Bizans’tan günümüze bir 12 Eylül Hikayesi

Ridvan TÜMENOĞLU

Bugün 12 Eylül

Şüphesiz, 12 Eylül deyince çoğumuzun aklına 1980 gelir.

Muhtemelen gün boyunca çok sayıda ‘Kara Eylül’ ile ilgili çok sayıda paylaşım görecek veya yazı okuyacaksınız…

Siz hikâye dediğime bakmayın, dedikleri gibi ‘gerçek olaylardan derlenmiş bir kesit…

12 Eylül aynı zamanda hikayemizin başkahramanının ölüm yıl dönümü.

Yani Bizans İmparatoru I. Andronikos Komnenos’un…

Hayatı entrikalarlasapkınlıklarla geçen Andronikos, ömrü boyunca uğurunda mücadele ettiği Bizans tahtına ancak 65 yaşında 1182’de kavuşabildi.

Henüz 13 yaşında olan II. Aleksios Komnenos’u, annesinden korumak için İstanbul’a giren Andronikos, önce Aleksios’un Annesi Antakyalı Maria’yı sonra da çocuk imparatoru boğdurarak, iktidarın tek sahibi oldu.

Bununla da yetinmeyen Andronikos, tarihin en büyük katliamlarından birisine imza atarak, 1182’de İstanbul’da bulunan 50 binin üzerinde Latin’i türlü işkencelerle öldürdü.

Bizans tarihinin en kötü hükümdarları arasında gösterilen I. Andronikos Komnenos’un zulmüne karşı başlayan tahammülsüzlükler kısa sürede bir isyana dönüştü.

Nicea (İznik), Prusa (Bursa) ve Lopadion (Uluabat) bu isyan hareketine destek veren ilk şehirler oldu. İsyanı erken haber alan I. Andronikos, isyancıları cezalandırmak ve toplumu yıldırmak için ordusunun başında 1184’te Anadolu’ya geçerek İznik’i kuşattı. Şehir bir süre direndikten sonra teslim oldu.

Ancak kanlı imparator teslim olmasına rağmen, İzniklileri çok ağır şekilde cezalandırdı. Şehrin ileri gelenlerinin tamamı İznik’ten sürülürken, şehir savunmasına katılanlar ise surlardan baş aşağı asıldı

I. Andronikos’un gazabından en büyük payı ise Türkler aldı. İznik savunmasında paralı asker olarak yer alan Türkler, şehrin etrafında dikilen kazıklara geçirilerek, canice katledildi.

Daha sonra Bursa’ya yönelen I. Andronikos’a karşı Bursa halkı, İznik’te yaşananların da etkisiyle kahramanca direndi. Bu durum kanlı imparatoru iyice çileden çıkarmış olacak ki Andronikos, 2000 yıllık Bursa tarihinde eşi benzeri görülmeyen bir katliama imza attı.

Bursa’da adeta bir soykırım uygulayan Andronikos’un katliamını Bizanslı Tarihçi Nikitas Honiatis’den okuyalım;

“….Andronikos, kentin ileri gelenlerinden Manuel Lakhanas, Leon Synesios gibi isimlerin aralarında bulunduğu 40’ın üzerinde insanı, şehrin çevresindeki asmalara astırttı. Ölülerin ağaçlardan alınmasını men eden Andronikos, onları korkuluk gibi kurumaya bıraktı. Bursalıların bir bölümlerinin ellerini, bir bölümünün ise parmaklarını kestirdi. Bazılarınınım sadece bacaklarını kestirdi. Diğerlerinin hem ellerini kesti hem gözlerini oydu. Bunu yaparken de sağ gözünü oydurttuğunun sol bacağını kesti. Sol gözünü oydurttuklarının ise sağ bacağını kestirdi.”

Andronikos, şehri savunabilecek yaşta olan herkesi öldürttü. Bursa’nın ardından Lopadion’a yönelen İmparator, burada da halkın isyan girişimine mâni olmadığı suçlamasıyla metropolitin gözünü oydurdu.

Bizans tarihinin en kara sayfalarını kahramanı Andronikos, 1185’te İstanbul’da çıkan isyan sırasında tahttan indirilerek, günlerce işkenceye tabi tutuldu…

Kafasına sığır işkembesi geçirilen ve çıplak bir şekilde eşeğe ters bindirilerek şehirde gezdirilen Andronikos’un daha sonra gözleri oyuldu, elleri kesilmiş bir şekilde kazığa geçirilerek teşhir edildi.

Kendi halkına soykırım uygulayarak tarihe geçen Andronikos’un sonu kendi yaptıklarından daha kötü oldu…

12 Eylül’ün kudretli generali de ömrünün son günlerini çaresizlik, muhtaçlık içinde geçirmemiş miydi?

Ne derseniz acaba ‘insan yaşattığını yaşamadan ölmezmiş’ sözü doğru olabilir mi?