Kuvvetler Ayrılığı: Özgürlüğün Teminatı mı, Kaosun Kaynağı mı?

Rafet ULUTÜRK

Demokratik devletlerin temel ilkelerinden biri olarak kabul edilen kuvvetler ayrılığı, yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız çalışmasını öngörür. Teoride, bu sistem halkın haklarını korumak ve yöneticilerin keyfi hareket etmesini engellemek için geliştirilmiştir. Ancak pratikte her ülkenin bu kavramı farklı yorumladığını görüyoruz.

Batılı ülkelerde kuvvetler ayrılığı, devletin işleyişinde bir denge mekanizması gibi çalışırken, gelişmekte olan ülkelerde ise bazen bir çatışma aracına dönüşebiliyor. Peki neden?

Batı’da Devlet ve Hukuk El Ele

İngiltere, Almanya, Fransa ve ABD gibi ülkelerde, kuvvetler ayrılığı denilince akla gelen şey birlik içinde hareket eden bir devlet mekanizmasıdır. Bu ülkelerde yasama, yürütme ve yargı ayrı gibi görünse de aslında büyük oranda devletin genel politikalarına paralel hareket eder. Bir yargıç ya da savcı devletin ana politikalarına açıkça karşı çıkamaz. Hukukun bağımsız olduğu iddia edilir, ama sistem içinde belirli bir uyum vardır.

Bu yüzden Batı’da, bir yargıcın hükümete karşı sert çıkışlar yaptığını, bir savcının devlete meydan okuduğunu pek duymayız. Devletin ana omurgasını sarsacak bir karar alındığında, o kişi sistem dışına itilerek denge sağlanır.

Peki Ya Bizde?

Türkiye gibi ülkelerde ise kuvvetler ayrılığı, bazen bir denge unsuru olmaktan çıkıp bir çatışma aracı haline getiriliyor. Yasama, yürütme ve yargı arasında bir çekişme yaratılarak devlet mekanizması içinden çıkılmaz bir hale sokuluyor.

Örneğin, bir yargı mensubu bağımsız hareket ettiğini düşünerek devlete karşı bir duruş sergilediğinde, aslında ülke içindeki güç dengesini sarsmış oluyor. Bunun sonucunda yürütme ile yargı arasında bir gerilim doğuyor. Aynı şekilde, yasama organı ile yürütme arasında da sürekli bir çekişme yaşanabiliyor. Böyle olunca da devlet, karar almakta zorlanan, sürekli iç kavgalarla meşgul bir yapı haline geliyor.

Bu durum, özellikle gelişmekte olan ülkeler için tehlikeli bir kısır döngü yaratıyor.
Devlet kendi içinde kavga ederken dış müdahalelere açık hale geliyor. Kuvvetler ayrılığı, denge sağlamak yerine bir yönetim krizi doğuruyorsa, sistemin sorgulanması gerekiyor.

Güçlü Devlet İçin Dengeli Sistem Şart

Kuvvetler ayrılığı, tek başına bir ülkeyi güçlü ya da zayıf yapmaz.
Asıl mesele, bu sistemin nasıl uygulandığıdır. Eğer yasama, yürütme ve yargı gerçekten devletin ve milletin çıkarları doğrultusunda hareket ediyorsa, kuvvetler ayrılığı faydalıdır. Ancak bu mekanizma bir yönetim krizine dönüşüyorsa, o zaman bunun bir reformdan geçmesi gerekir.

Güçlü bir devlet için yasama, yürütme ve yargının birbiriyle çatışan değil, birbiriyle uyum içinde çalışan mekanizmalar olması gerekir. Gerçek kuvvetler ayrılığı, devletin parçalanması değil, güçlü bir şekilde yönetilmesi için bir denge unsuru olmalıdır.

Kendi içimizde kavga etmeyi bırakıp, sistemi bizim çıkarlarımız doğrultusunda nasıl işletebileceğimizi düşünmeliyiz. Yoksa kuvvetler ayrılığı, bizi yöneten değil, bizi yönlendiren bir sistem olarak kalmaya devam eder.