MÜ’MİN ve MÜSLÜMAN
Yazan: Nevzat ÖZTÜRK
İlahiyatçı, Eğitimci Yazar
Bir şeyi anlayabilmek, anlatabilmek ve özellikle tefekkür edebilmek için kavramlar çok önemlidir. Cemil MERİÇ, “Kamus namustur” der. Bu yönüyle Kur’an’ın kavramları çok önemlidir. Bazen Kur’an’da farklı olduğu halde “aynı konuda birbirlerinin yerine kullandığımız” kavramlar olur. Oysa bu doğru değildir. Aralarında mutlaka bir “anlam farkı” vardır ki Kur’an farklı kullanıyor. Bu konuda önemli örneklerden biri “Müslüman” ve “Mü’min” kavramlarıdır.
“Mü’min” kavramı “iman” kelimesiyle aynı kökten gelir. İman etmek “güvenmek” demektir. İnsanların birbirlerine söylediği “Ben sana inanıyorum” sözü aynı zamanda “Ben sana güveniyorum” anlamına gelir. “Müslim” veya “Müslüman” kavramı ise “İslam” ile aynı kökten gelir. İslam olmak “teslim olmak” demektir.
Kur’an-ı Kerimde Hucurat Suresi 14.Ayette; “ Göçebe Araplar, “İman ettik (mümin olduk).” dediler. De ki: “İman etmediniz (mümin olmadınız), fakat islam olduk (teslim olduk), deyin. Henüz iman kalbinize girmedi. Ve eğer Allah’a ve Rasulune itaat ederseniz, O amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez.” Şüphesiz Allah, Çok Bağışlayıcıdır, Rahmeti Kesintisizdir” buyrulmaktadır.
“Bedevîler, “İman ettik” dediler. De ki: “Siz iman etmediniz, ama ‘Teslim olduk’ deyiniz. Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez.
” Çünkü Allah, affedicidir; merhamet sahibidir.” Müslümanlar Arabistan coğrafyasında “ciddi bir güç haline gelince” birtakım kabileler gelip Rasulullah (as)’a “bağlılıklarını” bildirerek “boyun eğdiler.” Yani siyaseten “İslami otoriteyi” tanıdıklarını söylediler. Kısacası, “iman ettikleri için değil,” güce “boyun eğmek zorunda kaldıkları için” böyle davrandılar. Bunun adına da “Biz de iman ettik” dediler. Gerçekten “iman etselerdi” hayatlarında “Allah ve Resulüne itaat” olurdu. Oysa hayatlarında “İslami bir yaşantı” yoktu. Bu yüzden malum ayette “Eğer Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz.” buyruluyor. Ayrıca ayette “Henüz iman kalplerinize girmedi.” buyruluyor. Çünkü “iman kalplerine girseydi” mutlaka “yaşamlarında da itaat olurdu.” Bu yüzden yukarıdaki ayette “Siz iman etmediniz, ama ‘Teslim olduk’ deyiniz” (Hucurat/14) buyruluyor. Buradaki “teslim olmak” tan maksat da “Müslüman olmak” değil, “Güce, mecburen boyun eğmek.” anlamınadır.
“Bir insan bir şeye inanıyorsa” onu mutlaka yapar, “iman etmek itaat etmektir”, O şeyi yapmaktır. “İtaat ettiğiniz” zaman “teslim olmuş” oluyorsunuz. “Teslim” olduğunuzda ise “Müslüman” oluyorsunuz. Bu açıdan bakıldığında “iman ettiklerini” söyledikleri halde “ hayatlarında hiç itaat olmayanlar”, yani “teslim olmayanlar” hallerini bir kez daha düşünsünler..
Gelin, vakit varken kendiliğinizden “teslim olun.” Eğer böyle yapmazsanız bir gün gelecek “istemeseniz de teslim olmak zorunda” kalacaksınız.
“Lâ İlâhe İllallah Muhammedun Rasulullah” diyen herkes “Müslüman” dır. Ben de “Elhamdulillah Müslümanım..” diyen herkes de “Müslüman” dır.
Allah’ın ortaya koyduğu tüm kurallara harfiyen uyanlar ise “Mümin” dir. Müslüman; ”Allah’a teslim olmaya söz veren” demektir. Mümin; “sözünde duran” demektir. Allah’ın emrettiği ya da nehyettiği bütün hükümleri yerine getirmeye söz veren kişi, hayatının sonuna kadar bu sözünde durur ise, O kişi “Mümin” sayılır. İman eden her kişiye “Müslüman” denir… Hakkıyla imana eren kişiye ise “Mümin” denir.
Müslüman olarak tanımlanan halkların yaşadığı İslam ülkelerinde, hırsızlık var, yolsuzluk var, ahlaksızlık var, zina var, kul hakkının her türlüsü yeniyor, haksızlıklar normalleşiyor, camide unutulan cüzdan bir sonraki namaz vaktine kalmıyor, camilerden ayakkabılar çalınıyor, “temizlik imandandır” sözünü dillerinden düşürmeyenlerin kullandıkları cami tuvaletlerine pislikten girilmiyor, yalan ve dedikodu zirve yapmış durumda, iftira atmaktan çekinmiyor insanlar…
Dün yediğimiz her şeyi “helal midir” diye sorgularken bugün her şey helal, gayr-i meşru ilişkiler normal, günübirlik nikâhlar, yetmedi saatliğine birlikteliklerin normal olduğunu söyleyen zavallılar, dünün başörtüsü kahramanları bugünün gözde figüranları ve gayr-i meşru birlikteliklerin tercih sebebi oldu.
Kendini muhafazakâr tanımlayan dava adamlarımız pervasız ilişkilerle anılmaya, gayr-i meşru, kirli ilişkilerin odağında yer almaya başladı. Müthiş bir dünyevilik aldı başını gidiyor. Makam, mevki sahibi olanlar, mal-mülk derdine düştüler, hak hukuk gözetmeksizin, helali haramı düşünmeden gezmeye, teb’ayı ezmeye başladılar. İsraf haram olmaktan çıkarıldı. En hassa olduğumuz yerden vurdular bizi. Aile bizim dokunulmazımızdı. Aileye dinamit atıldı, boşanmalar aldı başını gidiyor, aldatan aldatana. Ayyuka çıkan gayri meşru ilişkiler “pes” dedirtiyor. Bireysel fantaziler grup fantezilere yerini bırakmışa benziyor.
Yukarıda da anlatmaya çalıştığımız gibi müslümanın imanı dilindedir, imanına söz ile şahitlik eder. Müminin imanı ise yüreğindedir, imanına onun hal ve hareketleri ile şahitlik eder. Müslüman bunu sadece “dil ile” iddia ve ikrar eder. Mümin ise hal ve ahval ile ispat eder. Müslümana iman adeta bir yük gibidir. Mümine iman büyük bir lütuf görünür. Müslüman ile Mümin arasındaki fark, “bilmek ile ermek.” arasındaki fark kadardır. Her Mümin elbette ki Müslümandır, fakat her Müslüman “Mümin” değildir. Bugün kendini “Müslümanım” diye tanımlayanlarla “mümin” insanlar farklıdır. Yaşanan savrulmayı anlayabilmek için bu iki kavram arasındaki farkı iyi anlamak gerekir.
Mü’min dava adamıdır. Davası Allah’ın davasıdır. Her anı, her hareketi İslam’ı esas alır. Dolayısıyla Müslüman olmak kurtuluş için yeterli değildir. İslam dünyasında yaşanan yoksulluklar, yolsuzluklar, küfür karşısındaki acziyetin sebebi de budur.
Bugün ümmetin derdi ile dertlenen, mümin olduğundan şüphe duymadığımız Cumhurbaşkanımız her hali ile Allah’ın davasına sahip çıkma gayretindedir. Mazlum coğrafyaların umududur. Rabbimden niyazım,” Ümmetin umudu olan Cumhurbaşkanımıza 2024 yılında sağlık sıhhat afiyet vermesi, İslam âlemini öksüz bırakmamasıdır”. Girdiği tüm seçimlerden zaferle çıkan Cumhurbaşkanımız bugün şehirleri emanet edebileceği “şehrin eminlerini” arıyor, zorlandığı kesin.”el-Emin” ve “Adam gibi adam” bulmak! Halk aday değil, adam arıyor!…Müminlere ihtiyacımız var, tecrübe edildi ki “Müslüman” yolda bırakabiliyor, bazı hükümleri askıya alabiliyor, çünkü henüz iman kalbe yerleşmemiştir. Allah yardımcısı olsun!…
Mısırlı âlim Şeyh Şa’ravi şöyle der: ABD ‘de Ben San Francisco’da iken bir müsteşrik bana sordu:
“Sizin Kuran’ınızda bulunan şeylerin tamamı doğru mu? Cevap verdim: “Kesinlikle evet.” Tekrar sordu:
“O halde Allah niçin kâfirlerin müminlere galip gelmesine imkân veriyor? (Hâlbuki Kuran diyor ki: “Allah kâfirlerin müminlere galip gelmesine asla imkân vermez.” Nisa: 141)”. Dedim ki: Çünkü bizler Müslüman’ız, mümin değiliz de ondan. Kuran’da geçen bir ayette şöyle denilir: “Göçebe Araplar biz iman ettik, diyorlar. Onlara de ki: Siz iman etmediniz. Fakat Müslüman olduk, deyin. Çünkü iman henüz kalplerinize girmedi.” (Hucurat: 14). Bana sordu: “Müminlerle Müslümanlar arasındaki fark nedir? Şeyh Şa’ravi şöyle cevap verdi: Günümüzde Müslümanlar namaz, zekât, hac ve Ramazan orucu gibi İslam’ın ibadet cinsinden bütün sembollerini yerine getiriyorlar fakat onlar tam bir sıkıntı ve yokluk içindedirler!… İlmî, iktisadî, ictimaî ve askerî sıkıntılar… vs. Bana sordu: “O halde onlar niçin sıkıntı ve yokluk içindedirler?” Dedim ki: ”Bunu Kur’an-ı Kerim açıklıyor. Çünkü Müslümanlar müminler merhalesine yükselemediler.” Şunları iyi düşün:
- Onlar gerçek mümin olsalardı Allah onlara mutlaka yardım ederdi. Bunun delili Allah’ın şu ayetidir: “Biz müminlere yardım etmeyi üzerimize borç kıldık” (Rum 47).
- Eğer mümin olsalardı diğer ümmetler ve halklar arasında daha önemli ve saygın bir konumda olurlardı. Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir: “Gevşemeyin / yılgınlık göstermeyin ve üzüntüye kapılmayın. Eğer (gerçekten) inanıyorsanız üstün gelecek olan sizsiniz.” (Âlî İmrân,139)
- Eğer mümin olsalardı Allah Teâlâ diğer milletlerin onların üzerinde herhangi bir hâkimiyet kurmalarına izin vermezdi. Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir: “Allah kâfirlerin müminlere galip gelmesine asla imkân vermez.” (Nisa: 141)
- Eğer mümin olsalardı Allah Teâlâ onları bu hor ve hakir durumda bırakmazdı. Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir: “Allah müminleri içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir.” (Âli İmân,189).
- Eğer mümin olsalardı Allah Teâlâ her durumda onlarla beraber olurdu. Bunun delili Allah Teâlâ’nın şu ayetidir: “Muhakkak ki Allah müminlerle beraberdir.” (Enfal:19)
Fakat onlar Müslümanlık aşamasında kaldılar, müminlik aşamasına yükselemediler. Allah Teâlâ buyuruyor ki: “Onların çoğu mümin değildirler. (Allaha îman etmez, ille Allaha ortak katanlardır onlar)” (Yusuf,106)
“O halde müminler kimlerdir? “ gelecek yazımızda bunu açıklamaya çalışacağız. Bu arada 2024 yılın tüm insanlık için barışın, sağlık ve mutluluğun yılı olmasını, yeryüzünde akan kanın durmasını, zalimlerin zulümlerinde boğulmalarını, ülkemizin aydınlık günlere kavuşmasına vesile kılmasını niyaz eder. Hereksin yeni yılını kutlarım.
İnşallah müminler mertebesine yükselme dileğiyle…