“Bu Savaşa Nokta İstanbul’da Konulur mu?”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’ye çalışma ziyareti için gelen Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yaptığı görüşme, bölgenin kader çizgisinin yeniden şekillendiği bir döneme denk geldi. İki liderin bir araya gelmesi, savaşın gölgesinin yıllardır ağırlaştırdığı coğrafyaya dair yeni bir umut penceresi aralıyor mu? Asıl soru bu.
Türkiye, jeopolitik konumu gereği yalnızca coğrafi bir köprü değil; diplomasi, ara buluculuk ve kriz yönetimi açısından da bir kavşak noktası. Bugüne kadar hem Ukrayna hem Rusya ile diyaloğunu koparmamış ender ülkelerden biri oldu. Bu durum, savaşın en sıcak anlarında bile müzakere kanallarının açık kalmasını sağladı. Şimdi, Zelenskiy’nin Ankara ziyareti bu çerçevede yeniden bir “ara yol açma” arayışı olarak okunabilir.
Elbette herkesin zihninde aynı cümle yankılanıyor: “Savaşın sonuna mı geliyoruz?”
Bu sorunun cevabı bugün net değil elbette. Ancak bir gerçek var ki, çatışmanın başından beri sahada belirleyici olduğu kadar masada da ağırlığını hissettiren Türkiye, barış denkleminin kurulabileceği az sayıdaki adreslerden biri olmaya devam ediyor. Bu yüzden “Bu savaşa nokta İstanbul’da konulur mu?” sorusu, yalnızca temenni değil, diplomatik hafızanın bize öğrettiği bir ihtimali de yansıtıyor.
2022’de İstanbul’da başlayan müzakere sürecinin tam anlamıyla başarıya ulaşamasa da, dünya kamuoyunun zihninde bıraktığı bir etkisi vardı: “Eğer bir masa kurulacaksa, Türkiye o masanın doğal ev sahibidir.” Bugün bu algı hâlâ geçerliliğini koruyor.
Savaşın yorgunluğu büyüyor. Ekonomiler, aileler, şehirler ağır bedeller ödüyor. Jeopolitik dengeler sürekli çatırdarken toplumların sabır eşikleri de giderek daralıyor. Böyle bir ortamda, her diplomatik temas yalnızca devletlerin değil, insanların da umutlarını yeniden diri tutuyor.
Bu yüzden Ankara’daki görüşme, sembolik bir protokol adımının ötesine geçebilir. Eğer bu savaş bir gün gerçekten bitecekse, o son noktanın konulduğu yer belki de bir metropolün gökdelenleri arasında değil, Boğaz’ın iki yakasını birbirine bağlayan o kadim barış arayışında gizlidir.
İstanbul, tarih boyunca imparatorlukların, kültürlerin ve çatışmaların kesişim noktası oldu. Belki de artık barışın kesişim noktası olma zamanıdır.
Temennimiz belli:
Bu savaşın son cümlesi, bir barış anlaşması olarak yazılsın. Ve o cümlenin noktası, gerçekten İstanbul’da konulsun. İnşallah.

