Suçluların Saklanması Suçtur

Dr. Nedim BİRİNCİ
Tarih: 14 Ağustos 2021

Bir yıl sonra ortaya çıkan gerçekler.

2020 baharında Sofya’nın Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanlığı Sarayıı ve Halk Meclisi binası arasındaki “Bağımsızlık” Meydanında başlayan protesto gösterilerinin ilk günlerinde polis gençlere karşı çok sert saldırmış ve sınırsız şiddet kullanmıştı. Akşam saatlerinde başlayan 2. Gösterinde, değişik aralarla biri kız 7 genç gösteri alayından zorla koparılmış ve bileklerinden tutulup sarı kaldırım taşlı üzerinde sürüklenerek Bakanlar Kurulu binasının surları ardına götürülmüştü. Bakanlar Kurulu binasının etrafında ve surlar arasında adım başı kayıtta kamara olsa da, ruruklu gençlerin tekmeyle ezilerek ve copla dövülerek hastanelik edildikleri bugüne kadar gizlendi. Olayı kanıtlamaya çalışan avukat Nikolay Hacıgenov ve ekibi olayın ardını bırakmadı. Sofya Bölge Polis Amirlikleri gizledikleri kamara kayıtlarını nihayet 13 Ağustos 2021 tarihinde, geçici hükümetin İç İşleri Bakanı Boyko Raşkov aracılıyla Meclise teslim etti.

Olay yalnız meclisi ve politikayı değil, kamuoyunu ve halkı sarstı ve büyük tepki uyandırdı.

Şunu özellikle ilave etmek istiyorum:

1972-1975 Pomak katliamları, “Belene” toplama kampı faciası, 1994-1989 Türklere karşı işlenen zulmün, soy kırım denemesinin, yüzlerce kurban alan iç savaşın, güya Büyük Göçün vs vs fotoğrafları, belgeleri, doktor raporları, ölüm kağıdı çıkarılmadan gömülen kardeşlerimizin evrakları hala gizli tutuluyor, açıklanmıyor ve direnmeye devam etmezsek belki topyekûn yakıla bilirler veya Moskova’ya gönderilebilirler.

Şu gerçek asla unutulmamalıdır. Son günlerde Fransa’dan gönderdiği yeni yazılarında Bulgaristan’da adalet, özgürlük ve demokrasi olması için 12 yıl ağır hapse mahküm edilen ve Stara Zagora hapishanesi hücrelerinde süründürülen Petır Boyaciev  sözüm ona  “isim değiştirme” veya öteki adıyla güya “soya dönüş” dönemi gerçeklerinin Türklerden, Bulgarlardan, yerli ve dünya kamuoyundan bugüne kadar saklanmasında büyük iğrenç rolü Bulgaristan Türklerinin haklı davasının satan hain Ahmet Doğan oynamıştır.  Boyaciev’in yazdığına göre, Türkler ve Pomaklar hakkında XX. yüzyıl sonlarına ait gerçeklerin gizlenmesinde büyük suç Ahmet Doğan’la birlikte Komünist lider, KGB ve CİA ajanı Anderej Lukanov ile Demokratik Güçlerin (CDC) çenesiz önderi Cumhurbaşkanı Jelü Jelev’indir. Boyaciev, 2 Aralık 1989’da Malta adası yakınlarında Sovyet bandralı “Maksim Gorki” gemisi güvertesinde Sovyet lideri Mihail Gorbaçov ile ABD Başkanı Jorj Bush (baba) arasında yapılan görüşmede Bulgaristan % 75’i Amerikan ve % 25’i de Rusya payı olmak üzere ikiye bölünmüştü. 2004’te Bulgaristan NATO ve 2007’de Avrupa Birliği üyesi olduğunda, bu paylaşımın zaten çizilmemiş olan coğrafya çizgileri silinmiş olsa da, o zaman An. Lukanov ve J. Jelev bu “sözleşmenin” uygulanmasını gözetlemekten ve “totalitarizm yılları sırlarının dışa sızmamasından ve kamuoyundan gizlenmesinden Ahmet Doğan’ı yükümlendirmişlerdi. Bu görevlendirmenin sözde totaliter komünist dönem ve özellikle “soya dönüş zulmü” sırlarının açıklanmamasında Moskova Doğan’a arka olmuştur. Boyaciev yazısında, bu gizli ödevi HÖH-DPS “fahrş” lideri Ahmet Doğan, Kütüphaneciler Enstitüsü Rektörü Stoyan Dençev ve Sofya Polis Müdürü Çavdar Çernev üçlüsünün birlikte yerine getirdiğini açıklıyor.

Zorla isim değiştirme zulmüne karşı direnişlerde Bulgar devletinin 37 Türk’ü katlettiği bilinse de, Bulgar kamuoyundan tepki gelmemişti. 32 yıl sonra zaman değişti ve Bulgar halkının adalet bilinci yüklendi ve 13 Ağustos 2021’de gösterilen dehşet filmine karşı muhalefet politik partilerden ilk protesto bildirileri artık geldi.

“Var Böyle Bir Halk Partisi” kurucu başkanı Slavi Trifonov şunları yazdı:

“TV ekranlarında ve sosyal medyada gösterilenler geçen yılın Temmuz ayında göstericilere uygulanan polis şiddetinden sahnelerdir. Hasta, duyarlı vatandaşların ve çocukların bu kadrolara bakmamasını rica ediyorum. Bu şok edici şiddete maruz kalan gençlerin ve “Tsveti” adında bir genç kızın, bir polisin cep telefonuyla çektiği kadrolarda, kolları kelepçeli, soyulmuş, yere yatırılmış tekmelenişi,  kendi sözleriyle anlattıkları, kendi devletlerinde yasalların üstünlüğünü ve adaleti savunurken, en gaddar şiddet görmesi iğrençtir. Bu gençlerin, ödevleri kanunların üstünlüğünü ve adaleti savunmak olan polisler tarafından nasıl ezildiği ve perişan edildiği sahnelenmiştir. Onlar Bulgar vatandaşıdır. Devletlerini isteyen gençlerin, kız Tsveti’nin başına gelene bakınız!

Bu kadrolar Boyko Borisov yönetimi tarafından saklanmıştır. 10 yıldan beri başımıza gelmeyen kalmayan GERB partisi ve iktidar ortakları sözde “yurtseverlerin” Bakanlar Kurulu sütunları arsına gizlenerek işledikleri canilik artık açıklanıyor.

İktidarını gençleri döverek ayakta tutmaya çalışan rejimi görüyoruz.

Bu vahşetten sorumlu zamanın başbakanı Boyko Borisov’tur.

O, sözde bir “polisin kanı akıyor” demekle yetinerek, Bakanlar Kurulu sütunları ardında ezilen ve amansızca dövülen gençler hakkında ağızını açıp iki söz söylememişti.

Polis şiddetinden sorumlu kimse bulunamadı, yargılanan olmadı. Üstelik Temmuz 2020’de polis şiddetinden, protestocu gençlerin dövülmesinden sorumlu olan İç İşleri Bakanı Mladen Marinov ödüllendirildi, GERB partisi tarafından Millet meclisi adayı gösterildi ve bugün 46. Halk Meclisindedir. Üstüne üstelik birkaç gün önce daha da kaba ve kibirli hareket eden GERB partisi, Halk Meclisinde protestocular üzerine saldıran ve şiddet uygulayan polislerin sorgulanması için kurulan geçici meclis komisyonuna üye olarak bizzat polis şefi Mladen Marinov’u önerdiler. Küstahlığın derecesini düşüne biliyor musunuz? Öteki partilerin temsilcileri de Mladen Marinov’un komisyona alınmasına karşı çıkınca, GERB partisi milletvekilleri meclisten çıktılar. Kendisini süper aydın biri olarak tanıtan GERB Başkan Yardımcısı Tomoslav Donçev ise muhalefet güçlerini “Bolşeviklikle” itham etti.

Eylül 2020’de devam eden Protesto gösterilerinde uygulanan şiddetten direk sorumlu olan ve dövülen gençlerden ve gazeteci Dimitır Kenarov’un  yeni  atanan İç İşleri Bakanı Hristo Terziyski’nin de GERB partisinden 46. Mecliste milletvekili olduğunu biliyor muydunuz?

İşlenen büyük cinayette parmağı olanların hepsi hemen şimdi tutuklanmalı ve yargılanmalıdır.

Herkesin gördüğü kamera kayıtları protestocuların haklı olduğunu yeniden kanıtlamıştır. Protestocular Boyko Borisov’un ebediyen olmak üzere Bulgaristan politikasından çekilmesini, İvan Geşev’in Başsavcı görevinden hemen istifa etmesini istenmişlerdir.

Bir yıldan beri canilik kamera kayıtlarını bulup halka gösteremeyen, hemen katillere karşı dava açmayan bir Başsavcıdan ve savcılıktan gerek duymadığımızı, onlara lüzum olmadığını yeniden belirtiyoruz. Kendi vatandaşlarına karşı işlenen suçları ört bas eden, gizleyen bir savcılığa gerek yoktur.

 Bulgaristan halkı normal bir devlette normal bir savcılık olmasından direniyor. İstemeye devam edildikçe de bu kayıtlar, bu cinayetler bir daha tekrar etmeyecektir.

Slavi Trifonov.

NOT:

“Var Böyle Bir Halk Partisi” siyasi yaşama 2016 yılında yapılan Referandumun, 2 turlu çoğulcu /majoriter/ meclis seçimi vaatlerinin kanatlarıyla girdi. 2 500 000 seçmenin oyuna bir damla saygı olsaydı, işler yavaş yavaş düzelebilirdi.

Basındaki tepkilerden 2 örnek:

  • Kaba, hayvan gibi, aman sız, vahşiler… Protestolara katılan genç kız ve oğlanlara yapılan işkenceleri anlatabilmem için yeni sıfatlar bulmama yardım edin lütfen!

Vladimir Tanev yorumluyor:

Kolları sırta bağlanmış ve Başbakan Boyko Borisov’un çalışma odası canlarının tam altında satı taşlı kaldırıma yatırılmış gençler. Ne yazık ki kayıt yapan kamaralar dövülen gençlerin haykırışlarını ve iniltilerini almamış. Çıplak vücutlara cop vuruşları. Polislerle kurbanları arasındaki temaslar unutulmaz olurdu. Gençlere saman çuvalı muamelesi yapılmış.  Gençlerin böbrekleri sert burunlu polis ayakkabılarıyla tekmelenmiş. Üniformalı bir hayvan işkenceden bayılmış bir gencin vücudunu alıp başka bir vücudun üstüne atıyor. Nziler’in “Osvziensim” ölüm kampında da böyle yapıyormuş olmalılar. Başka bir üniformalı hayvan sırtında yalnız sutyeni kalmış yirmilik bir kıza yaklaşıyor… Ve bunlar 2020’de bizim demokratikleştirmeye çalıştığımız bir AB ülkesinde oluyor ve dünya hala susuyor.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Paylaşınız lütfen.