“Ölüm: Doğum Kadar Güzel Bir Başlangıç”

Raziye ÇAKIR

Hayatta iki büyük gerçek vardır: Doğum ve ölüm. İnsan, bir nefesle bu dünyaya gelir ve bir başka nefesle bu dünyadan ayrılır. Doğum, nasıl bir başlangıçsa, ölüm de bir son değil, başka bir yolculuğun başlangıcıdır. Bu nedenle, ölüm, doğum kadar güzeldir. Ancak bu güzelliği anlamak için onu korku ve kayıptan çok, bir kabullenme ve bir dönüşüm olarak görmek gerekir.
Doğum ve Ölüm: İki Büyük Kapı
Doğum, bilinmeyene yapılan ilk yolculuktur. Bir anne karnında başlayan hayattan, yepyeni bir dünyaya adım atmaktır. Aynı şekilde, ölüm de bir başka bilinmeyene, bu dünyadan ayrılarak başlayan bir yolculuktur. Her ikisi de insanın kaderine yazılmış, kaçınılmaz iki duraktır.
Doğum sevince, heyecana ve yeni başlangıçlara vesile olurken, ölüm genellikle hüzün ve kayıpla anılır. Oysa her ikisi de hayatın birer parçasıdır. Ölüm, bir son değil, ruhun huzur bulduğu ve ait olduğu yere döndüğü andır. Bu bakış açısıyla, ölüm de doğum kadar kutsal ve anlamlıdır.
Doğum Hayatı Başlatır, Ölüm Onu Tamamlar
Hayat, bir hikâye gibidir. Doğum, hikâyenin ilk satırıdır, ölüm ise hikâyeyi tamamlayan son nokta. Ancak bu son, bir bitiş değil, başka bir âleme geçiştir. Tıpkı bir kitabın sayfasını çevirmek gibi, ölüm de başka bir hayatın kapısını aralar.
Doğumun güzelliği, yeni bir başlangıç olmasıdır. Ölümün güzelliği ise tamamlanmış bir hayatın, huzur içinde yeni bir âleme uğurlanmasıdır. İkisinin de kendi içinde taşıdığı bir anlam ve hikmet vardır.
Korkudan Kabul’e: Ölümü Anlamak
Toplumlarda ölüm genellikle korku ve kaygıyla karşılanır. Ancak bu, ölümün doğasından değil, bizim ona yüklediğimiz anlamlardan kaynaklanır. Oysa ölüm, doğal bir süreçtir. Her şeyin bir sonu olduğu gibi, yaşamın da bir sonu vardır. Ama bu son, aslında yeni bir başlangıçtır.
Ölümü kabul etmek, hayatı daha anlamlı kılar. Çünkü ölüm, bize bu hayatın bir emanet olduğunu, asıl yurdun başka bir yerde olduğunu hatırlatır. Bu farkındalık, insanı dünyaya daha sıkı değil, daha bilinçli bağlar.
Doğum ve Ölüm: İki Güzelliği Birleştirmek
Doğumun sevinci, bir hayatın başlamasıdır. Ölümün güzelliği ise o hayatın anlamını bulduğu andır. Bir bebek doğduğunda, yeni bir hayat başlar. Bir insan öldüğünde ise, ardında bıraktığı izler ve anlamlı bir hayatın meyveleri kalır.
Bir bebek dünyaya geldiğinde onun geleceğini hayal ederiz. Oysa bir insan öldüğünde, onun geçmişte neler başardığını, kime dokunduğunu ve nasıl bir hayat yaşadığını düşünürüz. İşte ölümün güzelliği de buradadır: İnsan, hayata bıraktığı anlamla ölümsüzleşir.
Son Söz: Ölüm, Hayatın Tamamlayıcısıdır
Ölümden korkmak yerine, onu hayatın bir parçası olarak kabul etmeliyiz. Çünkü ölüm, hayatı anlamlı kılan bir kavramdır. Tıpkı doğum gibi, o da insanın yolculuğunda kaçınılmaz bir duraktır.
Ölüm, bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Ruhun huzura kavuştuğu, dünyanın sıkıntılarından arınıp ebedi bir âleme geçtiği andır. İşte bu yüzden ölüm, doğum kadar güzeldir. İnsan, her iki durakta da yaratılışın mucizesini yaşar: Birinde dünyaya gelir, diğerinde ise ebedi hayata geçer.
Yaşarken bu gerçeği bilmek, hayatı daha anlamlı kılar. Çünkü ölüm, son değil, ruhun gerçek yurduna dönüşüdür. Ve bu dönüş, her ruh için güzelliklerle doludur.