BULGARİSTAN DA STAMBULOV’UN ÖLÜMÜNE BİR BAKIŞ:

Rafet ULUTÜRK

Bir Devletin Yeniden Kurulamayan Bağımsızlık İradesi

Stefan Stambolov’un ölümü yalnızca bir suikast değildir; Bulgar devletinin kendi kaderini tayin etme girişiminin başarısızlığına dair sembolik bir final sahnesidir.

Bu açıdan olaya üç yeni eksenden bakabiliriz:

1. Stambolov’un Ölümü, Bulgaristan’da “Modern Devlet Projesinin Çöküşü”dür

Stambolov, Balkan coğrafyasında ilk kez Rusya’dan, Osmanlı’dan, Avusturya’dan bağımsız bir Bulgar devlet aklı yaratmaya çalıştı.

Yani:
– Modern bürokrasi
– Laik devlet
– Dış politikada denge
– Millî çıkar temelli yönelim
– İçeride güçlü merkezî otorite
kurmak istemişti.

Ancak Bulgar toplumunun o dönemdeki yapısı bu projeye hazır değildi.

Çünkü: Halkın büyük kısmı geleneksel yapılara bağlıydı. Eski Rus yanlısı subaylar/devlet adamları nüfuzluydu. Prens Ferdinand bile bağımsız liderlik istemiyordu. Din adamları Rusya’yı “koruyucu” görüyordu. Stambolov’un öldürülmesi bu nedenle “modern Bulgar devletinin doğamaması”dır. Yani öldürülen, bir devlet adamından çok bir devlet fikridir.

2. Suikast, Bir Toplumun Travması: “Güçlü Liderden Korku”

Stambolov aşırı güçlüydü. Bulgaristan tarihinde Atatürk benzeri bir figür olabilecek belki de tek kişiydi:
zorlayıcı, reformist, inatçı, korkusuz. Fakat Bulgar toplumunun 1890’lardaki sosyo-psikolojik yapısı güçlü bir reformcu lideri kaldıramadı.

Nasıl bir toplumdu?

Yüzyıllarca Osmanlı idaresinde yaşamış, otoriteye karşı temkinli, Ortodoks kilisesine ve Rusya’ya bağımlı bir kimlik anlayışına sahip, Aşiret ve bölgecilik damarları güçlü, Komitacı gelenekle şekillenmiş bir siyasal kültür. Bu nedenle Stambolov’un sert, Batılı, rasyonel yaklaşımı toplumun kültürel dokusuyla çarpıştı. Toplum kendi içinden çıkan en güçlü modernleştiriciyi reddetti. Suikast bu reddin finalidir.

3. Stambolov’un Ölümü Bir “Günah Keçisi” Operasyonudur

Her büyük kırılmada olduğu gibi, sistem kendi günah keçisini yaratır. 1890’larda Bulgaristan’daki siyasal krizler için şu anlatı yayılmaya başladı:

– “Rusya küsmüşse sebebi Stambolov’dur.
– Makedon örgütleri kızgınsa sebebi Stambolov’dur.
– Ferdinand otorite kuramıyorsa sebebi Stambolov’dur.”

Böylece tüm sistemsel sorunlar bir kişinin üzerine yıkıldı.

Stambolov görevden alınınca:

Yeni hükümet Rusya’ya yaklaşabilecekti. Ferdinand bağımsız hareket edebilecekti. Muhalif subaylar intikam alabilecekti. Makedon örgütleri rahatlayacaktı. Yani herkesin çıkarı suikastla kesişti. Bu nedenle suikast, bireysel değil kolektif bir karar gibidir.

4. Kaderî Yaklaşım: Stambolov Yaşasaydı Ne Olurdu?

Bu açıdan bakıldığında suikastın başka bir yönü ortaya çıkar: Stambolov yaşasaydı Bulgaristan muhtemelen Rusya’ya yaklaşamazdı.

Bu da: Ferdinand’ın otorite kuramaması Bulgaristan’ın Balkan politikalarında yalnız kalması Sırbistan – Yunanistan – Osmanlı ile çatışmaların artması gibi sonuçlara yol açabilirdi. Böylece suikast sadece “intikam” değil, aynı zamanda jeopolitik yön değişiminin kapısını açan bir eylem hâline gelir.

5. Psikolojik Boyut: Bir Devlet Adamının Kırılganlığı

Stambolov’un öldürülüş şekli (kesici aletlerle, yüzüne saldırı) tamamen “mesaj içerikli” bir öldürme biçimidir.

Bu tür saldırılar şunu ima eder: “Seni yok ediyoruz.” “Kimliğini ve sembol değerini yok ediyoruz.” “Yeni Bulgaristan’ın yüzü sen olmayacaksın.” Bu açıdan suikast, siyasi bir infaz değil, siyasi bir ritüeldir.

6. Modern Bulgar Kimliğinde Stambolov Niçin Hâlâ Rahatsızlık Veriyor?

Rusya karşıtıydı → Bulgaristan’ın bir kesimi Rusya’yı kardeş görür. Sertti → Bulgar siyasi kültürü uzlaşmacılığı tercih eder. Çok ilericiydi → Toplumun bir kısmı muhafazakârdı. Devleti güçlendirmek istedi → Balkan siyasal kültüründe devlet genellikle “yukarıdan dayatma” olarak görülür. Bu yüzden Stambolov hem kahraman hem korkutucu bir figürdür. Öldürülmesi, Bulgaristan’ın modernleşmeden kaçış refleksi olarak da yorumlanabilir.

KISA ÖZET

Stambolov’un öldürülmesi: Bir siyasi hesaplaşma değil, Bir toplumun modernleşme korkusunun dışavurumu, Bir devletin bağımsızlık iradesinin boğulması, Rusya yanlısı geleneksel yapının geri dönüşü, Yeni kurulan Bulgar devletinin kendi kendini reddedişi, Ve devletin “Batılı modernleşme” projesini yarıda bırakmasıdır. Ölen bir kişi değil; ölen bir devlet projesidir.