Anadolu: Ruhun Gemisi, Zamanın Yönü
“Anadolu ruhun gemisidir.”
Bu söz, sadece bir coğrafyayı değil, insanlığın özünü, tarihsel yükünü ve geleceğe uzanan vicdanını tarif eder. Anadolu, yalnızca dağlardan, nehirlerden ve şehirlerden ibaret bir yer değildir; o, çağların içinden süzülen bir ruhun taşıyıcısıdır.
Ve bugün, bu gemi yine fırtınalı sularda yol alıyor.
Ruh Neredeyse, Yön Oradadır
Zamanın ruhu değişiyor. Sözlerin anlamı kayboluyor, değerlerin içi boşaltılıyor. Ama Anadolu hâlâ bir şey söylüyor. Onu duymak için kalbinle dinlemen gerek. Çünkü bu topraklar, yalnızca konuşmaz; ağlar, güler, dua eder ve direnir.
Anadolu’nun ruhu;
Nuh’un gemisidir, tufanlardan sonra umudu kıyıya taşıyan,
Mevlana’nın semasıdır, gönülleri döndüren,
Yunus’un diliyle sadelikte hikmet bulan,
Hacı Bektaş’ın irfanıyla birleştiren,
Alparslan’ın, Selahaddin’in, Atatürk’ün cesaretiyle yön bulandır.
Zamanın Ruhuna Ne Söylemeliyiz?
Zaman bizden sessizliği değil, sözü bekliyor. Ama öyle kuru bir söz değil; arifçe, kalpten, özden gelen söz…
Bugün zamanın ruhuna şunları söylemeliyiz:
“İnsan, insanla anlam bulur.”
“Adalet, barışın tek kapısıdır.”
“Millet olmak, sadece sınır çizmek değil, ruhu birlikte taşımaktır.”
Ve en önemlisi:
“Bir milletin ruhu ölmezse, o millet asla batmaz.”
Son Söz Yerine: Ruhun Gittiği Yerde Beden Kaybolmaz
Anadolu, bugün de insanlık için bir çağrıdır. Mazlumlara liman, zalimlere uyarı, vicdanlara aynadır.
Eğer biz bu ruhu taşımayı sürdürürsek; zamanın yönünü değiştirebiliriz.
Çünkü ruhsuz zaman, karanlık çağdır.
Ama Anadolu varsa, umut da vardır.

