Sessizliği Yaran Bir Konvoy: Brüksel’e Doğru Bir Vicdan Yürüyüşü
Gülten RAYİMOĞLU
24 Haziran 2025 sabahı, Bulgaristan’dan yola çıkan yüzlerce araç; yalnızca bir konvoy değil, susturulmuş bir halkın yollara dökülen haykırışıydı. Her biri Bulgar bayraklarıyla donatılmış, camlarına “Bulgaristan mafyanın rehinidir” yazılı afişler asılmış, Pevskiler ve Borisovlarla hesaplaşmak isteyen vicdanların taşıyıcısıydı. Yönleri Brüksel’e dönüktü; çünkü kendi ülkesinde duyulmayan sesi Avrupa’ya ulaştırmak istediler.
Bu bir protesto değil sadece — bu bir autopohod, yani bir özgürlük yürüyüşü, bir değer manifestosudur. “Rodolübtsi za Bılgariya” (Bulgaristan İçin Vatanseverler) Vakfı’nın organize ettiği bu hareket, Bulgar halkının artık kandırılmaya, susturulmaya ve yok sayılmaya daha fazla tahammülü olmadığını haykırıyor.
Otobanlar boyunca geçilen ülkelerde – Sırbistan, Macaristan, Avusturya, Almanya… – protestocular sadece ilerlemedi, aynı zamanda mesaj verdi: “Avrupa, sahte raporlarla Bulgar halkının kaderi mühürlenemez.” Viyana’da Parlamento önünde yapılan kısa gösteri, demokrasinin hâlâ bir yerlerde nefes aldığını gösterdi. Nihai hedef: Avrupa Parlamentosu’nun önündeki Lüksemburg Meydanı.
Ancak asıl skandal, bu büyük yürüyüşün Bulgaristan’da neredeyse tamamen görmezden gelinmesiydi. Ana akım medya, suskun. Ne ekranlarda, ne gazetelerde, ne de radyolarda bir kelime. Avrupa medyası konuyu işlerken, Bulgar halkı kendi sesini ancak bağımsız dijital mecralardan duyabiliyor: “Krasivite Medii” ve “Krasiva Sofiya” gibi platformlar dışında bir yankı yok.
Peki neden? Çünkü bu yürüyüş sadece Euro’ya karşı değil, bir sistemin çürümüşlüğüne karşı. Çünkü bu insanlar, AB kurumlarının önüne gidip şu soruyu soruyor:
“Eğer Avrupa değerleri, yalan raporlar üzerine kuruluyorsa, bu değerler ne kadar gerçektir?”
Bulgaristan’ın basın özgürlüğü sıralamasında Kongo gibi ülkelerin gerisinde olması bir utançtır. Ama asıl utanç, bu duruma alışmak, bu sessizliği kanıksamaktır. Medyanın görevini unuttuğu, gazetecilerin kalemlerini suskunlukla sattığı bir ülkede demokrasi ancak süs olarak kalır.
Ve işte tam bu yüzden bu konvoy kıymetlidir. Çünkü bu yürüyüş, bir uyanıştır.
Ekranlardan değil, yollardan gelen hakikat çağrısıdır.
Unutmayalım:
Gerçek, bazen kilometrelerce yol yürümek zorunda kalır. Ama sonunda yine de kazanır.
Avrupa Brüksel’de bir konvoy görecek.
Ama o konvoy, aslında bir halkın yeniden dirilişidir.