Komünizm Cezalandırılmamış Faşizmdir
Tarih: 15 Ağustos 2019
Kaynak: Faktor.bg
Söyleşi: Vasil Vasilev
Konu: Hepimizi ilgilendiren güncel politika üstüne tutarlı görüşler.
Çeviri: BGSAM
Komünizm Cezalandırılmamış Faşizmdir.
“Çalga” siyasette popülizm olur, diktatörlerin sunduğu kolay cevapları önerecektir.
“İsim değiştirme konusunda insanlara gerçekleri söylemek gerek, “isim seçme hakkı” tanımışlardı ve ben Emil’i seçmiştim. Erol İbrahim, Uikeda” grubunun eski vokalisti.
Putin şarkısı besteleseydim. Adı “Ben her şeyi biliyorum” olurdu.
Erol İBRAHİM /15 Ağustos 2019
Soru: Sayın İbrahimov, diktatör düzeni hakim olan Rusya’ya karşı bazı Bulgarların hayranlık beslemesini kendinize nasıl açıklıyorsunuz? Böyle bir yönetime sempati besleyenlerin tutumuna ne diyeceksiniz?
Yanıt: Rus halkı ve kültürünün beğenilmesi ya da beğenilmemesinde kötü olan bir şey görmüyorum. Fakat biz şu an özgürlükten korku ve kaçanları görüyoruz. Demokrasiden ve özgürlükten korkan insanlar var. Onlar diktatörlükleri seviyor ve kararları onların yerine başkalarının almasını istiyorlar, belki de onlar bunun daha kolay olduğunu düşünüyorlar. Bu yalnız Bulgarlara ve Ruslara özgü bir şey değil, bütün dünyada yaşanan bir “olay”dır. Şahsen ben “Rusofil” (Rusçu) ya da “Rusofob” (Ruslardan hoşlanmayan) gibi kavramları sevmem, çünkü bu belirli tip insanı sevmek ya da ondan nefret etmek anlamına gelir ki, akıl dışı bir şeydir. Biz, iyiler ve kötüler olarak bölünmeliyiz. Biz, bizdeki özgürlükten korkuyoruz, bu zor bir şey ve korkanları anlayabiliyorum. Belirli bir bedel ödememiz gerekecek.
Soru: Zamanı dolmuş, nostaljisi çekilen, bir aşamanın bedelini ne zamana kadar ödeyeceğiz?
Yanıt: Evet ama son tarihi göstermek zor! Daha önce 20 yılda üstesinden geleceğimiz bir süreçten söz ediyorduk, 30 yıl geldi geçti. O zaman işler biraz daha olumlu görünüyordu, çünkü her şeyin doğru yolu bulacağına ve normal toplum kurulacağına bir ümit vardı. Tersi oldu. Kendi sorunlarıyla yüzleşip, doğru karar almalarına iştahsızlık aşılayan politikacı ve medyaların etkisi altında kalmış insanlar beni hayal kırıklığına uğratıyorlar. Demokrasi uzun bir süreç… Bir gün sonra biri gelip “ne düşünürsen ve ne istersen konuş ve yap” demeyecektir. Diktatörlük kolay iş, birisi başkaları adına karar alıp, çıkıp daha iyi yaşayacaksınız diyor. Çelişkisiz sanılan, sözde mükemmel olan sosyalizm ile ilgili sorun olmaması buradan kaynaklanıyor. İnsanların hoşuna giden de bu olabilir. Rus, Çin, Kuzey Kore veya Venezuela diktatörlüğü olması önem taşımaz. Profili hep aynıdır.
Soru: Bizde kendilerine “Rusofiller” dediğimiz gururlu “Putinofillerin” Putin’e bağlı hareket eden motorlu “Gece Kurtları” harekâtlarına tepki gösteren henüz yok.
Yanıt: İnsanların düzgün bir yaşamla demokrasi arasındaki bağlantıyı neden görmek istemediklerine akıl erdiremiyorum. Diktatörlüklerde hep kıtlık olmuştur. Eskiden “Kırmızıbiber gibi kayboldun!” lafı vardı. Kırmızıbiber, kolay üretilen, kırmızıbiberden çekiliyor değil mi? Kıtlığa düşünce insanlar diğerlerini kıskanmaya başlıyor. Burada, söz konusu olan, çalarak zenginleşmiş kodamanlar da değil, namusluca çalışarak ve sabırla para biriktirenler birbirlerini kıskanıyorlar. Bu nedenledir ki, şimdiki ortamda hayatlarını değiştirmek için bir şeyler yapmak istemeyen ve Büyük Kardeş (Rusya) “güvencesiyle” dünyada önem arz eden bir duruma geleceklerine inanmaya devam ediyorlar. Söz konusu olan yine demokrasinin insanlara verdiği olanaklardan gönüllü olarak vazgeçilmesidir. Ben bunun en mükemmel sistem olmadığına inanıyorum. Demokraside çoğunluğun azınlık üzerinde diktatörlüğü var. Kimi defa, bunu göremeyenler de var ama hukukun üstünlüğünden ve serbest seçimden daha iyisi yok. Diktatörlüklerin tekeli aslında onların yıkılma sebepleridir. Ekmek adına özgürlükten vaz geçen insanoğlu, sonunda ikisini de kaybeden olur. Komünizmi desteklemeleri bir yana, faşizme çok benzeyen ve son hesapta komünizme de yakın olan, konservatizm (tutuculuk) bazı kişilerin uydurma hayran olmalarına şaşıyorum. 30-40 senede bir değişen, ayrı elbiseler giymiş aynı teoriden söz ediyorum.
Soru: Tarih kitaplarında, Todor Jivkov’u yaşadığı zamanın olumlu kahramanı olarak anlatma denemesi yapıldı. T. Jivkov’u mezardan diriltmek isteyen tarihçilerin özlediği nedir?
Yanıt: Bellek (hafıza) tuhaf bir şey… İnsan hayatındaki en iyi anları anımsıyor ve onları eski zamanda geçirdiği gençlik yıllarından en ilginç anılarla bağlıyor. Ve sonra yol bulup herhangi bir şekilde onları şimdiki çevreye taşıyor. Komünizm ve diktatörlüğün en önemli konusu çelişkisiz, antagonizmsiz, zıddiyetlerin kanlı kavgası olmayan bir toplum düzeni tablosu sunmaktır ve birçok insan neden farklı olduklarını tartışıyorlar. Demokrasi sorunları (uzlaşmazlıkları, çelişkileri) kurallar ve yasalarla çözmeye çalışır. Bu, bir gerçek olmasını, bu gerçeğin bir insan tarafından dile getirilmesini ve dile getirilen bu gerçeğin onların beklentileri ve düşündükleriyle örtüşmesini bekleyen pek çok insanı korkutuyor. Cezasını almamış faşizmin adı komünizmdir. 1989 öncesi dönem üstüne Çek, Polonya ve Macaristan’da bu gibi konuşmalar yürütüldü mü bilmiyorum. Burada revanşizmden (öç almaktan) söz etmiyorum, yanlışlara işaret etmekten dem vuruyorum, gençlerin komünizmim milyonlarca insanın çekilerine ve ölümüne neden olduğunu bilmeleri gerekmez mi? Bir de bakıyorsun insanlar kendi aralarında “o kadar da kötü değildi” şeklinde fısıldanıyorlar. Bu gibi anıları olmayan bir kuşak yetişiyor ve şimdi onlara Todor Jivkov halkına ilgili bir devlet adamı gibi tanıtılıyor. O ise yıllar yılı Moskova’ya hademelik etmiş, ne dedilerse onu yapmış. O bir şahsiyet olarak iyi olmayan bir idareci olabilir, fakat Moskova’ya uygun biriymiş. Tarih kitaplarıyla olanlar, tuhaflıktır. Gerçekleri bilmeyen gençlerin bu gibi savlara inanmaları kolaydır. Komünizmi tutuculuk olarak göstermemiz kolaydır ama yeni elbiseler giydirip kolay çözüm sunmamıza anlam veremiyorum. Bundan 30 sene önce modelin çalışmadığını, ekonomik olarak çöktüğünü gördük. Şimdi gençler Todor Jivkov’un “dehalığını” görebilecekler ve yaklaşan seçimlerde onu yeniden yüceltelim ve yeni bir kördüğüme girelim. Öyle mi?
Soru: Bizde “çalga” lokanta ve eğlence mekânları dışında, politikaya da çöreklenmek istiyor. Bu karara nasıl varıldı, bizi bekleyen nedir, halk popfolku demokrasiye tercih ederse ne olur?
Yanıt: “Çalka” konusunda uç görüşler var. Bu, Bulgaristan dışında da böyle! Zevk aranan komersiyal müzik örnekleri çoktur. Ne ki, bu biçim halk yardakçılığı siyasete, düşünce alanına, kolay çözümler arayanlar arasına ayak bastığında, her şey değişiyor. Şu da var, onlar kendilerini başka birileri olduklarına ikna etmişler, halk üstünde birileri… Oysa politikacılar biziz. Biz de çözüm önerebiliriz. Siyasete “çalga” karışması halkçılığın (popülizmin) son noktası oluyor. Acı bir gerçek olsa da, bu dönemden de geçmemiz gerekecek.
Soru. Yerel seçimler yaklaşıyor. BSP için konser verir misiniz?
Yanıt: Asla ama bu sorun karmaşıktır, çünkü BSP demokratik toplum koşullarına uygun ve yasal bir partidir. BKP köklerine ve T. Jivkov rejimine bağlılığından kopamadı BSP. Sosyalizm yıllarından işlenen suçların sorumluluğunu üstlenen bir parti lideri bulunamadı. Toplumların ekonomik anlamda sol partilere ihtiyacı var, fakat BSP aşırı sağ bir parti, konservatif bir olgu gibi hareketlerde bulunuyor. Ben politik partilerle bağlanmayı sevmiyorum. Politik beklenti ve hevesim yok, sorularınıza bir vatandaş gibi cevap veriyorum. Politika sorumlu bir iştir. Milyonlarca insandan sorumlu olmak var. Yanlış kararlar yeni kuşakları etkileyebilir. Biz bugün Todor Jivkov’un hesaplarını ödüyoruz. Devlet kredi ile çalışıyordu. Örnek olarak ”Kremikovtsi” demir çelik tesisini gösterebilirim. Kremlin siyasetinden dolayı çalıştırmak zorunda olduğumuz fabrikalarsa bir değil on değildir. Şumen’de büyük bir telefon merkezi kurulmuştu, bugün güvercin yuvasıdır. Mali piramitler 1980’li yıllarda belirmişti. Komünizmin iyi olan yanı burası mıydı?
Soru: “İsim değiştirme Sürecinden” hatıralarınız var mı?
Yanıt: Bu aptallıkların ne sebeple yapıldığını bilemiyorum. Susuluyor. Kimin aklına geldi de yaptılar ve şimdi neden susuluyor? Bu saçmalıkları sonradan destekleyenler oldu. Sonuçta insanlar, toplum parçalandı. Oysa insanların hepsine aynı isimler dayatılarak toplum üzerinde kesin tekel uygulama istenmişti. Ahmet Doğan’ın şahsiyetine de anlam veremiyorum. Bazı başka kişiler gibi, o da, okuduğum üzere, Kremlin’den emir almışmış… Anlayabildiğim kadarıyla daha 60’ı yılların başında Andropov komünist ideolojinin nalları atacağını ve ekonominin de çökeceğini fark etmiştir. Besbelli, sosyalist toplum düzeninin lambası söndüğünde, şu isim değiştirme işiyle Bulgaristan toplumunu parçalamayı amaçlamış olabilirler. Çünkü bulanık suda avlanmak kolaydır. Halk bir yerleri kaşıyor, fakat bu işten suçlu olan kimdir, çıkarın ortaya görelim, demiyor. Biz kimseyi öldürmek, onlara cezaların en ağırlarını vermek de istemiyoruz, fakat şu isim değiştirme saçmalıklarının ardında duranları bir görüp, bir yere kadar da olsa tarihsel suçu belirleme işi tamamlanabilirdi. Bu yapıldığında toplum temizlenecektir. Almanya Hitlercilikten böyle kurtulmadı mı? Çek, Polonya ve Macaristan’da olduğu gibi lüstrasyon da yapılabilirdi. (Bulgarcada ‘lüstratsiya’ olarak kullanılan bu kavramın sözlükteki yorumlu açıklaması şudur: Kurban adayarak temizlenme. Meslek, parti, dinsel, ve başka yollardan seçimle iş başına gelen ve devlet görevinde yer alan (devlet memuru olan) bazı kategorilerden kişilerin haklarının yasalarla sınırlandırılmasını öngören politik uygulama; (bazı mesleklerin yasaklanması) profesyonel uygulama; ) doğum, eğitim, profesyonel hazırlık, aile durumu ve otobiyografiye bazı açıklamalar yapıp bilgileri duyurmak yoluyla bilgiler yayınlayarak (dokunulmazlığın kaldırılmasıdır.)
Bu 3 ülkede Geçiş Döneminin başarılı olmasının nedenlerinden biri bu olabilir. İsimler değiştirirken ben 14 yaşındaydım. Benim bir kuzenimin adı da Erol’dur, adını birkaç yıl önce değiştirmişlerdi, Emil olmuştu. İsim “seçebilirdim” ben de Emil oldum. Eski zamanlarda sözde isimler değiştirilmişmiş de “adalet” olması gerekiyormuş gibi çok güçlü bir propaganda kampanyası vardı. Birçok yazı ve kitap okudum ve anlatılanların yalan olduğunu anladım. Komünizm tarihi istediği gibi yazmaya bayılıyordu, her şeyi izlediği siyasete uyduruyordu. Şimdi de tarihin yeniden yazılmasına sıvamışlar kolları, şimdiki politik duruma uydurmaya çalışıyorlar tarihi. Sonuçta her şey yine çarpıtılacak. Oy kullanmaktan önce düşünmek gerek. Sonradan pişmanlık para etmez.
Okuyanlara teşekkürler.
Paylaşanlara da özel teşekkürler.
Bizi izleyiniz.