Bulgar Faşizminin İzleri

Hamiyet ÇAKIR

BGHABER birçok yazılarında “Bulgar Doktrini Nedir?”, “Bulgar Milli Menfaatleri Nelerdir?” gibi sorulara yanıt aramakdadır.

1879’dan bu yana kabul edilen 4 Bulgar Anayasası’nın hiç birinde “Bulgar Doktrini” ve “Bulgar Milli Menfaatleri” nedir sorularına açıklama getirilmemiştir.

Fakat bu günkü Bulgar devlet siyasetinin temellerini ve omurgasını oluşturan bu iki kavramdır. Bulgaristan meclisinde, 20 Kasım 1940 tarihinde Bulgar meclisinde, Bulgar doktrini ve Bulgar milli menfaatlerine ilişkin, adı “Milleti Koruma Yasası” (ZZN) olan bir kanun kabul edilmiştir. 1944 yılı 9 Eylül tarihine kadar uygulanmış, sonra kaldırılmış ama ayak izleri bugün de işitilmektedir. Bulgar (ZZN) kanunu Almanya Nazi (faşizm) yasalarından kopyalanmış ve Bulgaristan’da halka karşı çok sert uygulanmıştı. Bulgaristan’da İkinci Dünya Savaşı’ndan önce monarşi faşist diktatörlük kurulduğu sonucuna böyle varılmıştır.

70-80 yıl önce olan bu konuya dönmemizin nedeni

Bulgar ders kitaplarında, politik, tarih ve felsefe yayınlarında “bizde faşizm yoktu” yazmasıdır. Öte yandan bir çanak mercimek çorbasına kiralanmış medya görevlileri, insan düşmanı çehresiz ejderhalar (troller) ise, faşizmle alay etmekle ve onu kınamakla yetinmekte ve iğrenç özünü saklamaktadırlar. Bir de, yumruk sıkmış siyah Tişört ve takım elbiseli kabadayılar dolaşıyor etrafta. Faşizmi tamamen reddeden ve üzerine toz kondurmayanlar da var. Bu gibi güçler Bulgar faşizm tarihini baştan sona sahteleştirip yeni şekillerde değişik isimler altında yeşermesine de ortam yaratıyorlar.

Faşizm, İtalyancada ittifak, birlik anlamlarında belirmiştir.
Ortaya çıkış şekilleri üçtür:
1) Aşırı sağcı, milliyetçi, insan düşmanı ideoloji olarak;
2) Var olan siyasi sitemin kökten değiştirilmesini isteyen aşırı milliyetçi politik hareket;
3)Mevcut siyasi rejimin kökten değiştirilmesi için aşırı yöntemli saldırgan milliyetçi politik hareket, rejim – açık terörist diktatörlüğü olarak.

Faşizmin temel politik belirtilerişunlardır:
Kendilerinden olmayan herkese düşmanlık, şovenizm, ırkçılık ve Yahudi düşmanlığı; her şeyi milletin menfaatlerine tabii kılmak; sınıfsal, politik ve sendikal çelişki ve savaşımı olmayan milleti pekiştirmek.

Sloganları: Her şeyin üstünde olan devlettir. Her şey devlet içindir! Totalitarizm, baskı, terör! Zülüm! Liberalizm ve demokrasi düşmanlığı. Anti-komünizm. Demagojik (kafa bunaltan) propaganda; İnsanın kendini ifade hakkını ile basın özgürlüğünü kısıtlama ve sansür. Toplumda askeri nizam uygulanma (militerleştirme) vs.

Aşırı, köklü milliyetçilik, her şeyin devlet kontrolüne alınması (totalitarizm), baskı ve zulüm faşist özünde belirleyici olandır.

Kullanılan araç ve yöntemlere bakılmaksızın, milleti uyandırıp birliğinin sağlamak; milli ülkü ve çıkarlara ulaşmak üzere halkı seferber etmek ana amaçtır.

Faşizmin 1920-1945 yılları arasında Bulgaristan örnekleri:

1925 ve 1934 askeri darbeler. 1934-1944 komünistlerle monarşi faşist iktidar arasında iş savaş yürütüldü.

O dönem dünyada 3 rejim biçimi vardı:
Liberalizm; sosyalizm ve faşizm.

Liberalizm sermayenin, kapitalizmin (zenginlerin) menfaatlerini;

Sosyalizm işçi sınıfı ve öteki emekçilerin, yoksulların menfaatlarını;

Faşizm de kişilerin üstünde olan milleti ve milli çıkarları savunur.

Bulgaristan’da faşist rejim olduğunu kanıtlamak için 2 yöntem kullanılır. Birinci yöntemle faşist Almanya gerçekliği ile Bulgaristan gerçekliği karşılaştırılır. İkinci yöntemle faşizmin Bizdeki özgün, milli belirti ve karakteristik özelliklerine işaret edilir.

Avrupa faşizmini, İtalya’da faşizm, Almanya’da nasyonal-sosyalizm, Bulgaristan’da ise monarşi-faşizm olarak rastlanır. Onun ortak karakteristik çizgilerine bu 3 biçimin her birinde rastlarız. Umberto Eko 1995’te şöyle yazdı: “Faşizm bir evrensel kavramdır, değişik şekillerde belirse de, özü hep aynı kalmıştır.” Faşizmin kalıbı İtalya, Almanya ve Bulgaristan’da aynıdır. Griffin Roger, 1991’de New York’ta çıkan “Faşizmin Doğası” eserine “Faşizmin Asgarileri” kavramını getirdi. Bir politik hareket ve partiye “faşist” diyebilmek için özdeki minimum “faşist” belirtilere işaret ett.

2015 yılında Bulgaristan VMRO– İç Makedon Devrim hareketi; NDSB – Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Milli Cephe ve “Ataka” partilerinin Tüzük, Program ve pratiğini inceleyen Avrupa Konseyi (AK) bu üçüne de “faşist” parti, dedi.  1920 – 1944 yılları arasında Bulgar Çarlığında faşist parti hükümeti olmasa da, 2017 Haziranında Bulgaristan’da iktidar olan GERB partisi ile VMRO-NFSV-“Ataka” üçlüsü güya  “Yurtseverler Birliği” oluşturup iktidara girdiler.  Başka bir özellik de, monarşi döneminde Sofya meclisinde faşist parti ve hareketler yer almış, fakat saflarından bir Hitler veya Musallini belirmemiştir. 2017’den sonra Bulgar faşist hortlamasının sahnedeki adamı VMRO – lideri Başbakan Yardımcısı ve Milli Savunma Bakanı Kr. Karakaçanov oldu. 2020’de Bulgar faşist partilerinin üçü de aşırı milliyetçi, Bulgar olmayana ve yabancılara, Türklere, İslam dinine ve Müslümanlara, ayrıca Romenlere karşı düşman, baskı, terör ve zulüm yanlısı, demagog ve militaristtir. Saldırı yöntemleri arasında dövmek, vinçle ev yıkmak ya da getto mahalleleri ateşe vermek sık uygulanıyor.

İkinci Dünya Savaşından önceki Bulgaristan’da faşist belirtilerinden bazıları: Almanya, Bulgaristan ve Hırvatistan’da Yahudi düşmanlı. Almanya’da bir de İslav düşmanlığıBulgaristan ve Hırvatistan’da Yugoslav düşmanlığı. Bulgaristan’da Yahudi, Romen ve Müslüman düşmanlığı. 

Milleti Koruma Yasası” nın mecliste onaylanmasıyla Bulgar monarşi faşizmi önce Yahudi düşmanlığı olarak şeklindi. Yahudilerin yakasına sarı yıldız takıldı, evleri ve dükkânları işaretlendi, fabrikaları kapandı, 20 bin Yahudi Sofya’dan çıkarıldı. Radyo, otomobil ve telefonları gasp edildi. 20 ile 40 yaşında arası erkekler taş ocaklarında çalıştırıldı. Her adım Çar III. Boris emriyle atıldı. Bu bir devlet politikasıydı. Bulgar faşizmine “monarşi-faşist rejimi” adı verildi. 22 Şubat 1943’te imzalanan bir gizli anlaşmayla Bulgar işgalinde bulunan Ege ve Makedonya topraklarında ikamet eden 20 bin Yahudi’nin 6 kampta toplanması ve “Treplika” ölüm kampına gönderilmesi uygulamaya kondu. 2 Mart 1943’te Hükümetin 127 n.o.’lu emriyle ölüm kamplarına sevkiyat başladı. Aynı ay Makedonya’dan 7 144 Yahudi, Batı Trakya’dan 4 058 Yahudi ve 185 Yahudi de Pirot bölgesinde bir daha geri dönmemek üzere vagonlara yüklendi. Aynı zamanda 25 000 Yahudi de Bulgaristan’daki kamplara toplanmış sıra bekliyordu. “Bulgaristan her şeyin üstünde!”, “Bulgaristan Bulgarlarındır!” gibi yazıları her yerde okumak mümkündü. Anti-demokratik, anti-komünist ve anti-liberal yönde gelişen Bulgar faşizmi Liberalizmi Yahudi ideolojisi ilan etmiş, İslam’a ve Türklere karşı sert tavır alarak 2 700 Türk okulundan 2 150’sini yıkmış, yakmış, büyük sayıda camiler kapatmıştır. 1940’lı yıllarda Türk erkekler toplanmış ve tünel – hendek kazma, yol yapma işlerinde bedava çalıştırılmışlardır.

1923-1944 yılları arasında Bulgaristan’da anti-faşist iç savaş yürütülmüştür. Bu savaşta 15 bin kişi ölmüştür. Sofya ve diğer büyük kentler bombalanmıştır. 1947 Paris Konferansında Bulgaristan Nazi Almanya’sı müttefik uydusu bir “faşist devlet” ilan edilmiştir.

Bulgaristan’da monarşi-faşizm ile komünist totalitarizmin birbirinin devam olduğunu kanıtlayan 1991 Cumhurbaşkanı Dr. Jelü Jelev oldu. O bunu 1985’te bastığı “Faşizm” kitabında anlattı. Bu eserde, Alman ve Bulgar faşizminden farklı olarak Bulgar totalitarizmi Bulgar özel sanayi ve banka sektörüne asla yaşam hakkı tanımamıştı. Milli azınlıklar konusunda Bulgar komünist totalitarizm ile 1990 sonrası liberalizmi birbirine bağlayan da Cumhurbaşkanı Dr.J. Jelev olmuştu. Azınlıklara dil, kültür, medeniyet hakkı tanımazken, 1992’de Bulgaristan tarafından tanınan Makedonya Cumhuriyeti ile anlaşmaya “kimliğinizi ve dilinizi” tanımıyoruz ekini ilave eden oydu.  Böylelikle Bulgar faşizmi, totalitarizmi ve liberalizmi aynı tespihin taneleri olduğunu dünya kamuoyu gördü. Türklerin oylayıyla seçildi fakat kimliğimizi tanımadı. Bu siyaset bugün de devam ediyor.

1971 Anayasası Bulgaristan’da komünist – totalitarizm şeklinde neo-faşizm egemenliği kurulmasına yol açtı. Tek parti ve lider önderliği, insan ve azınlık hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, Müslümanları sürekli göçe zorlanma, tarih, kimlik, dil ve din konularında sürekli demagoji, din, dil, gelenek ve kültür değiştirme zulmü, soykırım denemesi, kitlesel göçler, insanı insana düşman etmek, tüm azınlıkları ötekileştirerek, eriterek, asimile ederek Bulgarlaştırma ve açlık ve sefalete mahkûm etme Bulgar faşizminin karakteristik özelliklerindendir.

Sofya’da çıkan “Narkoz” Bulgarlar Türk’tür kitabının 29 sayfasında Bulgar neo-faşizmini totalitarizm biçiminde anlatırken şöyle diyor:

Yukarı Cuma / Blogoevgrad  ili Barutin yöresinde isim değiştirme zulümünde 300-e yakın ölü, yüze yakın yaralı, Lıjnitsa yöresinde yüze yakın ölü ve yüze yakın yaralı, Paşmaklı / Smolyan Breznıtsa yüze yakın ölü ve yüzden fazla yaralı verdi.  Karliam. Devlet eliyle işlenmiş soykırımlar Türkleri ve dünyanın gözleri önünde alenen gerçekleşti. Türkiye, dünya, insanlık seyirci kaldı. Sonunda Bulgaristan devleti oturdu, zafer kazandı. Bu rakamlar 1972’/73’ten ve katliamlar soykırımlar 1989’a kadar devam etti.

Avrupa Konseyi Bulgarların 1934’te ve 1943’te yasakladığı, 1948’de yeniden yasakladığı ama 20220’de iktidarda olan partilere “inin iktidardan”, yasaklısınız, dağlın diyemiyor. Anayasası, yasaları, savcılığı yok. Elindeki beyaz eldivenlerle anti-faşist devrim yapmak istese de mümkün değil. Olayların özü budur.

Bugün devleti yönetiyorlar. 2020’nin “Covid -19” ortamında hastane ve sağlık sistemi çöktü. Bulgaristan’da son verilere göre,   5 280 doktor ve hemşirenin saf dışı oldu. Anayasa ve yasa dışı yönetimi daha da sertleştirme yöntemlerine basında “aptallık” ve “geri zekâlılık” nitelemesi geldi. Faşizm, Bulgar geri zekâlılığının yeni adı.

Okuyanlara teşekkürler.