Seçmen İhtarı
Tarih: 03 Haziran 2019
Yazan: BULTÜRK Derneği Genel Başkanı Rafet ULUTÜRK
Konu: Avrupa Parlamentosu Seçimlerinde Bulgaristan’daki Politik Tablo Değişti. Hak ve Özgürlüklerimizi Savunacak Yeni Politik Partiye İhtiyaç Var.
Bir hafta önce (26 Mayıs 2019) Avrupa Birliği’nin en önemli 3 organından (kurumundan) biri olan ve 751 temsilcinin toplandığı, Avrupa Parlamentosu’na (AP) 17 milletvekili göndermek işin 28 ülkede yapılan seçimde Bulgaristan’daki politik denge ve durum tamamen değişti.
İktidardaki GERB’in ve Başbakan Borisov’un ortakları olan 3 milliyetçi, ırkçı ve faşist dayanak çöktü. Bugün hala ayakta durabiliyorsa artık eski Demokratik Güçler Birliği’nden (SDS) kalıntıları ile Hak ve Özgürlük Partisi’nden (DPS) uzaklaşan Müslüman Türklerden belirli bir kısmının koltuk değneğine yaslandı. Ayakta 2 dayaklı kaldı.
GERB partisini yakından görelim.
Politik gözlemciler iktidar partisi özünün “irinleşmiş mafya tümörü” olduğunu yazdı. Bu niteleme hükümet ve kurumları için de geçerlidir. 18 yıldan beri GERB Başkanı ve Başbakan Boyko Borisov’un sağ kolu olan Yardımcısı Tsvetan Tsvetanov “çıbanbaşı” gibi koparılıp partiden atıldı. Çöküşü sezen GERB, SDS ile seçim ortaklığı kurdu. Rodoplar’da DPS’den kopanların öncüsü Asim Ademov’u aradı ve seçilir yerden aday göstererek oy topladı ve bu adımlar sayesinde ömrünü kısa bir süre uzatabildi. Aldığı oy, seçmenin % 10’unun oyudur. % 10 bütün halkın iradesini temsil etmiyor, edemez.
Yine tablo.
GERB 6, VMRO – Makedon komitacı döküntüleri – 2 milletvekili çıkardılar. Toplam 8
Muhalefet güçleri 9 milletvekili çıkardı. 1 fazla. Şu da var, VMRO listesinden seçilen Slabakov aşırı sol cepheden. Bulgaristan’daki politik denge değişti. Seçime ancak 3 kişiden birinin katılması ise, sandığa gitmeyen % 67’nin politik sistem değişikliği istediği ortaya koymuştur.
2016 Kasım reformuyla başlayan sistem değişikliği pasif uygulamayla devam etti. Soydaşlarımız Türkiye’de (600 bin civarında) oy kullanamadı. Bulgaristan ve Avrupa Birliği vatandaşı olmaları yetmedi. İnsan hakları kavgamızda Türk düşmanlığı üstün geldi. AB dışı batı ülkelerinde, ABD ve Kanada’da da seçim sandığı açılmadı.
AB üyesi Batı Avrupa ülkelerindeki Bulgaristanlı gurbetçiler ise sandıklarının çok uzak merkezlerde olması nedeniyle oy veremedi. Bu özgürlük düşmanlarının bir planıydı ve 2. defa uygulandı.
GERB, toplam 600 bin oyun 240 binini maaşa bağlı kişilerden aldı. Bulgaristan toplumu yeni politik örgütlenmeye, arınmaya mayalanmış bulunuyor ve değişiklerin devinimi yakındır.
Oy verme gerekçesi neydi?
Karma bölgelerde GERB – DPS çatışması sert oldu. Deliorman, Dobruca ve Gerlova seçmeni sandığa gitmedi. 2014 ve 2017’de GERB’e oy veren Türkler bu defa durgundu.
Pasif kalma çağrısına uydular. Çatışma sert geçti, yenen yenilen olmadı.
Bazı bölgelerde seçmeni sandığa gitmeye motive edenin bir gizli güç olduğu anlaşıldı. Vidin, Vratsa ve Montana illerinde yaşayan Müslüman Türklerin toplam sayısı 15 hane olmasa da DPS çuvalları oy doldu. Türk düşmanlığı kaynayan Batak şehrinde, bir tek Türk yaşamazken, oyların orada da DPS partisine akması, büyük şehir gettolarındaki oyların ise, GERB ile DPS arasında çuval hesabı paylaşılması şu benzetmeyi canlandırdı. Köstebek nereden çıkar belli olmaz!
Sanki bu defa N. Hoca para vermeyen çocuklara da düdük dağıttı.
Aylardan beri ortalıkta görünmeyen DPS adayı Peevski ile GERB lideri Borisov gizli bir mücadelede her yerdeydi.
Bu seçimde GERB, 2014’e kıyasla 75 bin oy kaybetti. Tekrar ediyorum. İktidar partisine yalnız devletten ve hükümetten maaş, iş ve ihale alanlar ve aileleri ile yakınları oy verdi. DPS’de 100 bin oy kaybetti.
SDS’li Aleksandır Yordanov ile Türklerden Asim Ademov olmasaydı GERB ve iktidarı hendekten devrilmişti. “Ataka” ve “Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Yurtsever Cephe” borazanı çalanların % 1 oy alamaması buna en parlak örnektir. Seçmen bu iktidarı yalnız eleştirmedi ve uyarmadı, tamamen olumsuzladı. İktidar artık meşruluğunu yitirmiştir. Çöküşün ikinci aşaması Ekim 2019’da yerel seçimlerde yaşanacaktır. Kongre çağıran GERB içinde derin temizlik hareketi başladı.
BSP çok çırpındı, saldırdı ama seçimi kazanamadı.
Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) 26 Mayısta 2014’e kıyasla 50 bin oy fazla aldı. GERB’ten 1 milletvekili daha az (5) çıkardı ama seçimi kazanamadı. Bunun Nedeni partiye umut taşıyan programı olmamasıdır. Halk yel değirmenleriyle hesaplaşmak değil, daha iyi yaşamak istiyor.
BSP seçimi kazanabilir miydi? Halka umut veren seçim taktik ve stratejisi sunup parti içi kavgalara ara verilebilseydi belki. Daire, saray, köşk, yazlık, kışlık, rüşvet, dalavere ve boş vaatte bulunma döngüsünü taşırmasaydı muhtemel daha fazla oy alabilirdi. Şöyle: Bir politik parti, bir parti medyası, gazete, radyo ve TV bir SAVCI veya bir YARGIÇ değildir ve olamaz, ceza yasasını uygulayamaz. Ancak kendi parti tüzüğünü uygular ama onu da başka partilerin üyelerini yargılamak için araç edemez. Seçmen bu noktada bardağın taştığını ve BSP propagandasının totaliter dönemi anımsattığını duyumsamıştır.
Şu da var, BSP tonunu yumuşatmış olsaydı ve kampanyayı köfte-bira masalarında yapmış olsaydı, seçimi yine de kazanamazdı kanısındayım. Çünkü onun Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) mirasına oturmuş, bir post-komünist parti olduğunu bilmeyen yok. BSP’nin 33 yıl devam eden T. Jivkov zulmünü, parti içi ve devletin baskı ve terör yapısından yarım ağızla vazgeçtiğini hepimiz görüyoruz. Türklere karşı eğitimde baskıdan – çocukları anaokullarında ve okullarda Bulgarlaştırma uygulamasından, Türk dili, Türk kültürü ve Türk yaşam tarzına karşı saldırılarından ve sert tutumundan bugünde vazgeçmemiştir. Momçilgrad (Mestanlı) Belediye Başkanı Sunay Hasan, 24 Mayıs 2019 “Yazın ve Kültür Bayramında” toplanan Türk ana-babaları, öğretmenleri ve öğrencilerle konukları Türkçe kutlayınca, BSP ağzı köpüklü kükreyerek saldırdı.
BSP azınlıkların uyanmasından ve örgütlenmesinden korkuyor.
Bu partinin politik tavrı, totaliter baskı ve terör dönemini bugüne taşımaya çalışıyor. Ne var ki, solun merkezindeki demokratik güçlerin ördüğü duvar onu alternatifsiz bırakırken, parti içindeki çelişkiler kızışıyor, gruplar arası kavgalar sertleşiyor ki, Genel Başkan Kurneya Ninova seçim sonuçlarını görünce istifa etmek zorunda kaldı. Şu da bir gerçektir ki, BSP partisinin hayalleri, aç tavuğun ambar düşleri bir yana, artık ittifak kuracağı, ortaklık arayacağı politik güç de kalmadı. Su seçimde, parti yetkilileri Türkiye’ye gelip “otobüslerle gelseniz ve bizi destekleseniz” diyecek kadar yüzsüzleştiler… Ne ki, haklarımızı tanımaya asla yanaşmıyorlar.
BSP ile ilgili sonuç olarak şuna vurgu yapmak istiyorum. 8 gruptan oluşan bu parti, insan hakları, azınlık haklarının ve vatandaşa bireysel haklarla birlikte kolektif haklarının da tanınması, sivil toplum örgütlerinde buluşması ve hak, özgürlük, demokrasi ve adalet davasında bayrak dikmesine engel olmaktan vazgeçmedikçe, çökmeye mecburdur ve çökecektir. Bu partinin izlediği siyaset azınlıkları yavaşça ama mutlaka asimile etme siyasetidir. Her zaman tepki uyandırmıştır. Bundan sonra da kabul edilmeyecektir. Bu, değer, ilke ve uygulama açısından bir sosyalist ya da sosyal-demokrat politika değildir, komünist zorbalığı yaşatma siyasetidir. Tüm azınlıklar birleşerek karşılarına dikilmeye mecburuz.
BSP konusuna şunları ilave etmemiz yerinde olur. Bu parti de kendi yarattığı bataklığın içindedir. Bataklık arınacaksa ya buharlaşacaklar ya da, toprağın süzgecinden geçeceklerdir. Nilüfer gibi bataklık üzerinde şakıma hakkı bir daha kendilerine tanınmayacaktır. Halkın malı mülkü devlet tarafından özelleştirilirken üretim araçlarının % 62’sine el attılar ve hurdaya kesip sattılar. Şansı yanlış kullandılar ve konu kapandı. Halkımızı Avrupa yoksullar kuyruğunun sonuna itenler onlar oldu.
DPS tülü aşındı ve perde arkası göründü.
“Biz gençlere güveniyoruz” bu defa DPS tarafından pazara çıkarılan büyük yalandı. Bundan 30-35 sene önce, Moskova’da, bir DPS partisi kurulup Bulgaristan’daki demokratik dönüşümlerin 2 milyona yakın Müslüman Türkün uyandırıp Sofya iktidarını ele geçirmelerini önlemek için hazırlanan özel tasarımla ilgili gizli bir rapor hazırlandı. “Bir fayton hayal ediniz, çift koşumlu bir fayton, yele, kayış ve kam şık bizim elimizde, arabacı da bizden, istediğimiz yöne çekeriz.” , demişti takma adlı bir rapor yazıcısı.
Kremlin daha 1878’de Bulgaristan Türklerine “esir köleler” olarak bakmıştı. II. Abdülhamit (1876-1909) San Stefano (Yeşil Köy) Barış Antlaşması imzalanırken Balkan Kuzeyindeki Türklerin Balkan Güneyindeki Bulgarlarla değiş tokuş edilmesini önermişti. Ruslar kabul etmedi. O zamandan beri bizimle ilgili kısa ve uzun vadeli plan çizildi. 1990’da 4 Ocak günü sözde DPS kurulurken, fayton yola çıktı. Faytoncu A. Doğan olsa da, kam şık arkasındaki özel kabindekinin elindeydi. Arka koltuktaki birkaç hevesliyi münasip zamanda yol kenarındaki ısız köşelere, bir daha yol bulamayacakları şekilde bırakıldılar. Daha sonra faytoncu yanına oturan Delyan Peevski’nin kiloları 150’yi geçince ve aşınan dingiller gıcırdamaya başlayınca, Ahmet Doğan’ı “altın kafese” aldılar.
Bu seçimde hiç kimsenin beklemediği bir anda Doğan’ın “kinli ve gönlü kırılmışlardan” özür dilemesi, aslında, “bir de benim halime bakın!” “altın kafes” tutsaklığı, eski sahte mahpusluktan uzun sürdü”, arkadaşlar gelin kurtarın beni, anlamındaydı. Tabii Moskova’da yakın bir tarihte açılacak olan “KGB” arşivinde, “Ahmet Doğan’ı “altın kafese” kapayan, “inleye inleye çürüsün!” emir nüshasının bulunabileceğine inanmıyorum. Bunun Bulgar Başsavcılığından, başbakandan ya da cumhurbaşkanından istendiğine de inanmıyorum. Bu emir ancak ve yalnız Delyan Peevski’ye ağızdan verilmiştir. Çünkü Doğan ile Peevski aynı katran kazanından “Multi-Gruptan” geldiler. B.Borisov ile Ts. Tsvetanov gibi. Peevski Doğan’ı altlarken, Borisov Tsvetanov’u devirdi. Yakın dostlar birbirlerini en iyi bilirler. Bir atasözümüzün dediği gibi, “en büyük kötülük en yakında olandan gelir” Öyle de oldu. A. Doğan’ı “kodeste” tutan ve başına 20 polis diken, yudumlarını sayan ve ona ancak viski içerek zehirlenme veya şişerek patlama hakkı tanıyan D. Peevski oldu. Yeni tablo budur.
Ve şimdi, isimlerimizin süngü ucunda değiştirilmesinden 35 ve 360 binimizin zorla ata-vatanımızdan kovulmamızdan, kolay kolay toparlanamayacağımız bir şekilde feci parçalanmamızdan, kültürel soykırım trajedisi yaşamamızdan sonra olağanüstü ilginç bir olay yaşandı. DPS Müslüman Türklerin elinden tamamen alındı ve Romenlerin oylarını satın alan oligarşi temsilcilerine hediye edildi. Vay be…
Gelişme aşamaları:
Doğan birkaç yıl önce “domuza oy verin desem, verirler” derken domuz olarak Delyan Peevskiyi kastetmişti. Şimdi domuz kendisi ortada görünmeden, “hayalime” oy verin dedi ve azılı düşman ini “Batak”ın seçim sandığından % 100 DPS’ye oy çıkardı. Bunu Bataklı İvan Palçev daha 1990’da DPS Burgaz milletvekili seçilirken düşünmeliydik. Onurumuzla oynadılar. Bunu, A. Doğan ile İv. Palçev Madrid’e mülteci Çar II. Simeon’u geri çağırmaya gönderilirken düşünecektik.
Artık perde düştü. Bulgaristan Türklerinin yıprandığını, ürkütüldüğünü düşünüyorlar. Topyekûn saldırıya geçtiler. Zülüm artmış, zalim kılçıklaşmıştır. Ekmek paramız elimizden alınmış ve “yılana sarılma” veya “köle olma” çaresizliğine itilmişiz. Her gün bize 1878’de işgal edilmiş topraklarda yaşadığımız hatırlatılıyor.
Bundan böyle, Bulgaristan Müslüman Türklerinin kime oy verdiği hiç önemli değildir. Bir kimselerden bir şeyler beklemesi de boşunadır. Brüksel’e gönderilenler Peevki’nin (Moskova) köleliğini kabul etmiş kadrolarıdır. Moskova 1878’de başlattığı stratejik hedefe 2019’da başarılı ulaşmıştır. Hiçbir konuda geçerli sözümüz kalmamıştır. Bulgaristan Türkleri boş sayfalı bir kitap haline getirilmiş ve bugünden sonra Peevski ne yazarsa okunacak olan odur. Ahmet Doğan’ın hainlik devri kapanmış ve Delyan Peevski’nin egemenliği başlamıştır. Kendinize “toprak köleliği” veya “toplama kampı esareti” örneklerinden örnek seçebilirsiniz. Oyun bitmiştir..
DPS partisini Sofya’da “yeşiller”, Batakta ” en azgın milliyetçiler”, Varna’da “çakallar”, Vratsa, Montana ve Vidin’de kim oldukları beli olmayanlar ve belki de “Ulahlar” ve başka yerlerin hepsinde “hak ve özgürlük davamızla uzaktan yakından ilgisi olmayanlar” kazanmış, ele geçirmiş, gast etmiş ya da esir almıştır. Dikkatle bakınız ve bana inanacaksınız… Derin analizden çıkan tablo budur. GERB’ten kovulan Tsvetanov da, D. Peevski’nin davetine uyarak DPS’ye gelirse oyun bitmiştir…
Başa döndük. Yeniden birleşip örgütlenmemiz ve orta direk olmamız gündem olmuştur.
Okuduğunuz için teşekkür ederim
Bayramınız kutlu olsun.
Kardeş selamları ve en iyi dileklerle.