“DÜNDEN BU GÜNE PAYLAŞIM” PROJESİNDEN VARNA SEYAHATİNDEN

VARNA OTOBUSTE ULUTÜRK’ün KONUŞMASI

Değerli BULGARİSTAN’LI hemşerilerimiz ve Saygın Türk Dünyası Sevdalısı dostlarım.

Bu gün sizlerle EVLADI FATIHANLAR yurdumuz Bulgaristan’ın kadim şehirlerimizden olan VARNA başta olmak üzere kısaca “DOBRUCA BÖLGEMİZİ” BALÇIK ve DOBRİÇ şehirlerimizi ve EVLADI FATİHAN torunlarını ziyarette bulunacağız.

Ziyaretlerimizin asıl amacı,

T.C. Devletimizin İÇ ÎŞLERİ BAKANLIĞI nezdinde,

Sivil toplumlarla ilişkiler Genel Müdürlüğünün ortaklığı ve himayelerinde düzenlemiş olduğumuz “DÜNDEN BU GÜNE PAYLAŞIM” projemize istinaden Kültürel seyahatlerimize devam ediyoruz.

Bu seyahatlerimiz kapsamında Türkiye, Bulgaristan devletlerimiz ve tarihi verasete dayalı akraba olan vatandaşlarımızın birbirleriyle, şahsi menfaatler dışında Milli menfaatlerine önem vererek Sosyolojik, Kültürel, Ekonomik olduğu kadar bölgemizde stratejik öneme sahip bir güç olmalarına yardımcı olmak asıl amacımızdır.

Bu gün Bulgaristan’ın dışında Türk Dünyası sevdalılarımızın da hayli fazla olduğunu görüyorum bu vesileyle büyük sevinç ve haz duyarak Seyahatimize katılım sağlayarak destek veren siz dostlarımıza BULTÜRK ve şahsım adına teşekkür ediyorum.

Öncelikle sizleri hem köklü bir Bulgaristanlı, hayatının yarısını da ana-vatanımız Türkiye’de geçirmiş bir soydaş, kardeşiniz olarak;

Bulgaristan’ın Özgürlük Savaşçısı, hayatının 25 yılını hapislerde ölüm kamplarında geçiren yüce gönüllü Büyüğümüz Nuri ADALI’nın, dünyayı kolları ile kaldıran Naim SÜLEYMANOĞLU’nun, Güreş minderlerinde sırtı yere gelmeyen Koca YUSUF’un,

BAYRAK şairimiz büyük dava adamı Arif Nihat ASYA’nın ve son dönem yazar şairlerimiz Ömer Osman ERENDORUK ve Recep KÜPÇÜ’nün memleketi olan Bulgaristan da sizleri ağırlamaktan onur ve şeref duyarım.

Ben bugün sizlerle Bulgaristan bahanesiyle tüm Türk Dünyasının birlikteliği ile ilgili olarak fikir alış verişinde bulunarak sizlerden feyiz ve destek istiyorum.

Dünyada olduğu gibi Cennet Vatanımız, Şehitlerimizin yurdu,

Gaziler beldesi Türkiye’mizde de,

Tabi ki biraz sıkıntılı günler geçirmekteyiz.

Ancak,

Bu sıkıntılı günler özellikle Türk-İslam âleminde çok yakında müreffeh ve huzur dolu günler ile birlikte Aziz Milletimizin, Kadim Devletimizin, insanlık âlemine ve dostlara güven düşmanlarına korku vereceği Türk Dünyası birliktelikleri ile an meselesidir.

Bizlere

Azim ve sabırla çalışarak muasır medeniyetler seviyesini yakalayıp onunda üzerine çıkmamız gerekiyor.

Biz Türkler bir birimizi yeni yeni keşfetmeye başladık. Çünkü bizler, yıllardır kendi kültürlerimizden örf ve adetlerimizden uzaklaştık, birlik ve beraberliklerimizi oluşturamadık. Müslümanlar da hala Müslümanlığının farkında değiller, o idrakte değiller hepimiz bir takım değerlerimizi kaybetmişiz. Neyin, neye sahip olduğumuzun farkında bile değiliz. İşte burada, bu vesileyle bir araya gelerek bizler bir birimizi tanıyor, bir birimizi öğreniyor kardeş olduğumuzu ve köklerimizin aynı olduğunu keşfediyoruz.

Evet, yeni yeni bir birimizi öğreniyoruz. Bulgaristan’da ve Türk Dünyasında son 30 yıl bize bir birimizin tanımamızı ve aynı zamanda İslam’ı keşfetmemizi de öğretti.

İşte biz Türklerin, Türklükle birlikte çoğumuzun Müslüman olduğumuzu da öğrenmiş olduk.

Bizler hem Türk’üz hem Müslüman’ız elhamdülillah.

İşte bu ikisinin birleşmesi ile birlikte bizleri öyle bir gelecek bekliyor ki, inanın bu bütün milletleri kıskandırıyor deliye çeviriyor.

Zaten bütün dünyanın bizimle uğraşmalarının sebebi de budur aslında.

Buna inanmanızı gönülden istiyorum.

Bu işlerin öyle kolay olmayacağını da hatırımızdan çıkarmayalım.

Bu seyahatimize katılanlara bakıyorum ki, kadınlarımız çoğunlukta elhamdülillah.

Anne olmak kolay mıdır, hayır!

Ne kadar büyük acıları var, ne kadar zorlukları var,

ama sonra muazzam bir evren doğuyorsunuz ve bir kâinat ortaya çıkıyor.

Şimdi Milletlerin de rahminden yeni bir medeniyetin doğması bu kadar sancılıdır.

Tabi bunlar kansız gözyaşsız olmaz, çağırışız, haykırışsız olmaz, olamaz. Hayat bu!

2.500 yıldır biz TÜRKLER muktedir olarak bu topraklardayız.

Altaylardan çıkmışız, sadece buraya değil dünyanın her yerine dağılmışız, fakat özellikle 3 kıtasında gerçek söz sahibi olmuşuz. Bütün kıtalarda bizim dedelerimizin hatıraları, bütün kıtalarda bizim atlarımızın nal sesleri var. Sizi tanıyorlar, biliyorlar, bir de şunu çok iyi biliyorlar ki; bu Millet ayağa kalkarsa gerçekler ortaya çıkacaktır.

Türk-İslam âlemi ayağa kalkar ve birlikteliği oluşturursa onların hükümdarlıkları sona erecektir.

İşte o yüzden de size fırsat vermemek için her yolu deniyorlar. Dinimizi Türklüğümüzü kullanıyorlar, hocalarınızı size karşı kullanıyorlar, cemaatlerinizi, aydınlarınızı size karşı kullanıyorlar, basın medya –TV’lerinizi, parti ve STK’larınızı size karşı kullanıyorlar. Çünkü onlara göre esas olan bu aziz Türk milletinin yok olmasıdır.

Sizlere temin ederim ki;

Türk Milleti düşerse Türklüğü ve İslam’ı yeniden ayağı kaldıracak dünyada başka bir Millet yoktur.

Fakat bu başarılırsa bu çekirdek öyle bir filiz sürecek ki, bunu peygamber müjdelemiş o zaman gelecek diye. Peygamber bu Milleti birkaç defa müjdeledi, Kuran’da müjdeledi. Bunu tüm MÜFESSİRLER bilirler.

Kur’an’da Maide Suresi 54.ayette, Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihat ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar.

İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfüdür. Allah’ın lütfü geniştir; O, her şeyi bilir ” HAKKI YÜKSELTMEK, MAZLUMA ŞEMSİYE OLMAK VE KÂFİRİN KARŞISINDA izzetle durmak üzere sıfatları belirtilmiştir ki işte onları getiririz” der. Tefsircilerin ekserisi diyorlar ki, işte bu TÜRK MİLLETİDİR.

Bunlar doğudan geldiler Türk Soylulardan ilk Müslümanlığı kabul eden İtil Volga Bulgar devleti ardından Kara Hanlılar ile birlikte vazifeyi üzerine aldılar. Neyi üzerine aldılar, din için cihat. Yani din için mücadele etmek, din için savaşmak, Allah için savaşmak veya Müslümanların huzuru için, Müslümanların ve Türklerin korunması için savaşmak işini üstlerine aldılar.

1000 senedir bu Millet yani TÜRK MİLLETİ İslam adına İslam’ın bayraktarlığını tüm dünya daha da ve bu topraklarda yaptı. Müslümanlığı bugünlere taşıyan bu millettir.

Bayraktarlığını yaparak bu günlere geldi. Hz. Peygamberin hadisleriyle bir diğer müjdesi; “İstanbul Fetih olunacaktır, onu Fetheden ne güzel komutandır, onun askeri ne güzel askerdir” müjdesidir. Bu övgüye layık olan işte sizsiniz, yani Türk Milletidir. Bizim medeniyetimiz en güzel medeniyettir, bizim medeniyetimiz hayal medeniyetidir. Bizim medeniyetimiz Hz. Âdem’den bize kadar gelen medeniyettir. Biz 5 dakika sonra öleceğimizi bilsek dahi 50 yıllık 100-600 yıllık hayal kuracak insanların torunlarıyız.

Biz öleceğimizi bilsek dahi cebinizdeki tohumu torağı bırakan bir medeniyetin varisleriyiz işte bizim medeniyetimizdir. Peygamberimizin dediği gibi 5dk. sonra öleceğinizi bilseniz bile elinizdeki fidanı, tohumu toprağa dikiniz.

O tohum ne olacak biliyor musunuz yeşerecek dal budak gölge, 10-100-600 yıl sonra o ağaç yaşadığı sürece insanlara gölgelik yapacak meyve verecek dalından yaprağından canlılar geçinecektir. Bulgaristan’da atalarımızın diktiği çınarları gördünüz mü kaç yüz yıl olmuş (600 yıl önce dikilen çınarlar var) hala gölgelerinde insanlarımız serinliyor ve buralara toplayabiliyorlar.

Değerli dostlarım bir düşünün:

Ayasofya yapılalı daha 100 yıl olmuş ve Peygamberimiz ö dönemde şöyle söylüyor.

“KONSTANTİNİYE ELBETTE FETİH OLUNACAKTIR. ONU FETHEDEN KOMUTAN NE GÜZEL KOMUTAN ONU FETHEDEN ASKER NE GÜZEL ASKERDİR.”

Bu gün bir düşünün 630’lu yıllarda İstanbul fetih edilecektir demek. Kaç yıllık bir hayal değerli dostlar düşünebiliyor musunuz?

800 yıldan bile fazla bir hayal değil mi…

1453 + 630 = 820 yıl yapar.

800 yıllık bir hayali mucizeyle Müslümanların dünyasına yerleştiren bir Peygamberimiz var.

İşte Fatih onun için surların önündeydi, Alpaslan onun için Malazgirt’teydi. Dünya üzerinde bir yerleri alıp sömürmek için yapmıyordu. Allahın Peygamberine söylettiği bir hayali mucizeyi gerçekleştirmek için. İşte gerçek oldu bunu herkes gördü. İşte önümüzde de dünyada en büyük adaletli devleti kuracağına inanıyoruz.

İşte önümüzde yine sizi bir muhteşem bir görev, muhteşem bir gelecek bekliyor.

Osmanlı öldü, Türk-İslam âlemi öldü, gibi yalan ve yıkıcı söylemlerle Osmanlının öldüğü safsatalarıyla, Müslümanlar başsız, garip, kimsesiz, tarumar oldular sahipsizler diyerek Bizleri hepimizi bir birimize düşürmüşler ve o onu vuruyor, bu onu vuruyor, çünkü hepimiz başka niyetler ve amaçlar ve araçlarla başka insanların güdümüne girmişiz.

Oysaki “BİRLIKTE HAYR AYRILIKTA AZAP VARDIR.” diyen bir peygamberin ümmetleri olduğumuzu bizlere unutturdular.

Tek fark;

Kimisi Amerikan taraftarı oldu, diğeri İngiliz, Rus, Alman, Fransız sömürgesi oldu ve o oradan tahrik ediyor, bu buradan tahrik ediyor ve hepimiz bir birimizle uğraşıyoruz.

TEK MERKEZDEN YÖNLENDİRMELİYİZ, YANİ BİR ŞEMSİYE ALTINDA (TÜRK-İSLAM) birlikteliğinin oluşturulması elzemdir.

Bundan böyle yeniden birlik ve beraberlik içinde olmamızın gerektiğini, hepimizin bir merkeze toplanmamız gerektiğini, yeniden kardeş olmamız gerektiğini acıda olsa yaşayarak öğrendik.

Dün olduğu gibi bu günde tek bir çatı altında TEK BİR ŞEMSİYENİN ALTINA birlik ve beraberlik içinde olmamızın ne kadar hayati değer taşıdığı ortadadır.

ANLAYANA,

İşte önemli olan bu merkez nerede ve en önemlisi bunu kim yapabilir?

Şemsiyenin direği taşıyıcısı kim olacak.

İşte sorun bu, çatı neresi?

Öncelikle Türk Cumhuriyetlerine bir bakalım; Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve KKTC bunlar daha çok genç cumhuriyetler ve tecrübesizler. Ayrıca,

İslam âleminde ise,

Arabistan yapabilir mi?

Mısır yapabilir mi?

İran ve diğerleri yapabilir mi?

Şimdi bu Ulvi görevi yapabilmek kabiliyetine kimin sahip olduğuna bir bakalım;

☆Arabistan, mezhep taassubu içerisinde kendi mezhebinden olmayana cami bile yaptırmıyor, hatta İslam inancımıza göre Haricidirler böyle bir şey olamaz, İslam bu değil.

☆ İran Şia olmayana elini bile uzatmıyor,

☆ Mısır ve diğerleri ise AB’nin ve ABD’nin elinde oyuncak şamar oğlanı olmuşlar. Hiçbir özgürlükleri kalmamış.

Biz de diyoruz ki; ümit var olalım bütün bu kavgalara, gürültülere rağmen.

Bütün bu belalara rağmen, sürekli başımızda bela, şiddet ve problem eksik olmamasına rağmen bizler bir yere doğru gidiyoruz.

Bu olaylarda zaten gösteriyor ki, biz birlikte büyük bir gücüz.

Dünyaya bir bakın herkes her şeyi yapıyor, kimse dur diyemiyor.

Fakat bir ülke var

Türkiye,

Türk Cumhuriyetlerini bir çatı altına getirdi.

Dünya ayağa kalktı. Dost düşman

Herkes ittifak oldu, hepsi de Türkiye’ye karşı ittifaklarda buluştular.

Daha dün TÜRK DEVLETLER TEŞKILÂTIMIZIN ortak olarak

“AK SAÇ” olarak kabul edip tanıdıkları Binali YILDIRIM’a suikast yapıldı.

Çok şükür bu kadar ile kurtulduk amma bunların hesapları çok yakında ve çok ağır olarak sorulacaktır.

Bundan kimsenin

Şüphesi olmasın.

Sözün özü,

Türk – İslam birliği ayağa kalkacak. Bu bölgeler tekrar Müslüman Türkü tanıyacaklar. Hatırlayacaklar. Çünkü dünya çok iyi biliyor ki, Türklerin iktidarında herkese, her topluluğa, halkların tamamına özgürce yaşama hakkını verirler.

Gerçek Adalet, ahlak, hak ve hukuk vardır, bakın dünya’da 200 yıldır hukuksuzluk sürüyor, işte bunun sonu geliyor.

İşte bunun sonunu biz getireceğiz, bunların tüm korkuları bunlar.

Allah’ın izniyle bu Millet Büyük Güçlü ve Yeni Türkiye’yi yeniden Türk Dünyası ve İslam yurtlarını toplamaya başladı bütün şartlar ve bütün sular bu okyanusa bu havuza TÜRK HAVUZUNA doğru akmaya başladı.

Ne yaparlarsa yapsınlar tüm sular BÜYÜK OKYANUSTA BULUŞACAK.

Bir Fransız sosyolog 1988 de bir makalesine şöyle diyordu.

“Türkler Avrupa’ya gelmeden önce burada Müslümanlar vardı amma bizim cami ve minare derdimiz yoktu”. Kim bu Türkler bizim Türkiye’den giden sıradan işçilerimiz, yani sizlerin babaları dedeleri. Gitti Avrupa’ya oturdu ve ben cami istiyorum dedi. Yani diyor ki “Önceleri Arap Müslümanlar vardı Hindistan, Pakistan Müslümanları vardı hiç kimse bizden minare cami istemedi. Bunlar geldiler hemen bizden minare istiyorlar.” .

Çünkü 

Türk kurucudur, Türk kurucu millettir.

İşte bu gün de onlar için her şey doğru giderken biri çıktı “DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR” dedi ve tüm dünya dengeleri yerinden oynadı. Bunca yıldır kurdukları sistemleri alt üst oldu.

Şimdi (BM) Birleşmiş Milletler Dünyayı yönetenlerin tek düşmanları var oda Yeni Türkiye’nin önüne geçmek.

Ayrıca tarihten bir hatırlatma daha yapmak isterim;

Tarihte Çinlilerle bir savaş sonrası Türklere yenilmişlerdi ve savaş sonrası Çinliler Türklerden Türk’ler için manen çok önemli olan, YÂDA Taşını alırlar.

YÂDA taşı nedir?

Bu Türkler için kutsal bir kaya parçası idi.

Türkler bu taşın etrafında şaman dansı yaparlardı yağmur yağardı. Bu her yaptıklarında her zaman da olurdu. Onlar bu taşa bir kutsallık atfetmişlerdir. Türkler

“YÂDA TAŞI elimizde oldukça sırtımız yere gelmez” diyorlardı. Çinliler kazandıkları savaş sonunda tazminat olarak kutsal YÂDA TAŞINI alarak tüm halkın önünde YÂDA TAŞINI kırdılar tuz buz ettiler.

Ondan sonra Türkler uzun bir müddet toparlanamadan çaresizlik içerisinde yaşadılar. Çünkü bu işler manevi bir semboldür. Önüne bir Bozkurt çıkar sen onu takip edersin Ergenekon’dan çıkarsın. Bu işler böyledir.

Değerli dostlar, kardeşlerim gönüldeşlerim bizleri muhteşem bir gelecek bekliyor.

Yenidünyada kurulacak olan Düzen Adaletli TÜRKÜN düzeni olacaktır. 21. ASIRDA TÜRK ASRI olacaktır.

Yeryüzünün ağlayan gözleri bizimle kuruyacak.

Yeryüzünün acıları, çileleri bizim birlik ve beraberliğiniz sayesinde dinecek.

Dünya bizi bekliyor inanın buna ve bunu gittiğiniz her yerde, özellikle gençlerimize ve tüm halkımıza anlatınız.

Ümit var olunuz,

Ümit hep birlikte biziz.

Zira,

“BİRLİK VE BERABERLİK ÖLÜMDEN BAŞKA HER MESELEYİ ÇÖZER “

Saygı ve muhabbetlerimizle

Genel Merkezimizde her cumartesi günü saat 14.⁰⁰- 16.⁰⁰ Aralığındaki sohbetlerimize sizleri davet ediyor bekliyoruz.

BULTÜRK ‘Ü İZLEMEYE DEVAM EDİNİZ. 09 ARALIK2022

Saygılarımla,

____________________________________________________________

 

MEDOVETS SARIKOVANCIK KÖYÜNDE

 

MERHABA BİZİM ÇOCUKLAR, MERHABA BİZİM GELECEĞIMİZİN

 

KAHRAMANLARI, MERHABA ÜMİTLERİMİZ ve Sizleri yetiştiren bilgi ve ilim adamları sevgili öğretmenlerimiz. Siz Evlad-ı FATİHAN’ların yegâne emanetleri EVLADI FATİHAN torunlarını ziyaret için Ana Vatan Türkiye’den geldik.

Dünyanın merkezi İstanbul’dan, Dünyanın en güçlü ve dünyanın yeni Lideri Türkiye Cumhuriyetinden, Sizlere kucak dolusu selamlar ve sevgiler getirdik.

Hepinizi ayrı ayrı gözlerinizden öpüyoruz. Ayrıca fedakâr ve Vefakâr öğretmenlerimiz ve ana, babalarınıza da sonsuz selam ve muhabbetlerimizle kucaklıyor saygı sevgilerimizi arz ediyor başarı ve muvaffakiyetler diliyoruz.

Yüce Peygamberimizin İLİM ve BİLGİ’ ye verdiği öneme inanarak Türkiye’de yaşayan iyiliksever amcalarınızın, “SAĞ ELİN VERDİĞİNİ SOL EL BİLMEYECEKTİR.” Kutsal sözünün gereği  olarak  gönderdikleri çok kıymetli hediyeleri Sizlere iletmekten onur ve gurur duyuyoruz.

Sizlerin adına kendilerine EVLADI FATİHAN YURDUNDAN sonsuz teşekkürlerimizi arz ediyoruz. “İYİKİ VARLAR.”

Yüce Allah’ında ilk emri “OKU” hitabına uyarak dedelerimizin “EVLADI FATİHAN”larımızın emanetlerini koruyup kollayarak muasır medeniyetler seviyesine çıkartacak olan sizlere sonsuz güven duyuyor başarılı eğitim ve öğretimlerinizin ömür boyu devam ederek BULGARİSTAN’IN geleceğinde hayırlı ve onurlu görevlerde bulunmanızı yürekten dileyerek hepinize saygın öğretmen ve değerli aileleriniz ile birlikte sağlıklı ve mutlu günler diliyoruz. 10.12.2022