Örs İle Çekiç Arasında

Ahmet TÜFEKÇİ
Tarih: 6 Aralık 2020

Kuzey Makedonya (KMC) ile Bulgaristan ilişkileri son aylarda çözülmez bir darboğaza girdi. Bu gelişmenin zirvesinde Bulgaristan’ın KMC’nin Avrupa Birliği üyeliğine “veto” koyması var. Bu “veto” KMC ile birlikte, Arnavutluk ve daha 4 Batı Balkan ülkesinin AB üyeliği yolunu halen tıkamış bulunuyor. Oysa AB’nin Batı Balkanlara genişlemesi 8 Aralık günü AB üyesi ülkeler Dış İşleri Bakanlarının Brüksel toplantısında ele alınacak ve 10-11 Aralıkta yine Brüksel’de toplanacak olan Avrupa Konseyi (AK) devlet ve hükümet başkanları zirvesinde karara bağlanacak ve süreç başlayacaktı.

Bulgaristan anketleri, nüfusun % 86’sının izlenen resmi Makedonya politikanın desteklendiğine işaret ediyor. Basında çıkan yazılarda Bulgaristan’a 1877-78 ile 1945 yılları arasında 35 bin “Bulgar Makedon’u” göç ettiğini, bu göçün en büyük grubunun İlinden-Preobrejeniye  1903-1908 Ayaklanmasından sonra gelenlerle olduğuna ve günümüzde sayılarının 2 milyon olduğu yer verdi.

Bu durumda KMC nüfusunun 2 milyon olduğu ve % 30’unun da Arnavut ve diğer azınlıklardan oluştuğu dikkate alındığında, Bulgaristan’daki Makedonların sayıca KMC’deki Makedonlardan daha büyük bir nüfus olduğu ortaya çıktı.

Aynı zamanda, KMC ismini kabul etmeyenler, Bulgaristan’daki Makedonların yaşadığı bölgelere Kuzey Makedonya, Makedonya’ya ise Batı Makedonya adı verilmesi istiyorlar.  Durum böyle iken, Kuzey Makedonya’ya Bulgaristan’ın Yukarı Cuma, (Blogoevgrat), Köstendil ve Pernik illeri ile Sofya ilinin de batı bölgelerinin dahil olduğu görüşü açıklandı.

Olayın ideolojik değerlendirilmesinde Makedon kimliği konusunda Bulgar ve Yugoslav politik görüşünün çarpıştığı, 1991’den sonra da başkenti Üsküp, bağımsız ve egemen bir devlet olan Makedonya Cumhuriyetinde mayalanan demokrasi ve tüm insan ve azınlık haklarını tanıma temelinde Makedon milletinin biçimlendiği ortaya çıktı.

Bu gelişmeler içinde 2017 yılında Bulgaristan ile MC arasında Dostluk ve İşbirliği Antlaşması imzalanmasına rağmen, Makedon kimliği, Makedon dili, Makedonya tarihi, gelenekleri, kültürü gibi konularda iki ülke arasında ciddi bir uzlaşmazlık belirdi ve son aylarda Bulgaristan Halk Meclisinin bir Memorandum onaylayarak Brüksel kanalıyla tüm ilgili ülkelere göndermesiyle diyalog sertleşti. Şimdiye kadar AB üyesi ülkelerden Bulgar tezini destekleyen çıkmasa da, görüşmeler örs ile çekiş arasına sıkıştı. Örs ile çekiç arasında kalan bir de Makedonya Başbakanı sosyal demokrat Zoran Zaev oldu.

Onun, Bulgar BGNS ajansına verdiği demeçte, “Bulgaristan bir ‘faşist devlet’ değil, ülkemizin dostudur” demesi bütün ipleri kopardı. 2 bin protestocu Üsküp’te hükümet binasını sardı. Üzücü ve dinamik gelişmeler oldu. Cumhurbaşkanı Stevo Pendarovski de başbakanı eleştirdi. “Anti-faşist mücadele bugünkü Makedon devletinin temellerindedir” diyen KMC Cumhurbaşkanı, “Bulgaristan’la uzlaşmazlığımız ancak Makedon halkının şerefine saygıyla çözülebilir” dedi.

Olayı şöyle anlayabiliriz. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasında Bulgaristan Makedonya topraklarına askeri güçle 3 defa girmiştir. Birinci giriş II. Balkan Savaşında (1913), ikincisi Hitler Almanya’sı askeri gücüyle birlikte 1942’de ve üçüncüsü de Hitler istila güçleri Batı Balkanlardan kovulurken 1945’te olmuştur. Bu olaylar Makedonya okullarındaki ders kitaplarına “işgalci”,  “faşist”, “katil” vs Bulgarlar şeklinde işlenmiştir.  Bu olaylar iki ülkenin tarihçileri tarafından farklı yorumlandığı gibi, artık 3. Kuşak Makedonların kafasına da tamamen farklı işlenmiş ve “Bulgar düşmanlığı” psikozu oluşmuştur. Yıllarca oluşan değerler ve dünya görüşü katmanlarının 1990’dan sonra açılmayışı, iki ülke tarihçilerinin ortak bir görüşe varıp halkı bilgilendirme yolunda adımlar atılmamıştır. Son hesapta, Bulgar tarihçiler  hem monarşi hem de sosyalizm dönemlerinde Bulgar askerilerinin Makedonya serüvenlerini “kurtarıcı” olarak tanıtırken, Makedon tarihçileri ve siyasetçileri de “istilacı” olarak niteleye gelmiştir.

Bulgar tarih görüşünün oluşması.

Makedonya konusundaki Bulgar tarih görüşü “1878’de Berlin Konferansının Makedonya’yı “Bulgar Prensliğine vermesi gerekirken Osmanlıya bıraktığına” ve ikinci olarak da, 1946’da Makedonya’nın yine Bulgaristan’a verilmesi gerekirken Yugoslavya’ya verildiğine dayanır.

Bu yolda atılan üçüncü adım da 11 Mart 1963 yılında BKP Merkez Komitesi’nin Todor Jivkov’un girişimiyle “Kuzey Makedonya’da” yaşayan Makedon nüfusu Bulgar ilan etmesiyle derinleşir. Moskova ve Varşova Antlaşması ülkeleri o zaman “olmaz yapamazsın bu bir asimilasyondur” diyeceğine, Bulgaristan’dan yana olmuşlardır.

Bulgar totalitarizminin Makedonya ve Makedon milleti ile ilgili görüşü şöyle oluşmuştur:

BKP MK aynı oturumunda kutlamaları 1981’de yapılan, Bulgar devletinin 1300. Yıldönümü vesilesiyle Bulgaristan Tarihi yazılmasına karar vermiş ve bu eseri yazmakla Bulgar Bilimler Akademisi ödevlendirilmiştir. T. Jivkov 22 cilt olan bu esere giren, bir konuşmasında Makedonya sorununa şöyle yaklaşmıştır:

“Makedon sorunuyla ilgili kısa bir sunum yapmak istiyorum. BKP MK Politik Bürosu sunacağım görüşleri görüşmüş ve onaylamıştır.

Konuya, sözüm ona Makedon milleti, Makedon halkı ile başlamak istiyorum. Makedon milleti varmış mı ve var mı? Tarihsel açıdan, Orta Çağlarda, Makedon milleti yoktu. Tarihsel kanıtlar karşılaştırıldığında daha IX. Asırda Tuna Bulgaristan’ında, Trakya ve Makedonya’da yaşayanlar Bulgar halkıdır ve XVIII. Ve XIX. Yüzyıllarda Bulgar milletini oluşturmuştur. Gerçek olan budur. O zamanların kaynaklarının hepsi bunu kanıtlar. Bunlar Orta Çağlardan Bizans ve Arap yazılarıdır, Osmanlı imparatorluğunda dolaşan Avrupa gezeğenlerinin geçen yüzyılın başında yazdıklarıdır. Hepsi Makedonya’da Bulgar nüfustan söz eder. Geçen asrın sonunda (XIX) ve bu asrın başında (XX) yayınlanan Balkan Yarımadası etnograf haritaları da bunu anlatır. Komşu Yunan, Arnavut ve Sırp tarihi komşularının Bulgar olduğunu yazar. Makedon’dan ve Makedon milletinden söz eden yoktur. Bu bölgelerde Bulgar yaşadığı anlatılır. Bu topraklarda değişik zamanlarda yaşamış olan Türkler, Ulahlar ve başkaları da bunu kanıtlar. Bundan dolayı Üsküp yöneticilerinin Orta Çağlarda oluşan Makedon halkı, Makedon milliyeti tezlerini reddetmeliyiz. Bunlar yalandır.

Çar Samoil zamanında bir Makedon devleti olduğu ve Çar Samoıl’in bu Makedon devletinin Çarı olduğu da uydurmadır. Samoil devleti kimindir. Temelleri Makadonya’dadır, fakat Balkan Yarımadasının daha büyük kısmına yayılmıştır. Bu devlette Sırplar, Arnavutlar Yunanlar yaşıyordu.  Öyleyse Sırplar, Arnavutlar ve Yunanlar da Samoil devletinin onların olduğunu iddia edebilirler. Çar Samoil Bizansla savaşmıştır, fakat Bulgarlarla savaşmamıştır. Sonuç, Orta Çağlarda Makedon halkı ve Makedon milleti yoktu ve olmamıştır. Orta çağlarda Çar Samoil devleti Bulgar yazım ve basım ocağıdır.

Bu sorunu XIX. Asır ortalarından Osmanlıdan kurtuluşa kadar ele alalım. Makedonya Bulgar uyanışının beşiğidir. Osmanlılara, Bizans Piskoposluğuna ve Bizans kilisesine karşı mücadelede Bulgar milleti Makedonya’da oluşmuştur. Tarih okuyanlar bunu bilir. Bu tarih, Bulgar halkının tarihidir. Dolayısıyla o çağda Makedon milleti yoktur. Kimse Makedon milleti ve Makedon halkı hakkında bir şey yazmamıştır. Osmanlıya karşı milli kurtuluş savaşı da Tuna Bulgaristan’ı, Trakya ve Makedonya’da yürütülmüştür.

Makedon edebiyat dili sorununa bakalım.

Şimdi Üsküp’te oluşan dil. Ayrı olup dört yana yayılmış bir İslav Makedon yazı dili hiçbir zaman olmamıştır. Makedonca bir halk dilidir, batı lehçelerimizdir, ağızdır. Trın yörersi ağızını alsanız, Makedon lehçelerinden daha uzaktır dilimize. Trınlıları ayrı bir millet olarak tanımamızı isteyenler var, ama biz Trınca konuşmuyoruz. Makedon dili ayrı bir dil değildir. Tarihçiler bu nüfusun Bulgarca konuştuğunu yazar. En eski yazı dili eski Bulgarlarındır. Bu, Kiril ve Metodiy kardeşlerin dilidir. Ohri ekolinden olan onların öğrencileri, Üsküp Ovasında IX yüzyılda yaşamış İslav Bulgar dilini temel almışlardır. Bu yazı, Makedon ve Trakya Bulgarlarının yazısı değil, Tuna Bulgarlarının yazısıdır. Makedonca ile diğer lehçeler arasındaki farklar, aynı dilin içindeki ağız farklarıdır ve bu her dilde vardır. Makedonlar ve Bulgarlar diğer İslav halkları dillerinden aynı ibarelerle farklı özellikleri vardır. Bulgar ve Makedon dillerinde hal çekimi yoktur.

Bundan dolayı Makedonya yalnız bir politik ve coğrafya kavramıdır, etnik olmadığı gibi, halk ve millet de ifade etmez.

Makedon milleti ve Makedon milliyetinden ne zaman söz edildi? Makedonya’dan Sırp esaretine düştükten sonra söz edilmeye başlandı. Bu insanlar ne Bulgar ne de Sırp, Makedon’dur diyenler Sırplar’dır.

1943 yılında Makedonya Sorunu Vatan Cephesi Bildirisine nasıl alındı?

“Makedonya Makedonlarındır!” sloganını Vatan Cephesi yükseltti. Diğer devletlerle aralarındaki uzlaşmazlığa son vermek için yükseltildi. Kavgalara son vermek için bağımsız bir Makedon devleti kurulması istenmişti.

BKP’nin İkinci Dünya Savaşından sonra Makedonya sorununa yaklaşımı:

Dokuzuncu geniş oturum 1946 yılında Pirin Dağı bölgesini Makedonya Halk Cumhuriyetine devretmeye hazırlanmıştır. Makedon halkının ortak çıkarlarını dikkate alarak ve Pirin bölgesinden isteyen vatandaşlara Bulgar vatandaşlığı tanımak koşuluyla Bulgaristan ile Yugoslavya arasında bir birlik antlaşması temelimde birleşme olacaktı. Buna karşılık olarak da Sırpların egemenliğindeki Kuzey Batı topraklarımız bize geri verilecekti. Pirin bölgesine otonomi tanınacaktı. 1946’da partinin kararı buydu.

Bu gelişmelere etkide bulunan başka bir faktör de, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Makedon partisinin anti-faşist savaşı Yugoslav komünistleriyle birlikte yürütmüş olmasıdır.

O zaman Vardar nehri boyunda Makedonya Cumhuriyeti kuruldu ve Yugoslavya’ya bağlandı. Yine o zaman Yugoslavya yönetimi Makedonların millet anlayışını bozmaya başladılar.

Sonuç: Makedonya Cumhuriyetinin nesnel varlığını ve Makedon bilinci oluştuğunu tanımalıyız. Bu süreci engellemek istemiyoruz. Fakat bu şuurun anti-Bulgar, nasyonal sosyalist, şoven temeller üzerinde gelişmesini kabul edemeyiz.  Biz, Vardar Makedonya’sı ve halkımız arasında dostluk geliştirmeliyiz ve bu temel üzerinde halklarımız ve ülkelerimiz arasında dostluk ve işbirliği geliştirmeliyiz.

Pirin bölgesi halkı Bulgar halkından bir parçadır.

Orada Makedon milliyeti yoktu ve olamaz. Bu ahali daha 1912’de Bulgaristan’a katıldı ve faşizme ve kapitalizme karşı savaşıma katıldı, şimdi birlikte sosyalizm kuruyoruz. Bu nüfus, Vardar Makedonyasında halen oluşan,  Makedon milletinden olamaz ve ona bağlanması da söz konusu değildir.

Halkımızın tarihinden vaz geçemeyiz.

Üsküp yöneticileri ne istiyor? Halkımızın tarihinin yarısından vaz geçmemizi istiyorlar. Makedonya’da Bulgarca konuşuluyor, Makedon nüfus Bulgar’dır diyen kahraman ve önderlerimizden vaz geçmemizi istiyorlar. Tarihimizden vaz geçemeyiz. Orta çağ tarihimizi, son dönem tarihimizi yeniden yazmalıyız. Bunu yapmazsak nihilist oluruz. Tarihimizi sahteleştirenlere karşı mücadele etmeliyiz.

Bir şey daha eklemek istiyorum.

Bir millet olarak bizi Berlin Anlaşması (1878) parçaladı. Halkımızın ve topraklarımızın % 30-40’nı bizden kopardılar. İkinci Dünya Savaşından sonra Bulgaristan ve Arnavutluk’un milli sorunları çözülmedi. Yarın öbür gün bu sorun yeniden aktüelleştiğinde Batı Trakya ve Ege Trakya’sına Ege Denizine çıkmalıyız. Sabırlı olmalıyız.

Kaynak:  (ЦДА, ф. 1Б, оп. 5, а.е. 568, л. 1, 268-289, 299-334.

Bir yıl aradan sonra Bulgar KMC Tarih Komisyonu heyetleri 4 Aralık 2020’de görüştüler, fakat yeni bir virgül vurmadan ayrıldılar. Bulgar heyetinin görüşünü yukarda verdik.

Kuzey Makedonya Cumhurbaşkanı S. Pendarovski “Bulgaristan totaliter dönem” tarih anlayışından kurtulamamış, çıkmaz içindeyiz” dedi.

10-11 Aralık 2020 Brüksel zirve toplantısında Bulgaristan’ın “veto” kararını kaldırmayacağına kesin inanıyorum, çünkü Bulgaristan hükümetinin savunduğu milli siyaset, azınlıklar siyaseti, milli doktrin ve milli menfaatler Todor Jivkov’un 1963’te dile getirip  savunduğu siyasettir, değişmemiştir ve örs ile çekiç arasında dövüle dövüle çöpü atılması gereken bir siyasettir. Bulgaristan totalitarizm kafasıyla idare ediyor diyenler haklıdır. Monarşiden totalitarizme ve demokrasiye geçiş Bulgar milliyetçiliğini ve azınlıkları eritip yutma siyasetinden başka bir şey değildir.

Konumuz devam edecektir.

Görüşmek üzere.

Okuyanlara teşekkürler.

Paylaşınız.