“… Bulgaristan’ı Türklere İade Edelim.”
Tarih: 06 09 2019
Yazan: Nedim AKIN
Konu: Tarih neden eskimiyor?
Ruslar sıkışınca gerçekten akıllarında olanı mı söylüyorlar.
6 Eylül 1885, 1878’de toplanan Berlin Konferansı kararlarına göre kurulan, “Bulgar Prensliği”nin, yine bu konferans kararlarına uygun kurulan “Doğu Rumeli” otonom bölgesini ilhak ettiği gündür. 1990’da sonra Bulgaristan’da milli bayram günü olarak kutlanıyor, ülke 3 gün tatildir.
“Doğu Rumeli” dediğimizde, bugünkü Bulgaristan Cumhuriyeti topraklarından Plovdiv (Filibe), Pazarcık (Tatar Pazarcık), Stara Zagora (Eski Zara) ve Sliven )İslimiye) illerini kapsar. Karlovo, Kazanlık, Aytos gibi çok önemli Türklük şehirlerini ve etraf köyleri de bu coğrafya içindedir.
6 Eylül 1885’te Doğu Rumeli’yi askeri işgalle ilhak edip, eyalet idarecisi Gabriel Krısteviç’ı tutuklayıp, bölgenin Bulgar Prensliğine birleştiğini ilan etmek, her şeyden önce 1877-78 Büyük Savaşında sonra tesis edilen barışa bir darbe vurmak ve Berlin Konferansı kararlarını rafa kaldırmaktır. Ne ki bu olayın ardından Sırp-Bulgar Savaşı patlak vermiştir.
Yeniden yazılmaya devam eden Bulgaristan tarihinde “birleştirici” olarak “Prens Birinci Aleksandır Batenberg” gösterilmiştir.
Olaya Rusya Çarı III. Aleksandır’ın tepkisi sert olmuştur. Rus Çarı gerekli önlemleri almış. Birinci Aleksandır, Bulgar Prensliğinden çekilmek zorunda kalmış ve kısa bir süre sonra hayata gözlerini yummuştur. “Birleşmeye öncülük eden”, bugün Filibe’de anıtı olan, “birleşmeden” sonra Paris’te bir otel odasında ölü bulunan, o yılların Sofya Meclisi Başkanı Zahari Stoyanov ve ardından Başbakanlardan Stefan Stambolov ve daha birçok bilinen şahıs yok edilmiştir.
Bu konuda yazılan kitaplarda “birleşme” olayından sonra Büyük Devletlerin oyunlarına yer verilirken, Bulgarların da Osmanlı İmparatorluğu topraklarında ve özellikle Makedonya ve Trakya’da yeni “otonom” (muhtar) bölgeler oluşturulması politikası özendirip destekleyerek, onları art arda ilhak ederek genişleme siyaseti düşlediği gün ışığına çıkmıştır.
Bugün var olan tarihsel durumu inkâr eden Bulgar siyasetinin, yazılmış tarihi yeniden yazma yolunda adımlar attığına tanık oluyoruz.
Birleşme gecesi, Filibe “Nöbet Tepe” ayağına toplanan Bulgarlar şu şarkıyı söylemişlerdir:
İtlerin kuduzu, Bobçev ve Macarov kahrolsun.
Velişkov ve Hankov ve şair Vazov defolsun.
Bu şahsiyetlerin XIX. Yüzyılın 80’li yıllarında “Rusofil” olduklarından dolayı halk tarafından dışlandığını izliyoruz. Örneğin, adı geçen Bobçev Moskova’da hukuk okumu, Doğu Rumeli’de Adalet Bakanı olmuş ve diğerleriyle birlikte “Rus beslemesi” olarak davranmıştır. Bulgaristan halkı arasında İslav düşmanlığı o yıllarda başlamıştır. Olay şöyle ki, Bulgarlar Rusya İmparatorluğunun pek çok İslav halkını boyunduruk altında tutuğunu, Bulgarları da ebediyen ezdiğinin fark edip bilincine varmaya başlamışlar ve Birinci Aleksandır’ın vefat etmesinden sonra Batı ülkelerinde kendilerine yeni Birleştirici Prens aramaya koyulmuşlar ve Birinci Ferdinand Saks Koburgotski bu tahta oturtulmuştur. Yukarıda ismi geçen, halkın hor gördüğü isimlerle hesaplaşma olmamış, hepsi bakan veya diplomat olarak kariyerlerine devam etmişlerdir. Durumu dengelemek için Bulgaristan’da birçok sahte Rusçu siyasi parti, dernek, hareket ve birlik kurulmuştur.
1886 yılının 19 Kasım günü çıkan “Svoboda”, (Hürriyet) gazetesinde o yılların ünlü siyasetçisi Stefan Stanbolov şunları yazmıştır:
“Bizim için tarihsel önem taşıyan 6 Eylül 1885 olaylarından sonra Rus hükümetinin bağımsız ve egemen hareket etmemize karşı giderek daha sert davrandığı dikkati çekiyor… Aklı fikri yerinde olan her vatandaş, Rusya güçlü, birleşik ve bağımsız bir Bulgaristan istemiş olsa, 6 Eylül birleşme olayını fırsat bilip Bulgaristan’ı desteklemeliydi. Fakat Rusya, elindeki tüm imkânlardan yararlanarak halkımızın ülküsü olan – birleşmeyi – engellemek için elinden geleni ardına koymadı.”
Şu gerçek ilginçtir, 6 Eylül 1885 olayı, 500 yıl beraberlikten sonra Bulgarların yeni tarihlerinde ilk kez kendi başlarına, “dış yardım” almadan ve kendi güçleriyle gerçekleştirdikleri bir siyasi olaydır. Bulgaristan’da “kurtuluş, bağımsızlık ve egemenlik” kavramları 6 Eylül 1885 tarihinde yeni siyasi anlam kazanmaya başlamıştır. Şöyle ki, ilk kez 1877-78 Osmanlı ve İmparatorluklar arası savaşa “kurtuluş savaşı”, Şipka Tepesi çarpışmaları için “hürriyetin doğduğu tepe” veya San Stefano (Yeşil Köy) 1878 geçici Barış Protokolünün imzalandığı ana “Bulgar bağımsızlığının mayalandığı” yer ve gün deme gereği kalkmıştır. Çünkü “hürriyet ve bağımsızlık” hediye edilebilen değerler değildir. Sıralanan olaylarda ve tarihlerde Bulgaristan’da yaşayanlar Rusya esareti altına düşmüş ve XIX. Ve XX. Yüzyıl köleleri olmuştur. Aynı zamanda Koca Balkanın Kuzey ve Güneyindeki Bulgarların birleşmesi, hürriyet arayanları kavuştuğu gündür ve bundan 134 yıl önce Osmanlı Padişahı Abdülhamit de gelişmelere karşı sabırlı ve iyi niyetli davranmıştır. Bulgarların zayıflığından yararlanarak savaş açmamış, Rus Çarı’nın kışkırtmalarını soğukkanlı karşılamıştır.
Bundan 134 yıl önce Bulgar halkının yaktığı bağımsız ve egemen devlet kurma ateşi günümüzde güç toplamaya devam ediyor. Bulgaristan artık NATO ve Avrupa Birliği ülkesidir. Ortak Avrupa iç ve dış siyaseti izlemeyi kabul etmiştir. Ne ki 1885’ten beri pekiştirilmeye çalışılan Rus ve Sovyet egemenliğinden, etkilerinden kopmak hiç de kolay olmamıştır. Bu yönde atılan önemli adımlardan biri 1989’da komünist-totaliter rejime son vermek olurken, ikinci adım ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğünde 2007’te NATO’ya alınması ve 2007’de AB üyesi olmasıdır.
Buna rağmen, Bulgaristan’ın Rusya gölgesinden çıkması bir mücadele olarak hiç de kolay aşamalı olmayan bir süreç olarak gelişmeye devam ediyor. 2017’de bu bakıma, Rusya Federasyonu Başpiskoposu Kiril’in Sofya ziyareti sırasında, Bulgaristan topraklarında yürütülen 1877-78 imparatorluklar arası savaşta şehit düşen Ukraynalı, Romen, Beyaz Rus, Leh ve Fin şehitlerin de Bulgar kiliselerindeki ayinlerde Rus İmparatoru ve askerleriyle birlikte anılmasına izin alınmıştır.
Bu konuda ikinci olay ise 4 Eylül 2019’da gelişti.
Sofya’daki RF Büyükelçiliği 9 Eylül’de Rus Kültür ve Bilim Sarayında “Bulgaristan’ın Kurtarıcıları” konulu bir resim sergisi açma niyetinde olduğunu açıkladı. Sergide İkinci Dünya Savaşından kalma daha önce gösterilmemiş arşiv belgeleri gösterileceği de duyuruldu. Şunu ilave ediyorum. Bulgaristan arşivleri Rusya’da bulunmakta ve halka kapalıdır ve Bulgarlara gösterilmiyor. Bulgaristan Dış İşleri Bakanlığı serginin 9 Eylül 1944 tarihi ile ilgili olduğunu dikkate alarak, “şüpheli tarihsel tezlere” destek şeklinde değerlendirdi ve tepkisini gösterdi.
Olay Rusya TV programlarında yorumlandı, sert tepki aldı ve olayları 1877-78 savaşı açısından değerlendiren katılımcılar “…Bulgaristan’ı Türklere iade edelim” tezinde birleştiler.
Rusya Başkanı Vladimir Putin’le birlikte Vladivostok Sanayı ve Teknoloji Sergisinde bulunan Rusya Dış İşleri Bakanlığı resmi sözcüsü Mariya Zaharieva TASS Ajansına verdiği demeçte şöyle dedi: “Bulgarlar yazılmış tarihi yeniden yazmaya çalışıyorlar. Kızıl Ordu’nun “zulüm” getirdiğinden söz ediyorlar. Bu tehlikeli bir eğilimdir. Çünkü yasa dışı bir tandanstır”.
Durumun yeni vaziyeti budur. Biz Müslümanlar çifte esaret ve kölelik yaşadık. Bu konu açıldığında olacakları birlikte düşünelim.
Okuyun ve paylaşın.
Teşekkür ederim