de yaşananlar basit aksaklıklar zinciri değil, derin jeopolitik gerilimlerin yansımasıdır. Tramp’ın yürüyen merdivenleri, Macron’un aracı, Erdoğan’ın mikrofonu… Hepsi aslında aynı sorunun farklı yansımalarıdır: Dünya yeni bir sisteme doğru mu gidiyor, yoksa mevcut düzenin çatışmaları daha da mı büyüyecek?
Bugün sorulması gereken asıl soru, teknik aksaklıkların neden yaşandığı değil; bu aksaklıkların hangi güç dengelerini temsil ettiğidir. Çünkü dünya, belki de yeni bir yüzyılın eşiğinde, sancılı bir doğum sürecinden geçiyor.

