ÖĞREN, UNUTMA, UNUTTURMA…

Rafet ULUTÜRK

Yıl 1984. Bulgaristan’da Türklere baskıların arttığı, soykırım başladığı kara bir tarih.
Ocak ayının 17-18 ve 19 ‘u günleri tarih sayfalarına kanla yazıldı. Bu tarihleri bir yerlere not edin. Unutmayın, unutturmayın.

Eceli yaklaşan komünist Bulgar rejimi 1984-1989 yılları arasında Türk toplumu hafızasına telafisi imkansız acılar yaşatmış dönemin komünist lideri Jivkov aynı zamanda kendi sonunun başlangıcına da imzasını atmıştı.
Bulgaristan Komünist Partisi’nin başlattığı “Yeniden Doğuş” (Soya Dönüş) süreci adı altında gerçekleştirilen baskı, zulüm ve saldırılarla azınlıklara özellikle de Türklere uygulanan bir kültürel soykırıma dönüşmüştü. Tarih her şeyi hafızasına kaydetti.

Bu karanlık dönemde, Bulgaristan Türklerinin dil, kültür ve inançları üzerindeki baskılar arttı. Türkçe konuşmak, Türk müziği dinlemek, gelenekleri sürdürmek, mezar taşlarında isimler dahi yasaklandı. Ayrıca, Bulgaristan Türklerinin isimleri Bulgar isimleriyle değiştirilme zorunluluğuyla karşı karşıya kalındı.
Bu zorunlu isim değiştirme politikası, Türk toplumunu yok etmeyi amaçlayan bir soykırım, kültürel asimilasyon ve bir Türk kimliğini hafızadan silme girişimi olduğu apaçık ortadaydı.
Türk toplumu müthiş bir testten geçiyordu. Ama direndi. Direndi ve kazandı.
Ancak, bu direniş aynı zamanda acı demekti , kan demekti… Türkler bu zulmü durdurmak için büyük bir cesaret ve kararlılıkla karşı koyduklarını gösterdi. Kazan (Kotel) ilçesine bağlı Gerlovo bölgesindeki Alvanlar (Yablanovo) köyü, bu direnişin sembolü haline gelmişti. Komünist Parti yetkililerinin zorla isim değiştirme girişimine karşı, Alvanlar köyü halkı toplu bir direniş gösterdi ve Bulgar makamlarına boyun eğmeyeceklerini açıkça ilan ettiler.
17 ve 18 Ocak günlerinde Alvanlar ve çevre köylerde yaşayan Türkler, Komünist Parti yetkililerinin dayattığı isim değiştirme politikasına karşı inanılmaz bir direniş sergilemişti. Ancak, 19 Ocak’ta tanklar ve askeri güçler tekrar gelmişti. Sabahın erken saatlerinde başlayan saldırıya rağmen, Alvanlar köyü halkı cesurca direnmeye devam etti. Bu direniş, Bulgaristan Türklerinin tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kaydedildi ve dünya kamuoyu bu olaylarla Bulgaristan’da olan bitenin farkına varmıştı.
Bu bir “Türk kimliği kurtuluş savaşı” sayılacak kutsal mücadelede, dava insanlarından biri olan Mümin Gençoğlu’nun adını da anmadan geçilemez. Türkiye’de bir dernek kurarak Bulgaristan Türklerinin sesini Türkiye’den dünyaya duyurmak için çabalayan, adalet için mücadele eden ve toplumunun sorunlarına çare olmak için elinden geleni yapan bir liderdi Mümin Gençoğlu. Onun gibi cesur ve kararlı insanlar, Bulgaristan Türklerinin haklarını savunmak için önemli bir rol model oldular ve yaptıkları unutulmamalıdır.
Bugün, Bulgaristan Türklerinin yaşadığı acı dolu geçmişi hatırlamak ve gelecek nesillere aktarmak için bu konuyu gündemimize aldık. Topyekün bir şekilde, geçmişte yaşanan haksızlıkları unutmayarak ve gelecekte daha adil bir dünya inşa etme yolunda ilerleyebileceğiz. Karanlık günlerde bile umudu kaybetmeyen, direniş ruhunu her zaman muhafaza eden Türk toplumu, geleceğe daha güçlü adımlarla ilerlemek için gurur duyduğu geçmişini yeni nesillere de aktarmak zorunda. Bugün, o karanlık dönemi hatırlamak ve geçmişte yaşananları unutmamak önemlidir
Bulgaristanlı Türk toplumu her zaman olduğu gibi dimdik ayakta ve geleceğe umutla bakıyor. Geçmişten yaşananlardan dersler çıkartarak, birlik ve dayanışma içinde gelecek nesillere daha aydınlık bir dünya bırakma çabasını sürdürüyoruz.
Tarihimize ışık olmuş, direniş ruhunu harekete geçiren, toplum kaderine etki etmiş tüm kahramanlarımızı anıları karşısında özlem, saygı ve minnetle anıyoruz.
Okumadan okutnadan dünyayı yonetemezsiniz.
Öğren… Unutma… Unutturma…
Sevgi ve saygıyla kalın.

Alıntı; Paşavizyon gazetesinden