Jivkov Rejimin Büyük Kötülüğü

Tarih: 13 Eylül 2019
Çeviri: BGSAM
Konu:  1989’da Türkler kovulurken Bulgar devleti çökmüştür..

Bu yazı “Almanya’nın Sesi” Radyosunda yayınlanmıştır.

İsimlerinin zor kullanılarak değiştirilmesi ve ardından yüzbinlerce Bulgaristan Türkü’nün Türkiye Cumhuriyetine kovulması, Bulgaristan Halk Cumhuriyeti’nin (BHC) zaten çökmüş olan ekonomisini kuyunun dibine iyice çekti. İktisatçı Rumen Arnavudov ve tarihçi Mihail Gruev, Bulgar tarihinin bu yüzkarası tablosuna yeni renkler kattı.

1989’un 7 Eylül günü Todor Jivkov’un 78. Doğum günüydü. O günün kötü haberi şuydu. 400 000 (dört yüz bin) işe gitmemişti. Makinelerin durmasından, mahsulün toplanmasından meydana gelen kayıplar hesaplanamaz olmuştu. 1989’da Ağustos ayının sonunda Bulgar-Türk sınırının kapanmasından önce Türklerin yarısı ülkeden çıkmıştı. Rejim teröründen kurtulmak isteyenler de sınır kapısının bir kez daha açılmasını bekliyorlardı. Bazı belediyelerde insan kalmamıştı. Köy evleri soyulmuştu. Boşa salınmış küçük ve iri baş hayvanlar etrafta dolaşıyordu. Karma bölgelerde hasat yerde yatıyordu. Birçok sanayi işletmesi kapıları kapıyı çalmaya hazırlanıyordu.

30 000 (otuz bin) doktor, öğretmen, mühendis ve yüksek öğrenimli kadro  o günden sonra dış ülkede çalışmak üzere ülkeyi terk ediyordu.

1989’un yaz aylarında Bulgaristan’ın dörtte biri ıssızlaşmıştı.

“Büyük Göç”  Bulgaristan’ın kol lapsını (ani ölümünü) hızlandırdı.

Todor Jivkov’ın devrilmesinden 2 hafta önce, – 26 Ekim 1989 tarihinde Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi (BKP MK) geniş oturum yapmıştı. Bu toplantıda, T. Jivkov yarım ağızla, kendisinin ve yakın çevresinin daha 1980’li yıllarda düşündüğü etnik temizliğin suya düştüğünü bildirdi. Bilindiği o aylarda Sovyet yöneticisi M. Gorbaçov Bulgar diktatör Jivkov’u artık desteklemediğinden, Türklere ve Müslümanlara karşı uyguladığı zulme SSCB’den gerekli olan destek almadığını ve “sosyalist devletler topluluğunun dağılmak üzere olduğunu”  belirtti.  T. Jivkov, Bulgaristan’da azınlıkların “üfürülmesi” dediği olayın bitirilmesi için çok az çok az zamana ihtiyaç olduğunu paylaştı.

İktisatçı Rumen Avramov, Türk isimlerinin zorla değiştirilmesi ve Türk dilini yasaklama ve Türk kimliğini yok etme ve o zamana kadar görülmemiş olan, insanların ülkeden kitle halinde kovulmasından doğan maddi ve manevi zararın, alınan maddi darbelerin yaklaşık olarak hesaplanmasının bile olasılık dışı olduğunu açıkladı. 1989’un yalnız 3 ayında Bulgaristan’ın dörtte biri insansız kaldı, bir yıl öncesine kıyasla gayrı safi milli hasıla % 10 oranında düştü.

1950-1951 yıllarında, daha küçük boyutlarda olmak üzere,  Vılko Çervenkov rejimi, (Stalinin sözlerine göre) “tehlikeli unsurlar” olan 250 000 (iki yüz elli bin) Bulgaristan Türkünü almasını istemişti. Bu nüfus, ülkenin güney sınırları boyunda yaşayan Bulgaristan vatandaşlarıydı. Ülkeden kovulanlar Bulgar dış satımının ana kalemlerinden biri olan, Türkler ve Pomaklar tarafından Rodoplarda üretilen tütünleri sağlıyordu: Ne var ki, Todor Jivkov ve çevresindekiler o yılların göçünden ülkenin kayıplarını dikkate almak, ibret dersi çıkarmak istemiyordu.

Bulgaristan Halk Cumhuriyeti ekonomisinin yok oluşu konusunu analiz eden Avramov, Türk isimlerini zor kullanarak değiştirmezden önce, dünya piyasasında en fazla kazanç sağlayan ve her yerde rekabet eden Türklerin ürettiği tütünlerin BHC için en kazançlı ürün olduğunu ve devletin tütüne bel bağladığını dikkate almamıştır, yazıyor. 1989 yılında, Bulgar komünizmi için en tehlikeli yılda, Bulgar devleti en kazançlı kalemi gözden çıkarma kararı almıştır.

Tarihçi Mihayıl Gruev ise, Bulgar makamlarının Türkçe konuşan nüfusa karşı bir sürü iflasa sürükleyen önlemler aldığını, komplolar kurduğunu yazıyor ve şöyle devam ediyor: “İsimleri zorla değiştirilen 1 milyona yakın vatandaşın kimlik belgelerini değiştirirken devlet memurları Türkleri adeta soydular. O aylarda, BHC ekonomisi ve maliyesi artık zor nefes alıyor, yönetim işine bakmıyor, devletin olanakları tükenmiş, hiçbir konuda rekabet edemeyen ve ağır yükler altında eziliyordu.” Şeklinde açıklamada bulunuyor.

Avramov ise, zorla işim değiştirip 1989’da Türkleri ata-vatanlarından kovarken, BKP MK  “61 parti ve sivil polis görevlisinin suç işlediğine ve dolandırıcılık yaptığına ilişkin bir gizli haber almıştır” dedikten sonra ekliyor:

(O yıllarda Bulgaristan’da otomobil alabilmek için 10-12 sıra bekleniyordu) Bu 61 devlet ve parti üst düzey yetkilisi araçları arka kapıdan alıp ülkeden kovulan Türklere çok yüksek fiyat üzerinden satmışlardır. Kovulan Türkler ellerindeki parayı verip araç alarak ev eşyalarının bir kısmını Türkiye sınıra taşımak için kullanmıştır.

Bulgaristan Türklerine karşı baskı ve zulüm uygulayanlar 1989 Ağustosunda toplandı ve (birçokları yüksek görevlerinde çalışan) 43’ü itfaiyeci, 39’u ise gizli polis (DS) makamında görev alan toplam 178 Bulgar milyonerin durumunu görüştü. Bu sorumlu kişiler 240 adet yasa dışı işlerde, dolandırıcılık ve rüşvet olayına karışmıştır. Apoletli dolandırıcıların işi de araç alım satımı türündendir. Birçok yerde işten çıkarılan ve ülkeden kovulan Türklerin maaşları ve tassa rufları ve emeklilik primleri çekilmiştir. Yalancı ve sahte evrak ve vekâlet hazırlayıp hareket eden “DS” subayları Türklerin evlerini ve hayvanlarını satmıştır. Bankadan parasını çekmek isteyen Türklerden yalnız bir günde 20 000 leva rüşvet alınmıştır. Türklere satılan US Dolarla 1 leva yerine 25 leva alınmıştır. Bu sahtekârlığa o yıllarda Bulgaristan’da çalışan Vietnam vatandaşları bile katılmıştır.

“Tutuklanan ve cezalandırılan yoktur.”

Cezalandırılmaları için BKP MK’ne rapor edilen bu 178 kişi belediye polis amiri, milis albayı ve sivil görevlerde bulunan kişilerdir. Hiç biri sorgulanmamış, tutuklanmamış ve içeri atılmamıştır. Ancak bazıları işinden uzaklaştırılmıştır.

(2019 yılında “Amerikanın Sesi” radyosunun açıklamalarından sonra GERB Partisi Başkan Yardımcısı Tsvetan Tsvetanov ve bazı bakanların ucuz fiyattan daire, arsa, yazlık ve kışlık ev sahibi oldukları gibi, ancak Tsvetanov, Adalet Bakanı Tsaçeva ve diğerlerinin emekliye gönderilmesi ve uzak ülkelere konsolos atanmaları gibi benzer olay yaşanmıştır. Başbakan Yardımcısı Kr. Karakaçanov (VMRO partisi lideri) 28 milyon Avro Bulgar vatandaşlığı, kimliği ve pasaportu satmış fakat yargıya çıkarılmadan yalnız görevden uzaklaştırılmakla yetinilmiştir. Olayların gösterdiği üzere bugünkü Bulgar oligarşisi 1989’da Türklerin soyulması esnasında mayalanmıştır.)

1989’da Türkleri dolandıran “DS” subaylarından cezalandırılan merkez yönetim görevlisi ve subay olmamıştır. Türklere karşı işlenen suçların, dolandırıcılığın, sahtekârlığın ve rüşvetçiliğin cezasız kalması pratiği o yıllara dayanıyor. İktisatçı Avramov, boş kalan evlerin soyulması bağ ve bahçelerin talan edilmesi suçlarının da 1989’dan beri alabildiğine arttığını ve şiddetlendiğini yazıyor. Avramov’un yazdığı araştırma kitabında, “Kapitan Andreevo” sınır kapısında Türklerin soyulduğuna geçiş ver verilmiş ve her evrak için, her imza ve mühür için avuç dolusu para ödendiğine yer verilmiştir.

Tarihçi Gruev, “isimleri değiştiren, paraları çalınan, evleri ve mülkleri talan edilen Bulgaristan Türklerinin çok ağır günler yaşadığını, çok çektiğini, küçümsendiğini ve hor görüldüğünü” yazıyor.  Ve isimlerin zorlan değiştirilmesi, ailelerin parçalanması, gerekçesiz ve mahkeme kararı olmadan tutuklamalar, anadilde konuşma yasağı, Türklere kesilen cezalar, memleketin en ahlaklı ve namuslu insanlarına terör uygulanması, toplama kamplarında ve hapishanelerdeki zulüm, sürgün çilesi Bulgar devletinin kimliğinden asla silinmeyecek yüzkarasıdır” diye yazmıştır.

 

Deutsche Welle” radyosunun yukarıdaki yazısına, sevilen  şairlerimizden Habil Kurt’un  bir şiirini ekliyoruz.

BÖYLE BİR YER VAR

Her battığında bile galip çıkan
Dağı, suyu, taşı hep destan olan
Yedi düvele çoktan kafa tutan
Bir yer var asıl adı, Anavatan

Ne tarihi vardır utanılacak
Ne de geleceği yok olunacak
Çünkü evlâtları güçlü imanla
Sallıyorlar al bayrağı hilâlla

Sultanı, başkanı hep geçicidir
Tek kalıcısı Kemalin izidir
Şanlı kahraman halkı –güvenidir
Askeri dünyamızda en enderdir

Daima bölmek isteyenler çoktur
Ama başaracak güçleri yoktur
Lafla hep değirmenler döndürürler
Sanıyorlar bundan korkacak Türkler

Ama çok uzun tarihten bilirler
Ve defalarca da denemiştirler
Mertçe ölürler ama pes etmezler
Sonunda hep kılınırlar muzaffer
H.K.