Kendinizi Bağlayacağınız Bir Referansınız Yoksa, Uzay Boşluğundaki Çöpsünüz

Musa VATANSEVER

İnsanın yaşamındaki en önemli sorumluluklardan biri, kendine bir referans noktası belirlemektir. Hayat, sürekli değişen bir akışa sahiptir. Gündelik yaşantımızda karşılaştığımız zorluklar, karmaşalar ve belirsizlikler içinde yol alırken, tutunabileceğimiz bir referans noktasına sahip olmak, bizi doğru yolda tutacak en önemli rehberdir. Kendini bir yere bağlayamayan, sağlam bir duruş sergileyemeyen bir insan ise, tıpkı uzay boşluğunda savrulan bir çöpe benzer: yönsüz, amacsız ve belirsiz.

Bir referansa sahip olmak, yalnızca bir şeylere tutunmak demek değildir. Aynı zamanda bir hedefe yönelmek, bir amaç uğruna yaşamak ve bir değerler sistemi oluşturmak anlamına gelir. İnsan, bu değerler ve referanslar sayesinde kendisini bulur. Aksi takdirde, neye inandığını, neyi savunduğunu ya da neyi başarmak istediğini bilemez. Bu durumda insan, bir yönü olmayan, yerini bulamayan bir varlık haline gelir.

Birçok insan, hayatında farklı referanslar edinmiştir. Bazıları inançlarına, bazıları ideolojilerine, bazıları ise toplumsal değerler ve etik anlayışına dayalı bir yaşam sürer. Ancak bu referanslar yalnızca dışsal etmenlerden ibaret değildir; kişinin içsel güdüleri, hedefleri ve tutumları da bir referans işlevi görebilir. Kendi içindeki doğrular, duygular, düşünceler ve hedefler, bir insanın kendi yolunu çizmesine ve bu yolda kararlılıkla ilerlemesine yardımcı olur. Kendini tanımadan, bir hedef belirlemeden yaşam sürmek, bir geminin kaptansız şekilde denizde yol almasına benzer; sonunda nereye varacağı, hangi fırtınadan sağ salim çıkacağı belirsizdir.

Bir diğer önemli referans noktası ise, çevremizdeki insanlarla olan ilişkilerimizdir. Aile, arkadaşlar, öğretmenler, liderler ya da örnek aldığımız kişiler, hayatımızdaki referanslar olabilir. Bu kişiler, bizim doğru bildiklerimizi sorgulamamıza, farklı bakış açıları edinmemize ve yaşamda karşılaştığımız engelleri aşmamıza yardımcı olabilirler. Ancak, en sağlıklı ve sürdürülebilir referans noktası, önce kendi içsel değerlerimiz ve inançlarımız olmalıdır. Başkalarının fikirlerine saygı göstermek, onların yol göstericiliğinden faydalanmak elbette önemlidir; fakat nihayetinde kendi içsel yolumuzu çizmek, kendimizi tanımak ve içsel referanslarımızı belirlemek en önemli adımdır.

Bir referansa sahip olmamak, aynı zamanda bir anlam boşluğu yaratır. Kendi hedeflerinizin ve değerlerinizin eksikliği, hayatta neyin önemli olduğunu bilmemek demektir. Bu da insanın yaşamını anlamsızlaştırabilir, günden güne daha büyük bir boşluk hissi yaratabilir. Ne yazık ki, bazı insanlar hayatları boyunca bu boşluk içinde sürüklenir. Kendilerini keşfetmeden, neye inanacaklarını bilmeden, hangi yolda ilerleyeceklerini anlamadan yaşarlar. Bu tür insanlar, uzay boşluğunda savrulan çöpler gibidir; her geçen gün bir yön kaybı yaşarlar, her geçen gün daha da uzaklaşırlar, daha da yalnızlaşırlar.

Hayat, her anında bir seçim yapmayı gerektirir. Her seçim, bizi bir yola çıkarır, bir yön seçmemize neden olur. Bu yüzden, yaşamda sağlam bir referans noktası bulmak, doğru seçimler yapabilmek için hayati önemdedir. Bu referans, bir inanç olabilir, bir yaşam felsefesi olabilir, bir ideoloji ya da bir değerler sistemi olabilir. Önemli olan, bu referansın sizi bir yere bağlamasıdır. Bağlılık, yalnızca bir şeylere tutunmak değil, o referansa göre hayatı şekillendirmektir.

Özetle, hayatta sağlam bir referans noktasına sahip olmak, insanın hayatta var olma amacını bulmasına yardımcı olur. Kendinizi bir yere bağlayamazsanız, uzay boşluğunda savrulan bir çöpe dönüşebilirsiniz. Fakat kendinizi, inançlarınızla, hedeflerinizle, değerlerinizle bir yere bağlarsanız, her fırtınada yol alacak bir pusula edinmiş olursunuz. Ve işte o zaman, hayata anlam katabilir, yönünüzü bulabilir ve varlık gösterebilirsiniz.