Asrın Felaketinin Dersler: Yıldönümün Ardından Genel Bakış
Gül-SHat İbrahim
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli başlayarak 11 ilimizi etkisi altına alan büyük depremler, sadece Türkiye’de değil hepimizin kalbımızde derin yaralar açtı. Binlerce insanımız hayatını kaybettiği, on binlercesinin yaralandığı, evsiz kaldığı bu felaket, “asrın felaketi” olarak zihinlerimizde yer etti. Ancak bu acı deneyim, aynı zamanda depreme hazırlıklı olmanın hayati önemini ve toplumumuzun dayanışma gücünü bir kez daha gözler önüne serdi.
Öncelikle, kayıplarımızın büyüklüğü bize yapı güvenliği, kentsel dönüşüm ve afet yönetimi konularında yapısal sorunlarımızın olduğunu acı bir şekilde öğretti. Depremin hemen ardından gelen enkaz görüntüleri, sadece binaların değil, aynı zamanda yanlış imar politikalarının, denetim eksikliğinin ve plansız kentleşmenin de yıkıldığını gösterdi. Bu noktada, bilimsel verilerle desteklenmiş, sağlam zemine oturan, mühendislik ilkelerine uygun projelerin gerekliliği artık tartışmasız bir gerçek.
Depremin ardından yaşanan süreçte, devlet kurumlarından sivil toplum kuruluşlarına, gönüllü ekiplerden uluslararası yardım kuruluşlarına kadar birçok kesimin seferber olduğunu gördük. Zor günlerde sergilenen bu dayanışma, toplumumuzun en güçlü özelliklerinden biri olan “yardımlaşma kültürü”nü bir kez daha kanıtladı. Ülkenin dört bir yanından toplanan yardım malzemeleri, maddi destek kampanyaları ve gönüllü çalışmalar, yaralarımızın sarılmasına önemli katkılar sağladı.
Öte yandan, afet sonrası psikolojik ve sosyal boyut da büyük önem taşıyor. Enkaz altında sevdiklerini kaybeden, evsiz kalan, eğitim hayatları kesintiye uğrayan binlerce insan var. Deprem gerçeğinin yarattığı korkunun üstesinden gelebilmek için, sadece fiziksel ihtiyaçların değil, psikososyal destek hizmetlerinin de süreklilikle sunulması gerekiyor. Uzmanların ve kurumların yürüttüğü rehabilitasyon çalışmalarının, toplumsal iyileşme sürecine büyük katkı sunduğunu söyleyebiliriz.
Bugüne geldiğimizde, inşa edilen yeni konut projelerinin hızla tamamlanması ve insanların güvenli evlerine kavuşması ümit verici. Ancak bu adımların salt “barınma” değil, aynı zamanda kent kültürünü destekleyen, sosyoekonomik gereksinimleri gözeten, güncel inşaat teknolojilerini ve yapı yönetmeliklerini harfiyen uygulayan bir anlayışla yapılması şart.
Asrın felaketinin yıl dönümünü geride bırakırken, deprem gerçeğinin daima gündemimizde olması gerektiğini hatırlıyoruz. Gerek yönetim düzeyinde gerek bireysel farkındalık düzeyinde alınacak tedbirler, felaketin yıkıcı etkilerini en aza indirmenin kilit noktası. Sonuç olarak, büyük acılardan ders çıkarmak ve geleceğe umutla bakabilmek için bilimsel bilginin rehberliğine, toplumsal dayanışmanın gücüne ve kararlı planlamalara ihtiyaç var. Unutmayalım ki, depremle yaşamayı öğrenmek sadece binalarımızı değil, aynı zamanda toplumsal, ulusal yapımızı da güçlendirecektir.