Ahmet Doğan Türk Olsaydı…
Durmuş MUTLU
Ahmet Doğan Türk olsaydı, önce kendi partisinde adaleti tesis ederdi. Çıkarcıları, menfaat peşinde koşanları ve parti içinde hizipçilik yapanları temizler, halkın güvenini yeniden kazanırdı. Adalet sadece toplumda değil, önce kendi çatısında başlardı ve bu duruşu herkes görürdü. Haksızlık karşısında dimdik durur, “adalet” sözcüğünü siyasi söylemden çıkarıp bir hayat felsefesi haline getirirdi.
Ahmet Doğan Türk olsaydı, Bulgaristan’da Türk toplumunun hakkını gasp edenlere sessiz kalmazdı. Parti içindeki yozlaşmış düzeni değiştirmek için harekete geçer, “Bulgarlar benim partimi aldılar” diye sızlanmak yerine, gerekeni yapar, yönetimi değiştirir ve hakkını sonuna kadar savunurdu. Türk olsaydı, halkın karşısına çıkıp, güven ve cesaret aşılar, tüm Bulgaristan’ı etkileyen bir liderlik örneği sergilerdi. Evinde fare gibi saklanmak yerine, meydanlarda halkı yeniden ayağa kaldırırdı.
Ama Peevski bunu yaptı. Peevski, Türk olduğunu yalnızca bir etnik aidiyet olarak değil, bir liderlik ruhu olarak gösterdi. Eski Volga Türklerinden olduğunu tüm Bulgaristan’a haykırdı. Bir Türk gibi çıkıp, “Bu partinin başkanı benim! Kimse Türklerin hakkını gasp edemez!” dedi. Dünya onu Türk gibi bir lider olarak gördü; kükredi, kararlılık gösterdi, “Türklerin haklarını kimseye peşkeş çektirmem!” diye meydan okudu.
Peevski, Türk halkına hitaben, “Eğer bana güvenir ve destek verirseniz, sizin haklarınızı savunmak için gerekirse dünyayı karşıma alırım” dedi. Oysa Bulgaristan siyasetinde uzun yıllardır Türklerin yok sayıldığı bir düzen vardı. Türkleri küçümseyenler, seçim sonrası da utanmadan, “Türkler bize oy vermiyor” diye sızlanırlardı. Ama bu gerçeği görmezden gelirlerdi: Partilerinde Türkler yoktu, temsil edilmiyorlardı.
Peevski, bir ilki gerçekleştirerek listeye Türk adayları sıraladı. Büyük bir risk aldı ve herkes onu “baraj altında kalacak” diye gösterdi. Ama Türk halkının iradesini küçümsemişlerdi. Sonuçlar, onların bu yanılgısını yüzlerine vurdu. Hala “300 bin oyu satın aldı” diyerek yalanlarla durumu örtbas etmeye çalışıyorlar. Ama Peevski susmadı.
Bugün Peevski yeniden meydan okuyor: “Seçim mi istiyorsunuz? Buyurun, bir sonraki seçimlerde tüm Türklerin oyunu almaya talibim. Türklerin hakkını kimseye yedirmem. Onlar da bu ülkede birinci sınıf vatandaş olma hakkına sahiptir!” dedi. Cesaretle meydan okudu: “Eğer oyumu iki katına çıkaramazsam, başkanlığı bırakırım!”
Ahmet Doğan Türk olsaydı, bugün böyle bir lider olurdu. Ama olmadı. Peevski, Türk olduğunu liderlik ruhuyla ortaya koydu ve Türk halkına gerçek bir liderin ne yapması gerektiğini gösterdi. Bu hikaye, Türklerin haklarını savunmanın sadece bir millet meselesi değil, bir onur ve liderlik meselesi olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.