Firdevs BÜYÜKATEŞ’in Kaleminden

SU ÜSTÜNE YAZILANLAR

Her ülkenin kendine ahit bir dili vardır tabi içinde bulunan azınlıkların da. Ayni bir bahçenin ayrı ayrı çiçekler ve kokularıyla güzelleştiği gibi. Günümüzde insanlar birkaç dil biliyor ama bir de ANA DİLİMİZ vardır ve onu bilmeyenler yarımdır hayat yolunda.

Her çocuk Ana dilini bilmesi şart derken, yaşadığın ülkesinin dilini de sular seller gibi bilecek. Gün geldiğinde derdini, acısını ve ihtiyaçlarını tabi ki resmi dille dile getirecektir. Bir çocuk dünyaya gelince ilk annesinden duyduğu dili benimser.

Dünyada birçok vatanların olduğu bilinse de insanın vatanı doğduğu yerdir. Vatan dediğimiz de tüm evlatlarını eşit şekilde kucaklayandır. Dilini yitiren bir ülke gün gelir ülkelikten çıkar ve ülkede yaşayan azınlıklar da kendi dillerini okuyup yazmayı bilmek onların en doğal hakkıdır.

Sadece anne babadan öğrenilen bir dil çok yetersizdir. Mesela şu an Bulgaristan’da Türk gençliğini ele alacak olursak eğer, zaten Türkçe okumamış, Türkçeyi yeter derece benimseyememiş anne babaların çocukları neredeyse Türkçe bilmiyorlar.

Evde, sokakta, okulda, Bulgarca konuşuluyorken onlar Ana dilinin eksikliğini bile hissetmeyecekler yarınlarda. Ayni karanlıkta yaşayan ve hiç ışık görmemiş birinin aydınlığa ilgi duymaması gibi.

Türk dili neredeyse yarım asırdan fazla bir zaman içinde hep yasaklar içinde kalan bir dildir. Bizim nesil sadece ilkokulu bitirene kadar Türkçe okudu ondan sonraları okulda Türkçe görmedi.

Üstünden yarım asır geçmiş olmasına rağmen ben hala Türkçemi geliştirme çabasındayım ve öğrenciliği bitmeyen bir öğretmen gibi hissediyor insan kendini. En kalıcı bilgiler okulda alınan bilgilerdir.

Düşünüyorum da söyle geriye dönük olarak o zamanlar bile biz Türkçe yazarları hep Türkçeden vazgeçirme çabaları gün gibi aşikâr. Bir zamanlar Türkçe yazan yazarları ve muhabirleri her yıl Sofya’ya seminere davet ederler ve elimize verilen listelerde yıllık konular vardı.

İki sözün birin de, bakın arkadaşlar, Türkçe yazmak size çok şey kaybettiriyor. Bulgarca yazan arkadaşlarınızın 20 şiirinden bir kitap olabiliyorken sizin yüzlerce eseriniz hiçbir zaman bir buket haline gelemeyecek Türkçe yazmaya devam ederseniz gibi sözler aba altında gösterilen sopalardı.

Sonra Demokrasi geldi ve bizler o zaman bir hayli umutlar beslemiştik Ana dilimizin hayat bulması hakkında. En büyük umudumuz ise bir Türk partisinin kurulması olmuştu. Türkçemiz hala umut yollarında yalınayak, başıkabak beklentiler içinde savrulup duruyor.

Gün geldi Türkçe okullarda seçmeli, ders olarak kabul edildi.

Ne yazık ki bu da çare olmadı, çünkü Türkçenin okullarda seçmeli ders olarak kalması bile Türkçe okumak isteyen çocukların sayısına bağlıydı. Sayıları yetersiz olan bölgelerde seçmeli ders olarak kalamıyor Ana dilimiz. Bu yüzden birçok öğretmenimiz işsiz kaldı ve kalıyor.

Yıllar önce Türkçe okumak isteyen çocukların sayısı ön beş bin iken bu gün beş bine düşmesi çok acı.

Şu anda Bulgaristan’da Türk çocuklarının Türkçe okuyabilmesi için anne babalar okul müdürlerine yazılı dilekçelerle müracaat etmeleri şart. Dilekçe kabul görürse eğer, Türkçe dersi seçen çocuklar başka yabancı dil dersine giremiyor. Bu yüzden anne babaların çoğu Türkçeyi bizden duyduğu kadar öğrensin yeter diyerek, daha çok İngilizceye yazdırıyor çocuklarını.

Ayrıca bu duruma el atmak isteyen sivil kuruluşlara da destek eli uzatılmadığından şikâyetçiler. Nice politikacılar değişti ama bu politika hiç değişmedi, demiştim birkaç yıl öncesi HAK VE ÖZGÜRLÜK partisinden iki milletvekiline bir sohbet sırasında.

Birisi derin derin gözlerime bakarak sustu ve daha kıdemli onanın cevabı. Siz bizi tam iktidar yapın, o zaman bizde isteklerinizi hiç kesintisiz uygulayalım. Oysa bir Türk partisi yıllar sonra birkaç parti, daha doğurdu ve güçlenecekleri yerde daldan düşen yapraklar gibi savruluyorlar hala.

Ayrıca, yapılan araştırmalara göre, Türk dili kitaplarının bastırılması on yıl sürmesi de ayrı bir muamma. Bulgaristan’da hiç Türk yokmuş gibi davranışlar ne Demokrasiye ne de AVRUPA BİRLİĞİNE yakışmıyor.

Dilerim en yakın zamanda kendilerine yakışan bir davranış sergilerler en sonunda. Çünkü ANA DİLİ zorunlu ders olmadıkça tüm söylenenler, yazılanlar ve çizilenler SU ÜSTÜNE YAZILMIŞ BİR YAZI OLARAK KALMAYA MECBURDUR.

________________________________________________________

ANA DİLİM

Doğumumdan çok evvel
Seviyordum seni ben
Sende açtım gözümü
Biricik sevgi dilim.

Dünyada adım adım
Birçok diller tanıdım
Anadilimsin benim
Kuşdilinden ahengin.

Sende uzak kalanın
Ömrü dilim dilimdir
Arşa yazılsın adın
Adın sevgi dilidir.

Yasaklarda sevdiğim
Gönül sarayım benim
Senin kelamlarınla
Dik durandır kalemim.

Türklüğün şah damarı
Damarda akan kanı
Dilimiz sevgi dili
Sarsın bütün dünyayı.

Firdevs BÜYÜKATEŞ 2020 Y.