Olgunluk ve Yorgunluk: Hayatın Sessiz Dersleri

Musa VATANSEVER

Hayat bir yolculuk… Her durakta birileri biner, birileri iner. Bazıları yanımızda uzun süre kalır, bazılarıysa kısa bir süre sonra veda eder. İşte, insanı olgunlaştıran tam da bu yolculuktur. Ancak olgunlaşmak kolay bir süreç değildir; yorar, yalnızlaştırır ve kimi zaman sessiz bir sorgulamanın içinde bırakır.
Olgunluk, hayata ve insanlara dair farkındalıklarla gelir. Olaylara daha geniş bir perspektiften bakmaya başladığınızda, aniden her şeyin daha karmaşık olduğunu fark edersiniz. İnsanların davranışlarını anlamaya çalışır, kendi sınırlarınızı tanır, hatalarınızı kabul eder ve kendinize karşı dürüst olursunuz. Bu süreç, beraberinde bir yorgunluk getirir. Çünkü bu, ruhunuzu ve zihninizi sürekli bir hesaplaşmaya çeker. Ancak bu yorgunluk, boş bir yorgunluk değildir. Aksine, insanı güçlendiren, olgunlaştıran ve derinleştiren bir yorgunluktur.

Yorgunluk ve Yalnızlık: Sessiz Bir Huzur
Olgunluk yorgunluğu yalnızlığı da beraberinde getirir. Çünkü bu farkındalık düzeyine ulaştığınızda, her insanla aynı dili konuşamaz hale gelirsiniz. Bazı insanlar sizi anlamaz, bazıları da sizin sessizliğinizi yanlış anlar. Ama bu yalnızlık, bir eksiklik değildir. Bu, iç huzurunuzla baş başa kaldığınız ve kendinizi tanıdığınız bir süreçtir.
Yalnızlık, aslında bir tercih değil, bir zarafettir olgunlukta. Çünkü artık bağırarak haklı çıkmaya çalışmazsınız; insanlara haklı olduğunuzu ispat etme çabasından vazgeçersiniz. Onları kırmadan, incitmeden, nezaket dolu bir sessizlikle uğurlarsınız hayatınızdan. Bazı soruların cevabını kendinizde saklı tutar, vedaları zarifçe kabul edersiniz. Ve işte, bu zarafet, insanı olgun bir tebessümle hayatın son durağına taşır.

Kaybetmek mi? Kazanmak mı?
Vedaların ardından genellikle bir kaybetmişlik duygusu yaşanır. Ama aslında, olgunluk kazanmaktır. Çünkü hayat size her ayrılıkta bir hediye sunar: Kendinizi.

Kendinizden emin duruşunuzu,
Ruhunuzun asi yanını,
Yüreğinizin asil oluşunu fark edersiniz.

Zamanla, hayatta asıl önemli olanın başkalarını değil, kendinizi anlamak olduğunu kavrarsınız. İnsanların sizi anlamamasına ya da sizinle aynı yolda yürümemesine kızmazsınız. Çünkü bu, hayatın doğal bir akışıdır. Herkesin yolculuğu kendine özeldir ve herkes kendi derslerini alır.

Huzurun Gücü
Eğer içinde vicdanınla orantılı bir huzur taşıyorsan, hayatın tüm zorluklarına karşı dimdik durabilirsin. Çünkü bu huzur, seni her şeyden daha güçlü kılar. Dış dünyanın kaosu, senin içindeki sakinliği bozamaz. Hayat ne kadar karmaşık ve yorucu olursa olsun, vicdanın rahat olduğunda, içindeki huzur bir zırh gibi seni korur.
Ve işte o zaman fark edersiniz: Olgunluk, yorgunlaştırsa da, yalnızlaştırsa da, sizi özgürleştirir. Hayatı sadeleştirir. İnsanları, olayları ve hatta kendinizi daha derin bir anlayışla karşılamanızı sağlar.

Hayata Sessiz Bir Teşekkür
Olgunlaşmanın asıl güzelliği, sonunda hayata karşı içten bir teşekkür edebilmenizde saklıdır. Yolculuğunuz boyunca öğrendiklerinizi, hissettiklerinizi ve yaşadıklarınızı kabul ederek, sade bir mutlulukla yaşamaya devam edersiniz. Hayata ve hayatın size sunduğu insanlara bir tebessüm bırakırsınız; kırmadan, incitmeden, zarif bir sessizlikle.
Ve o tebessüm, sizin dünyaya bıraktığınız en asil izdir.

_______________________________

Gökyüzünden Büyük Türkiye

Yükseklere çıktım, gökyüzünden baktım,
Topraklar dile geldi, hikayesini anlattı.
Her bir karışı emek, her bir dağı sabır,
Büyük Türkiye, tarihine ışık tuttu.

Ovalar serildi ufka, bereketle dolu,
Irmaklar akardı özgür, coşkulu ve huzurlu.
Şehirler ışıldar, yollar birleşir,
Bir milletin kalbi, göklerde titreşir.

Sınırlar yok burada, sadece bir yürek,
Doğusu batısı aynı türküyü söyler.
Kardeşlik yükselir, göklerden daha yüksek,
Büyük Türkiye’nin haritası böyle bir gerçek.

Eski yükler düşmüş, yaralar kapanmış,
Yeni bir çağ başlamış, umutla yazılmış.
Gökyüzünden bakınca, görünen budur,
Büyük Türkiye, adaletle durur.

Her bir ışık, bir hedef, bir hayal,
Karanlıkları delen, bir büyük sefer.
Gökyüzünden bakan, bunu görmeli,
Büyük Türkiye’nin yükselişi ebedi!

Büyük ve Güçlü Türkiye Ufukta

Ufukta bir ışık, yıldızlar kadar parlak,
Bir milletin ayak sesi, adım adım sağlam.
Tarih dile gelmiş, zaman hızlanmış,
Büyük ve güçlü Türkiye, şafakta uyanmış.

Her dağ bir kale, her nehir bir yemin,
Bayrak yükselmiş göğe, dalgalanır serin.
Ovalar bereketle, şehirler umutla dolu,
Ufukta Türkiye, geleceğe doğru.

Eski prangalar düşmüş, zincirler kırılmış,
Her adımda bir emek, her adımda sabır taşmış.
Göklerde yankılanır, mazlumların duası,
Adaletin bayrağı, Türkiye’nin hatırası.

Ufukta görünen, sadece bir ülke değil,
Bir kardeşlik rüyası, bin yıllık nehir.
Birliğin destanı yazılır taşlara,
Büyük Türkiye yürür, sonsuz ufuklara.

Ey millet, kalk ve selamla sabahı,
Ufukta yükselen, kutlu bir bayrak var.
Büyük ve güçlü Türkiye, bir hayal değil,
Hep birlikte yazılmış, bir kader, bir istikbal!

Ufukta Büyük Türkiye’nin Çağrısı

Göz alabildiğine uzanır topraklar,
Ufuktan yükselir bir ses, bir çağrıdır.
Tarihin derinlerinden gelen yankılar,
Büyük Türkiye’nin ayak sesleridir bunlar.

Gökyüzü parlar bir sabah vakti,
Her ışıkta bir umut, bir hedef saklı.
Bir milletin hayali artık gerçek olur,
Ufukta Türkiye, sonsuzluğa yol bulur.

Ne zincir kalır ne eskimiş sınırlar,
Birliğin harcıyla örülür duvarlar.
Doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi,
Bir bütün olur, büyür Türkiye’nin değeri.

Rüzgarlar taşır özgürlük türküsünü,
Ovalar yankılar kardeşlik sesini.
Göklerde süzülür ay yıldızlı bayrak,
Ufuktaki Türkiye, artık daha parlak.

Bu sadece bir rüya değil, bir gerçek,
Her adımda atılmış bir güçlü emek.
Büyük Türkiye ufukta, bizi bekler,
Her taşında bir milletin alın teri değer.

Ey dost, başını kaldır, bak ileri,
Ufuktaki Türkiye, sadece bizim eseri.
Büyük ve güçlü bir yarın için,
Hep birlikte yürümek şimdi asıl seferimiz.