AĞLARSA ANAM AĞLAR,GERİSİ YALAN AĞLAR!

Nevzat ÖZTÜRK

İnsanın dünyadaki varoluşunun en büyük kaynağı annedir. Anne, kendi ölümü pahasına, her türlü zorluğa katlanarak yavrusunu dünyaya getirir. Bu mücadelenin önemi, yalnızca doğumla sınırlı değildir. Dünyaya geldikten sonra da, yavrusunun beslenmesi için yemez yedirir, içmez içirir. Onun varlığı, evladının yaşamının devamı için adeta bir zorunluluk gibidir. Bu minnettar varlık, çocuklarının mutluluğu ve sağlığı için her türlü zorluğa katlanırken, yaşadığı tüm güçlükleri unutmuş gibi onlara sarılır ve hayatlarını olabildiğince kolaylaştırmaya çalışır. Çocukları için dünya üzerindeki en değerli şey, onların mutluluğudur; bu uğurda, bazen kendi hayallerini ve isteklerini bir kenara bırakır, acılarını gizleyerek gülümsemeye devam eder. Bunun farkında olmak, annelerin değerini anlamanın başlangıcıdır.

Ben küçükken, insanlar yaşlandıkça anneye olan bağlılığının sona ereceğini düşünürdüm. Ancak zamanla anladım ki bu düşünce yanlıştı; anne, hangi yaşta olursanız olun, sıkıldığınız, yorulduğunuz, darlandığınız veya umutsuzluğa düştüğünüz anlarda umudunuz olmayı sürdürmektedir. O, kalbinize ferahlık veren, size hayatı yeniden sevdirecek bir nimettir. Onun varlığı, sizin varlığınızın devamı için adeta bir zorunluluk haline gelir.

Nasıl ki bazı şeyler var iken kıymeti anlaşılmaz, anneler de yaşarken kıymeti anlaşılmayan olağanüstü varlıklardır. Her bir çocuk, annesinin sevgisini ve şefkatini her zaman hissederken, belki de bunun ne kadar değerli olduğunu tam olarak kavrayamaz.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in “Cennet annelerin ayakları altındadır” hadisi, bu olağanüstü gerçeği ne güzel ifade ediyor! Yıllarca kendisi yaşamayıp bizi yaşatan, her türlü zorbalığa ve şiddete maruz kalmasına rağmen bize şefkatini ve merhametini eksik etmeyen bir varlık, kendi ihtiyaçlarından feragat ederek, kısıtlamalara rağmen kendisi yemeyip bize yediren bu “şefkat abidesi” için duyduğum özlem her gün daha da artmaktadır.

Bizim için binbir fedakarlığa katlanan annem, genç yaşta Allah’ın imtihanı olarak bir hastalığa düçar oldu ve yatağa bağımlı hale geldi. Hep birlikte verdiğimiz mücadeleye rağmen, maalesef tedavisi mümkün olmadı. Hastalık bir imtihandı; ancak hayat arkadaşı babamın ihaneti yetmedi, hanetin ötesinde, bir ömür kazandıklarının eşi tarafından peşkeş çekilmesi ve evinden atılması, kabul edilebilir gibi değildi.

Evlatları olarak ona sahip çıkmaya çalıştık ama şunu gördük: “Anne başa taç imiş, Her derde ilaç imiş, Bir evlat pir olsa da, Anneye muhtaç imiş.” Yine, “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” imiş şimdi daha iyi anlıyorum. Annem yokluk ve zorluklar içinde altı evlat yetiştirirken, biz altı evlat bir annemizi bakmakta zorlandık; yeri geldi acizlendik.Çaresiz kaldık.Ne zaman kız ardeşlerimiz gəlirsə annemin yüzünde güller açardı.Onlara naz ederdi.Büyükker, “şanslı anne babaların ilk çocukları kız doğar” sözü ne kadar doğru imiş. Rabbim bizi seviyor, iki kız evlat nasip etti.Sonsuz hamd ediyorum.

Annem! Çektiğin çileler, hastalıklar ve ızdıraplar, inşallah varsa günahlarına keffaret olacaktır.

Cennette Rahmanın bahçelerinde dolaşırken hala bize özlem duyduğunu, burnunun direğinin sızladığını hissediyorum. Hatalarımıza rağmen bizi affettiğini ve Rabbimiz nezdinde bize referans olacağından, yanına alacağından hiç şüphem yok.

Bir bahar günü Bolu Çağsu Hastanesi’nde emanetini teslim ettiğin gün, öksüz kaldık (21 Mayıs 2017). Sevginden,merhametli bakışlarından mahrum kaldık.

Kalbim, ruhum seni unutamıyor. Rüyalarımdasın; evimizi ziyarete geliyorsun, hep gülüyor, hem de yürüyorsun anne. Tutmayan ayakların yürüyor,konuşamayan dillerin şakırdıyor.Anlaşılan Rabbim seni seviyor, makamında ağırlıyor. Ne olur bize hakkını helal et. Bizi de yanına kabul et.

Bize ağabeylik yapması gereken evladın, sana yıllarca hizmet eden gelinini terk etti, ihanet etti. Ne olur bu oğluna dua et. Senin evladına yakışmıyor. Anne, vasiyetin gereği sana hizmet eden gelinine sahip çıkmaya çalışıyoruz. Ahir beşiğin saygıda kusur etse de biz O’ndan vazgeçemeyiz. Ona söyle anne, akıllı olsun. Kızkardeşlerim senin yerini dolduramazsa da onlarda seni görüyorum. Senin merhametini, çalışkanlığını izliyorum. Onları çok özlemeye başladım. Anne, sen birleştiren, cazibe merkezi idin. Şimdilerde bir araya gelemez olduk ve bayramlarda beraber aynı sofrada buluşamaz hale geldik.Eski bayramların lezzeti kalmadı artık.Gurbetten sana kavuşmak vuslata ermekti.Sen gittin gideli memleket çağırmıyor, bayram hüzünlü geçiyor.

Anne, ihanetine rağmen merhamet ettiğin, “babanıza asla saygısızlık etmeyin,sahip çıkın” dediğin babamız da aramızdan ayrıldı. Her şeye rağmen senin evlatlarına yakışır şekilde sahip çıktık, ebedi istirahatgahına uğurladık. Tek umudumuz; Cennette Rahman’ın sofrasında hep birlikte ikrama mazhar olabilmektir.

Anne, kayınvalidemi çok sevdiğini biliyorum. İnşaallah artık berabersiniz. Eşim/gelinin küçük yaşta annesine doyamadan öksüz kaldı; annesi olmayanın babası da olmadığı için çileli bir hayata katlanarak başarılı oldu. Çünkü kayınvalidem/annem hep onurla yaşamış ve ona verdiği ruh ve öğretileri ile hayatın zorluklarını aşmayı başarmıştır.

Kayınvalidem/annem! Kızına öyle bir terbiye ve ruh vermişsin ki, Yaratanına şeksiz bir teslimiyet ve bağlılığı var, birlikte huzurlu bir yuvamız oldu. Anne, seni hep soran ve özleyen iki kızın/torunun var. Senin gibi onurlu ve dik durabilen, ahlaklı birer evlat olmaları için senden dua bekliyoruz. Biliyoruz ki evimizi ziyarete geliyor, kızlarımın başını okşuyorsun. Evimizin, hanemizin huzuru ve devamı için dualarını bekliyoruz. Ellerinden hürmetle öpüyorum.

Hasılı; hayatın getirdiği zorluklar karşısında, annemin varlığı her zaman bir liman gibi oldu; huzuru, güveni ve sevgi dolu bir yuvayı temsil ediyordu. Onun özverisi sayesinde bizler, hayatı sırtlayarak yürüyebilir hale geldik. Annelik, yalnızca bir görev değil, aynı zamanda içten bir sevgi ve adanma hikayesidir.

Rahmet-i rahmana kavuşan annem, kayınvalidem ve hayat kaynağım, dayanağım eşim başta olmak üzere tüm annelerimizin anneler gününü kutluyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum.